Yassıada... En önemli dava, ana dava, "Anayasa'yı İhlal Davası."
Başsavcının istediği ceza, "idam."
"Sanık" sayısı 61. Celal Bayar... Adnan Menderes... Fatin Rüştü Zorlu... Hasan Polatkan... Tevfik İleri... Refik Koraltan... Bahadır Dülger... Sıtkı Yırcalı... Samet Ağaoğlu... Rüştü Erdelhun... Ahmet Hamdi Sancar... 50 siyaset ve devlet adamı daha.
"Demokrasiyi sona erdirmekle... Dikta idaresi kurmaya çalışmakla" suçlandılar.
"İddianameye" göre, Bayar da diktatör... Menderes de.
Avukatlar, dava sürecinde müvekkillerini savundular... Ama... Karar açıklanmadan önce, Bayar, Menderes ve diğerleri... Şahsi savunmalarını yaptılar... Bizzat.
Bugün... Savunmalardan satırbaşları.

***


Celal Bayar
Bursa'nın Umurbey Köyü'nden... Doğduğu ev şimdi müze.
Komşu köyden birisi, ağaç dalından bir baston yapar.
Ve... Orhangazi'de...
Herkesin önünde... Bastonu Bayar'a hediye eder.
Cumhurbaşkanı Bayar, üzerinde DP amblemi olan bastonu birkaç ay kullanır.
"Al sana Anayasa'yı ihlal... Büyük suç."
Bayar'ın şahsi savunması uzun... Savunmada, baston hikâyesi de var... Başka söze gerek yok.

***


Tevfik İleri
Nafia Vekili (Bayındırlık Bakanı)... Demokrat Parti'nin 10 yıllık icraatını özetliyor... Ve... Diyor ki:
 Başsavcı, başımızla oynuyor, helal olsun, ama namusumuzla oynatmayız.
 Haksız ithamlarından, hakaretlerinden, hele şeref ve haysiyetlerimize vaki tecavüzlerinden dolayı, Huzur-u Rabbülâlemin'de başsavcıdan davacı olacağım.

***


Necdet İncekara
İzmir Milletvekili... Şahsi savunması kısa... Söylediklerinden birkaç satır:
 Ne bir dikta rejimi ve ne de bir diktatör vardır.
 Aksi iddialar muhalefetin yakıştırmasıdır.
 DP içinde 10 sene onun havasını teneffüs etmiş bir insan olarak diktayı görmedim, sezmedim.
 Burası Yassıada idi, şimdi yasak adadır... Başsavcı yas adası olmasını talep ediyor.

***


Samet Ağaoğlu
Manisa Milletvekili... Suçu, "Diktaya yardım etmek." Şahsi savunmasında... Diktatörlüğün asıl Başsavcı Altay Ömer Egesel'e yakıştığını söylüyor:
Hayal gücü böylesine geniş ve renkli olan Egesel'in, başını salonun dört yanına sert hareketlerle döndürerek, celselere girişleri gözlerimin önüne geliyor ve bizim için kurduğu diktatörlük tahtına ne kadar yakışacağını düşünüyorum.

***


Fatin Rüştü Zorlu
Dışişleri Bakanı... Şahsi savunması 75 sayfa... Diyor ki:
 Başsavcı, davaların başından beri tek gaye gütmektedir, suçlandırmak.
 O adaletin bir arayıcısı, bulucusu, yardımcısı gibi değil, ona kendi arzusuna göre yön vermek isteyen bir kimse gibi hareket etmektedir.
 İddia makamı karşıma iki sehpa dikmiş bulunuyor.
 İddia makamı daha 1946'dan itibaren Demokrat Parti'nin bünyesine bir suç tohumu ekiyor ve onu hayalinin kaynağından sulaya sulaya bizi asacak bir ağaç haline getiriyor.

***


Adnan Menderes
Anayasa'yı ihlal, vatana ihanet ve diktatörlükle suçlanan Başbakan Menderes'in şahsi savunmasından:
 Diktatörlük peşinde değil, anarşi endişesinin pençesinde çırpındık.
 Ne yazık ki, siyaset hayatının seyyal heyecan dalgaları bizi şimdi vatana hıyanet ithamının pençesine atmış bulunuyor.

***


Sadık Erdem
Antalya Milletvekili... Savunmasından:
 Avukatım yok... Mahkemeye, Allah'ın mahkemesinin huzuruna çıkar gibi yapayalnız çıkıyorum.
 Allah'ın mahkemesinden korkmuyorum.
 Çünkü orada hakikatlere taban tabana zıt ithamlar bulunmayacak.
 Başsavcı idamımı istiyor... Bilmiyor ki darağacının gölgesinde adaleti aramak, adalete yaklaşmak değildir.
 Savunmamı bitirirken sizden adalet istiyorum da demiyorum.

***

 


Hasan Polatkan
Maliye Bakanı...
İdamından iki hafta önce (2 Ağustos 1961) şahsi savunma yapıyor:
 Türkiye değil dünya tarihinde bu ölçüde bir dava ilk defa cereyan etmektedir.
 Gelecekte hukuk anlayışı gerilemeyeceğine göre bundan sonra da böyle bir davanın cereyan etmeyeceğini düşünebiliriz.
 Dikta kelimesi ile bu kadro bir arada gülünç bir sahneyi temsil etmiyor mu?
 Türkiye'nin on yıl içindeki rejimi ne diktadır, ne de diktaya gidiştir.
 Savunmam bitti... Önümdeki yol ikiye ayrılıyor... Birincisi hukuk yolu, ikincisi idam yolu.

***


Haluk Şaman
Çalışma Bakanı... Suçlama "vatana ihanet", talep edilen ceza "idam."
Şahsi savunma yapıyor:
 Osmanlı'da vezir kellelerinin sık sık düştüğü karanlık devreler dâhil, tarihimizin hiçbir devrinde, devlet adamlarının başının bu kadar ucuza talep edilmiş olduğunu sanmıyorum.
 Fakat bu mühim değil... Çünkü zindanlarda çürümek veya sehpalarda can vermek, politikacının kader defterinde yazılıdır.

***


Hasan Hayati Ülkün
Cahillerin oy verdiği iktidar... Anayasa'yı çiğnemek... Vatana ihanet... Öyleyse idam... Bu suçlamalar karşısında, Nevşehir Milletvekili olarak şahsi savunma yapıyor:
 Oy verenleri cahil çoğunluk saymak, milli hâkimiyeti inkâr etmektir... Asıl suç bu değil mi?
 Öyle okumamış kimseler vardır ki hep beraber önünde eğilmeliyiz.
 Bu dava, yalan bir dava... İmansız dava.

***


Yarın... Karar günü
Yarın 15 Eylül... Yüksek Adalet Divanı'nın "kararlarını" açıkladığı günün yıldönümü. İdam, idam, idam... Ömür boyu hapis...
Türk demokrasisinin kara deliği... Hançerlenen siyaset... Yıllardır dinmeyen kanama.
Olay olay, isim isim anlatmaya devam edeceğiz.