Bu hafta sonu malum sokağa çıkma yasağı olmasından dolayı Dinçay Hoca ile kendi kendimize bir proğram yapalım dedik ve hafta sonunu birlikte geçirmeye karar verdik. Tabii yanımıza da çayımızı, kahvemizi yapması için bizim tayfalardan birini de aldık. Yemekleri Dinçay Hoca yaptı ve belirtmeliyim ki bayağı hünerliydi de doğrusu. Marifetinin sebebini sorduğumuzda halasının iyi bir aşçı olduğunu iftiharla söyledi. Kendisi de çocukluğunda ona aşçı yamaklığı yapmış yıllarca.
Birlikte kültür, sanat, din, politika, hayat ve yemek üzerine iki gün boyunca dolu dolu sohbet ettik. O hatıralarından ve tecrübelerinden bahsetti daha çok. İlgiyle dinledim tabii. O da meramını yani söylemek istediklerini dinleyen ve hakkıyla anlayan birisi ile iki gün üstüste beraber olmanın verdiği hazla anlattı.
Aslında gerçekten belirli bir kültür, anlayış ve tecrübe birikimine sahip olan kişilerin en büyük handikaplarından birisi de kendini ifade edebileceği muhatap bulmaktaki sıkıntısıdır.
Doğrusu artık ben de bu sıkıntıyı yaşamaya başladığımı hissediyorum.
Zaten bu nedenle biraz da ben istemiştim iyi bir entelektüel olduğunu bildiğim Dinçay Hoca ile haftasonunu beraber geçirmeyi.
Bir kaç film izleriz, biraz sanat müziği, biraz da şiir dinleriz diye proğram yapmıştım gelmeden önce. Öyle de yaptık. Cuma akşamının ilk saatlerinde Nevizade Geceleri Fasıl Şarkıları dinledik. İlerleyen saatlerde de televizyona YouTube’dan bağlanarak Hocam sana İsmet Özel’den bir şiir dinleteyim dedim ve büyük şairin 1984 tarihinde yazmış olduğu “Celladıma Gülümserken” isimli şiirini dinlemeye başladık ve ara ara durdurarak dizeler ve betimlemeler üzerine yorum yaptık. Şiirin bitiminden sonra da kallâvî bir sohbetle geceyi nihayete erdirdik .
Bu arada bu şiiri klasik olmasından sonra okuyucularımla paylaşayım mı diye sordum kendisine. “Olmaz mı, tabii ki paylaş. Zaten yerel basında bu tür yazılar çok az. Hiç olmazsa biraz canlılık ve renklilik gelir.” dedi.
Bazen bir mısra bir şairi dünya çapında şair eder denilir. Bu şiirde birden fazla öyle mısralar olduğu için bu hafta sizinle de paylaşmak istedim. Şiir hayattır. Şiir nefestir. Şiir moraldir. Şiir umuttur. Şiir ruhtur.
......
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
Sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım,
saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
Ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
Evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
Doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört İncil'den Yuhanna'yı
tercih edişim niye?
Ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır yapamaz bunu,
yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
banaterkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
Bakın ben, bir çok tuhaf
marifetiminyanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
Bir söylev: Büyük İnsanlık İdeali hakkında!
Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazananavertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
Yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
Ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
......