Afyonkarahisar Milli Eğitimde adeta çağ atladı desek yalan söylememiş oluruz.

İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Sayın Miraç Sünnetçi’nin getirilmesi ilimize eğitim alanında önemli bir ivme kazandırdı. Eğitim alanında önemli bir ivme kaydeden Afyonkarahisar, geçen yılın ardından bu yıl da Türkiye birincileri çıkarmayı başardı.

Afyonkarahisar, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ile 2024 yılı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Bursluluk Sınavında önemli başarılara imza attı. LGS'de 4 öğrenci, bursluluk sınavlarında ise 6 öğrenci 500 tam puan aldı.

Bu saatten sonra geriye bakmamak lazım. Yok, efendim o müdür şöyleydi, bu müdür böyleydi demek gereksiz ve boşa zaman harcamaktır.

Türkiye birincileri çıkarmak elbette önemli fakat bence fotoğrafın bütününe bakmak gerekir.

 Sayın Miraç Sünnetçi’nin Afyonkarahisar il Milli Eğitim müdürü olmasıyla Afyon Milli eğitimi, yöneticiyle, öğretmeniyle, çalışan görevlileri ile kendine çeki düzen vermiş ve kısır çekişmelerden uzaklaşmıştır ve önemli bir konuda Sayın Valimiz Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı eğitime  önem ve destek vermiştir.

Ben eğitimde yakalanan başarıya bu açıdan bakmaktayım. Bu başarı yeterlimi tabi ki hayır ve Milli eğitimde alınacak daha çok yol var. İktidarıyla, muhalefetiyle, basınıyla, velisiyle hatta öğretmeniyle Milli Eğitim Müdürü Sayın Miraç Sünnetçi ve ekibine destek olunmalıdır.

Türk toplumu yapısı itibariyle sabırsız bir toplumdur fakat eğitim konusu sabır isteyen adeta ilmek ilmek örülmesi gereken bir konudur. Bu sabrı ve desteği mutlaka göstermeliyiz.

ÇALIŞMAK; ÇALIŞKAN OLMAK

Belki de bu süreçte çocuklarımızın ve bizlerin öğrenmesi gereken en önemli şey. Asıl o zaman koca bir geleceği kazanacağız.

Çünkü bu ülkenin; büyük mühendislere, mimarlara, doktorlara ihtiyacı var, ancak bu ülkenin bir o kadar büyük hemşirelere, öğretmenlere, vinç operatörlerine, edebiyatçılara, sanatçılara ve sporculara da ihtiyacı var.

Unutmayın! Unutturmayın!

Hayat sınav değildir. Sınanmak hayatın içindedir.

Bu hayatta hepimizin, “Hayattan alacağı bir tat, hayata katacağı renkler vardır”.

En çok da çocukların ve gençlerin.

MUTLULUK İÇİN NE YAPILMALI?

Hayatın öznesi insandır. Hayalleriyle, hayal kırıklıklarıyla. Arzularıyla, tutkusuyla… Yaş, cinsiyet, inanç, etnik köken ayrımı olmaksızın!.. İnsan olmaktır istenen. İnsan olmasıdır karşımızdakinden beklenen.

İnsan olmak üst kimliğimizdir. İnsanlık medeniyeti etiketimiz. Evrene bıraktığımız izdir; insanlığımız.

İnsan!.. Doğası gereği haz canlısıdır. Zevk almak ister yaşamaktan. Mutlu olmak ister. Bunun için bakar gözleri. Mutluluk için. Bunun için düşünür. Bunun için hisseder ve bunun için davranır. Hepsi mutluluk içindir.

Temelde iyilik güzellik arar ancak durum sadece öyle mi?

Korkuları var insanın bir kere. En çok da kendi yarattıklarından. Fakirlikten, savaşlardan korkuyor insan. Güçlü olması gerektiği kaygısı ile yaşıyor. Güçlü olmak istiyor. Beklenti bu. Doğanın kanunu güçlü ve donanımlı olan yaşıyor. Her geçen gün bir öncekinden daha güçlü olmak zorunda tıpkı bir ceylan tıpkı bir arslan gibi.

Gündelik yaşamın hızlı döngüsü içinde her yaştan, cinsiyetten insan yetişme ya da yetiştirme, anlama ya da anlatma, yapma ya da yapamama sarmalına sıkışmış haldedir. İhtiyaçlar değişmiş buna bağlı olarak ihtiyaçları karşılama biçimleri de değişmiş ve hızla da değişmektedir

İnsanı anlamak, bizden sonrakilere anlatmak için pozitif bir psikolojiye ihtiyaç var. Negatif bakıştan kendimizi özgürleştirmeye, tıpkı bir yumurta gibi. Dışarıdan vurulunca kırılacağı korkusuyla katılaşan olmamak için içeriden kırıldığında yeni bir yaşamın müjdecisi olmak adına. Kabuğumuzu içten kırmaya ihtiyacımız var. Korkularımızdan, kaygılarımızdan özgürleşmek ve diğerlerini de özgürleştirebilmek için.

NE GÜZEL BİR ŞEYDİR BAŞARI...

Hayata katılımımızdaki en büyük pay onundur. Yaptığınız her ne olursa olsun, başarma umudu cebinizde hep vardır. Kullanmaya hazırdır. Öyle olmasa yaşanmaz zaten... Yenilir ya da yenilmez, yeni umuda göz kırparız. Yeni hedefi cebimize yerleştiririz. Başarıya doğru ilerlerken arada umudumuzu çıkarır, kontrol ederiz. Hala mevcut mu? diye yoklarız.

Aslında her gün kalkarken başarımıza uyanırız. Yazacağımız bir rapor / yazı / ödev bizi yaklaştırır bir adım daha... Onun huzuru ile akşam ederiz. Ay sonu / yıl sonu başarı hedeflerine uzanırız. Kotalarımızı doldurmaya çalışırız. Kağıt üzerinde görene kadar defalarca aklımızdan çarpar, toplar böleriz. Hepsi biraz daha başarılı olmak için! Heyecanla geçen aylar, yıllar.

Çocuğunuzun, eşinizin ailenizin bir ferdinin başarısı bile sizi uçurur. İftihar sebebi olur. Uzak akrabaların çocukları bile size kıvanç kapısı açar. Komşu çocukları dahi gün gelir sevinç yaratır bize… Birbirimize en iyi dileklerimizi bile sunarken başarı dileriz. Başarı, insan hayatında yaşarken ivme kazandıran bir duygudur. Olması mutlaktır.

Başarı hiç eksik olmasın sizden...

Evet, bir yazımızın daha sonuna geldik. İsterseniz hepimizi tebessüm ettirecek bir fıkra ile güne noktayı koyalım. Yeni bir yazıda birlikte olana dek sağlığınıza ve insanlığınıza iyi bakın efendim.

ROMA´YI KİM YAKTI?

Sınıfta öğretmen uyuklayan öğrencisine sormuş, "Roma´yı kim yaktı oğlum?"

Çocuk "Hocam ben yakmadım diye ağlamaya başlamış. Öğretmen sinirlenip sınıftan hızla çıkmış.

Karşısına edebiyat öğretmeni çıkmış: “Ne oldu Hocam neye sinirlendin demiş."

"Bir çocuğa Roma´yı kim yaktı dedim, ben yakmadım diye ağlamaya başladı."

Edebiyat Öğretmeni: "Boş ver hocam bunlar yaparlar, yaparlar ve yapmadım derler."

Öğretmen iyice sinirlenmiş. Bu sefer karşısında Müdürü bulmuş. Hocam ne oldu."

Hiç sorma hocam sınıfta çocuğun birine sordum Roma´yı kim yaktı diye, çocuk ben yakmadım diye başladı ağlamaya"

"Tamam, hocam niye sinirleniyorsun ben şimdi bir kâğıt yazıp kimin yaktığını bulurum zararı da tahsil ettiririm."

Hasan Öğünç Köşe-1