Pandemi nedeniyle Hükümetimiz bir dizi tedbir aldı.
Hafta sonları sokağa çıkma kısıtlaması bunlardan birisi.
Hükümetimiz sokağa çıkma kısıtlamasını getirirken bazı istisnaların bu yasak dışında olacağını da belirtti.
Bunlardan birisi acil sağlık hizmetleri ve daha önceden alınmış olan tedaviler ile ilgili.
Sağlık için bu istisnayı getiren Hükümetin iyi niyetinin İlimizde bir hastane tarafından suiistimal edildiğini gördük bılboartlardaki reklamlardan.
Fuar Hastanesi...
Bazı bılboardlara reklamlar vermiş.
Kısıtlamalara sağlık hizmetleri dahil değildir.
Tüm yaş grupları (Cumartesi günleri dahil) hastanemize başvurabilir.
Telefon numarası ve logolarını da koymayı ihmal etmemişler bu reklama.
*
Birincisi Hükümetimizin aldığı sokağa çıkma yasakları tüm toplumun sağlığı için.
Acil sağlık sorunları ve daha önceden alınmış olan randevuları zaten kısıtlama dışı bırakan Hükümetimizin iyi niyetini neden suiistimal eder Fuar Hastanesi?
Açık bir şekilde belli reklamdaki metinden...
Müşteri çekmek.
Hasta olmadığı halde sokağa çıkmak isteyenlere de yol göstermektir bu reklam aslında.
*
Halkımız sağlık sorunları olduğu anda 112’ye başvurdukları takdirde gereği anında yapılıyor zaten.
Ayrıca bu reklam ile kendisine müşteri çekme niyeti anlaşılan Fuar Hastanesi, 112’yi aramadan sokağa çıkan halkımızı da ceza ile muhatap hale getiriyor.
Her hangi bir hastaneden randevu alınmış olsa dahi, 112’ye bilgi verilip teyit alınmadan sokağa çıkıldığında ceza ile karşılaşma durumu mevcut.
*
Konu ile ilgili bilgilendirmelerden sonra hassasiyetleri nedeniyle İl Sağlık Müdürümüz Serhat Korkmaz ile Belediye Başkan Yardımcımız Süleyman Karakuş’a teşekkür ederiz.
*
*
*
Masa başı gazeteciliği...
En güzel mesleklerden birisidir gazetecilik.
Ama layıkıyla yaparsanız.
Gazetecilik mesleğini bir ‘rant’ kapısı olarak gördüğünüz takdirde ne iş sizi sever, ne de siz mesleği.
25 yıl geçti bu meslekte.
Acısıyla tatlısıyla, iyisiyle kötüsüyle...
Dile kolay çeyrek asır.
Severek yaptığım için zor gelmiyor bu meslekte başıma gelen hiç bir şey.
Heyecanımı hiç kaybetmedim.
Ama son zamanlarda bu meslekteki heyecansız kişileri gördükçe de mesleğim adına üzülüyorum.
Masa başında oturarak armut piş ağzıma düş misali habercilik yapanlar ile bu meslek nereye gidebilecek diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz hafta TÜRKELİ Gazetemizin 70. Kuruluş yıldönümünü kutlamak için gittiğimiz TÜRKELİ Gazetesinde de bunu konuştuk.
TÜRKELİ, KOCATEPE, ODAK, KANAL 3, GÜN FM birer okuldur.
GAZETE 3, KADINANA, ANA HABER, HİSAR Gazetelerimiz ve diğer radyolarımız okul olma yolunda ilerleyen dersanedir.
Bu okullarımızın ve dersanelerimizin kıymetleri bilinmelidir.
*
Bunların her birinde çalışan arkadaşlarımız bu mesleği severek yaptıkları takdirde isimleri ileride mutlaka ‘mesleğin hocalarından birisi’ olarak anılacaktır.
Ama masa başında, kopyala yapıştır tarzı haber ürettiğini zannederek günü geçirenler ise hiç bir zaman bu şekilde anılamayacaklardır.
Masa başında kopyala yapıştır tarzıyla habercilik yaptığını sananların mesleğe ve yetiştirilmesi gereken elemanlara hiç bir katkısı olmadığı gibi, bunların geçirdikleri zamanların boşa geçtiği aşikardır.
*
Gazetelerin, televizyonların, radyoların yanı sıra son zamanlarda mantar biter gibi internet haber siteleri türemiştir.
Çağın gereği bu haber siteleri elbette olmalıdır.
Ama...
Para amaçlı olanların ne mesleğe, ne de memleketimize bir yararı olacaktır.
Duyuyoruz ki Belediye’de çalışan bir vatandaş, ambulans şöförü, Üniversite’de bir memur, hastanede çalışan bir tekniker gibi pek çok kişi yüz lira verip birer domain almışlar, bir kaç yüz lira harcayıp site kurmuşlar ve ‘Gazeteci’ oluvermişler.
Bazıları bakmış tek başına etkili olamıyor, üçü beşi bir araya gelmişler.
Sonrası malum...
O belediye senin, bu belediye benim.
O sendikaya sen git, buna ben.
O firmaya sen çök, buna ben.
Evim ev’im usulü...
Bir ay sen al, diğer ay ben, sonraki ay diğeri.
Kimi iyi niyetle, kimi endişeyle bu organizasyona su taşımış.
Kimsenin ekmeğinde gözümüz yok.
Ama öncelikle bu mesleğin ciddiyetle yapılması gerekli.
İnternet haber sitelerinde gerçekten işin hakkını verenler yok değil.
Birlik olma fikride güzel.
Ama o birliklerin içerisinde, sırf sayıyı yükseltmek için bu mesleği layıkıyla yapmayanların yer almaması gerekli.
İşini ciddiyetle yapanlara, mesleğin hakkını verenlere saygı sonsuzdur.
Elimizden gelen desteği de her zaman veririz.
Ama ‘Gazeteci’lik mesleğine gerçekten gönül verenlerin, bu işi rant kapısı olarak görenlere çanak tutmaması gereklidir.
Bunun için görev öncelikle gerçekten bu işi layıkıyla yapanlar ile Valimiz Gökmen Çiçek’e, Cumhuriyet Başsavcımız Mustafa Çelenk’e, Belediye Başkanımız Mehmet Zeybek’e, Üniversite Rektörlerimiz Mehmet Karakaş ve Nurullah Okumuş’a, Emniyet Müdürümüz Ali Temiz’e, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyon Bölge MüdürümüzMünire Şerife Burcu’ya, Basın Yayın Dernek Başkanımız Sezer Küçükkurt’a düşmektedir.
Akreditasyon Kurulu ve Etik Kurulu da bir an önce oluşturulmalıdır.
*
*
*
Gönüllere sevinç ekelim...
Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler.
Belli ki civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.
Talebe;
‘Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin ?’ dedi.
Hocası;
‘Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; Sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim’ dedi.
Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın ayakkabısının içine bir miktar para koydu.Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar.
Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi.
Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu farketti. Baktığında bunun para olduğunu gördü.
Bir müddet etrafına bakındı, hiç kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturdu ve ellerini açıp;
‘Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğuSence malumdur.
Verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun’ deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı.
Bunu gören Hoca ile talebesi de göz yaşlarını tutamadılar...
Sonra Hoca talebesine döndü;
‘Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değil misin?’ dedi.
Talebesi;
‘Evet Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi, daha evvel anlamadığım şu cümlenin manasını anladım. Verdiğin zaman, aldığın zamankinden daha mutlu olursun.’
Hocası dedi ki;
‘Evladım! Güçlü ve haklı olduğunda affetmek: Vermektir.’
‘Yokluğunda kardeşine dua etmek: Vermektir.’
‘Haksız iken özür dileyebilmek: Vermektir.’
‘Başkasının ırzına kem gözle bakmamak: Vermektir.’
‘İnsanların gönüllerine sevinç ekmek: Vermektir...’
*
*
*
8 yıl önce...
Takvimler 12.12.2012’yi gösteriyordu.
Bakanımız Veysel Eroğlu bu tür tarihleri ve saatleri sever.
Toplu açılışları genellikle böyle günlerde yapar.
İşte 8 yıl önce 12 Aralık tarihinde 16 Milyar TL maliyetli 112 dev eseri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte hizmete açmıştı.
Bu tesislerden birisi 249 metre yüksekliği ile Ülkemizin en yüksek, Dünyanın 3. En yüksek barajı olan Deriner Barajı idi.
Ülkemiz son yılların en kurak aylarını yaşamasına rağmen su konusunda bir sıkıntının yaşanmaması Bakanımız Veysel Eroğlu’nun öngörüsüyle inşa edilen binlerce eser sayesindedir.
Unutmamak lazım...
*
*
*
Ah troller...
O troller yok mu o troller.
Amaçları belli.
Kaos yaratmak, itibarsızlaştırmak, hedeflerindeki kimse yok etmek, iş göremez hale getirmek...
Cumhurbaşkanımızın en yakınındakileri hedef almaktalar yine.
FETÖ ile CHP’nin trolleri iş başında yine.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u hedef almaktalar.
Hem FETÖ’nün, hem CHP’nin yalan üzerine kurulu stratejileri İletişim Başkanlığı tarafından yerle bir edildikçe daha da azgınlaşıyorlar, yeni iftiralar ve yalanlar ile saldırıyorlar.
FETÖ yıllarca yaptı bunu.
FETÖ’yü anlıyoruz ve biliyoruz da onlarla aynı safta yer alanlara ne demeli?
*
*
*
Günün sözü
Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir.
O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başka birini görmez...
Hz. Mevlana