Sevgili okurlar,

Önceki akşam televizyon başında, yorum- analizleri takip ederken, bir alt yazı geçti..
Aynı anda ülkemizin tüm televizyonları aynı habere odaklandı..
Bir dönemin bir karanlık cinayetinin tetikcisi,”iyi halden” serbest bıkarılmıştı..
Allah, Allah!
“Düğün değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü” misali, bir haber idi, bu!
Tam da, “yerel seçimler” öncesi!
Tam da,”Anayasa, Yargıtay” tartışmalarının tam ortasında!..
Bitsin Anayasa, Yargıtay tartışmaları, başlasın bir başka adalet kararı tartışmaları?
Oh, ne güzel memleket!
AK Partili yılların gençleri, hatırlar mı bilmem?
Agos Gazetesi Genel yayın yönetmeni, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink’i  öldüren, Trabzonlu Ogün Samast’ının cezaevinden tahliyesini konu ediniyordu televizyonlar ve Hrant Dink’in haberci, yazar, muhabir arkadaşları!..
Hemen, bildiriler, demeçler, açıklamalar, peşi sıra geldi..
En önemli detay açıklamayı ise, Adalet Bakanlığı yaparak, tetikçi Ogün Samast’ının, cinayeti işlemesindeki azmettiriciler, cinayet ortakları ile ilgili bilgiler, kamuoyu ile paylaşıldı.

TETİKÇİ SERBEST!?
Meraklılar, bu paylaşımı gazetelerden takip edip, okuyabilirler..
Hatırlatma bağlamında, okurlarım ile şunu paylaşayım ki, yapılan açıklamalar arasında,” Agos Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i, 19 Ocak 2007'de, çalıştığı gazete binasının önünde düzenlediği silahlı saldırıda öldüren Ogün Samast, şubat ayında nakledildiği Bolu F Tipi cezaevinden, koşullu salıverilme kapsamında, akşam saatlerinde tahliye edildi” bilgisi yer aldı.
Elbette, bu tahliye işlemine, başta Hrant Dink’in ailesi, çalışma arkadaşları, dostları ve siyasi parti temsilcileri itiraz ettiler..

ONLAR HALA CEZAEVİNDE?
CHPli Burhanettin Bulut ise, bu konuda farklı bir değerlendirmeyi içeren açıklamasını, kamuoyu ile paylaştı.
Bulut,” Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katili Ogün Samast, “iyi halden” tahliye edilirken, Barış Pehlivan, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı, Çiğdem Mater gibi isimler hukuksuzca demir parmaklıklar arkasında tutulmaktadır. Gazeteci katilleri dışarıdayken, sadece haber yazdıkları için cezalandırılan gazetecilerin, seçilmiş milletvekillerinin içeride olmasını hiçbir adalet sistemi, hiçbir vicdan kabul etmez. Bu karar açık bir şekilde basın özgürlüğünün ve hukukun olmadığının göstergesidir” diye, bu serbest kalışa itiraz etti, tepki gösterdi..
Bu tepkilerin ardı, arkasının biteceği düşünülmesin?
Zira, bu cinayeti işleyen odakların “baylok “ kullanıcısı olarak, FETÖ(Fetullahçı Paralel Terör Yapılanması) içinde yer aldıkları açıklanarak, bu cinayet, bir kesime yüklendi..

GELECEK ADINA ÜRKÜTÜYOR?
Hafızalarımızı tazelersek, “Türkiye’de işlenen bu tür cinayetlerin çokluğu”, insana ürküntü veriyor!..
Bu yolda gazeteci, aydın, bilim insanları,” Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Musa Anter, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu, Kemal Türkler, Tahir Elçi, Çetin Emeç, Ali Gaffar Okan ve daha birçok faili meçhul cinayetler, ne için, ne adına, kimler tarafından” işlenmişti ki?
Soru bu ya, kim cevap verecek ki?
Üzülerek, ifade edelim ki, bu cinayetler zincirinden sonra da, “ülkede zihniyet değişimi”, bir türlü gerçekleştirilemedi?!..
Başta siyasi nedenler olmak üzere, “kin ile öfke ile bizden değil karalamaları ve vatan haini, terörist..” damgaları ile yola devam ediliyor!.. 
Sanırsınız ki, “vatan, millet, sakarya” nidaları arkasına saklananlardan başka, bu ülkeyi, bu milleti seven, koruyan düşünen, halisane duygular içinde olanlar yok!
Neler oluyor Allah aşkına?
Bilen var mı?

HENDEKLİ HEMŞERİMİZ?
Çok uzağa gitmeyelim?
Şu yukarıda saydıklarımdan, “Ali Gaffar Okan” adı size yabancı mı?
Öyle şey mi, olur?
Görev yeri ve rütbesi Diyarbakır Emyinet Müdürü iken, belli gruplarca şehit edilen, Sakarya’nın Hendek İlçesi doğumlu hemşerimiz Ali Gaffar Okan’ı kim tanımaz ki?
Peki, ne diye, neden katledil ki?
Bilen, var mı?
Varsa, ne oldu?
Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okan, kimlerin tezgahını bozmuştu ki?
Hedefe kondu, katledildi!
Ne olacak, katiller serbest, yandaşları ise, milletvekili oldular!
Peki, Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okan’ın ketledilmesinden sonraki gelişmeleri, hatırlar mısınız?
Mezarı başına bile gelmeyen, bir karanfili esirgeyenleri bilmez miyiz?
Ya, oylarımız?
Oylarımız mı, verdik gitti?
Kime, kime, kimlere?
Keşke onu, Diyarbakırlılar kadar anlayıp, sevebilseydik!
Keşke?
İşte böyle, sayın seyirciler, işte böyle!?
Aydınlarını, bilim insanlarını, gazeteci ve yazarlarını kıyım, kıyım doğrayan Türkiye’de, “adalete aramak” ha?
“Anayasa’nın, Yargıtay’ın hedefe konduğu, herkesin farklı adalet kararları beklediği, kiminin kararları beğenmediği” şu günlerde, “adalate aramak” ha!?
Allah, yardımcımız olsun!

HAK, HUKUK, ADALET HA?

Bizim, CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi, “Hak, hakuk, adalet” için Ankara’dan, İstanbul’a yürüyecek mecalimiz mi var?
Yüründü de, ne oldu?
Şurada, bir “emekli hakkımızın” peşine düşemiyoruz?
“Adalet için, hak için, hukuk için Ankara’dan, İstanbul’a yürümek” ha?
Bu yolda kaybettiklerimizin, mekanları cennet olsun!,
Onlar, “bu vatan, bu millet ve bu topraklar için hep güzel şeyler düşündüler, yazdılar, çizdiler, hayata geçirmek, paylaşmak” istediler..
Suçları, vatan, millet Sakarya’dan da öte miydi!
Bilemedik, öğrenemedik!?
Onları anlayamadık ama, en azından onları, o yılları unutmadık!
İnşallah, bir daha yaşanmaz!