Sevgili okurlar,
Ülkemizde, gittikçe artan bir bağnazlık, radikalleşme, hemen, hemen her yerde, kendini gösteriyor.
“Sözde Filistin için ayağa kalkanlar, çaresizlikler içinde İsrail'i nasıl protesto edeceklerini bilemediklerinden, kahvehanelere saldırmak, sandalyeleri devirmekte, kahve içenlerin huzurunu bozmakta, onların hayatlarını tehlikeye “

atmaktadırlar..
Bu nasıl Filistin'e, Filistinli 'ye destek?
Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl İslam'ı anlayış?
Bakınız, bu günlerde “Noel kutlamaları “ ile ilgili baskılar, bildiriler, haberler gazetelerde sıkça yer alıyor..
Ama insanımız, “Mekke ve Medine'nin Müşriklerce kuşatıldığından”, hala bihaber sizdirler?
Bakınız, Dubai'deki Noel Babalı renk ve ışık gösterisi şunu kanıtlıyor ki, “zaten Arap olanlar giderek açık görüşlü ve uygar toplumlar haline gelirken, çıkar için Arap numarası yapan sonradan olmalar , siyasal İslamcılık maskaralığına” doyamıyorlar!?..
Ne üzücü, ne çifte Standard, ne yüzsüzlüktür bu!
İnsanların dini inançlarını, kim zorla değiştirebilir ki?
İnsanların kültürel haklarını, kim zorla engelleyebilir?
Yine üzülerek belirtelim ki, “bir yandan terör ile mücadele sınır tanımıyoruz “ diyeceksiniz, öte yanda ise, “bu devlete, bu millete baş kaldıranlar için görkemli törenler düzenleyecek, bu isyanların, bu başkaldırıların müsebbibi olanların adlarını, ülkemizin kent sokaklarına ve caddelerine “,vereceksiniz?
Bu nasıl anlayıştır?

DERSİM İSYANI YA?
Evet, “Dersim isyanından” söz ediyorum, evet, “Cumhuriyet'e, Atatürk Türkiye'sine baş kaldıran Saidi Nursi ve müritlerinden”, söz ediyorum..
Şehit cenazelerinin geldiği şu günlerde, “sergilediğiniz tutum ve davranışları”, lütfen gözden geçiriniz!?
“Bu aziz ve yüce milletin evlatlarını katleden, etrafına topladığı çapulcular ile devlete, millete, cumhuriyete başkaldıranlara itibar sağlamak, onları hoş görmek, yarın içinden çıkılmaz sorunlar yumağı ile bizleri, karşı, karşıya” getirir..
PKK Elebaşısı terörist başı Abdullah Öcalan'ın(APO), Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için, dağa çıkmasının ardından, karşılaştığımız terör saldırılarında kaybettiğimiz, vatan evlatlarını, memurlarımızı, öğretmenlerimizi, sağlıkçıları ve köylümüzü, aydınlarımızı unutabilir miyiz??
Mekanları cennet olsun!
Biliriz, onlar vatanları için öldüler!
Onlar ölümsüzdürler!

BEKA, BEKA, BEKA DA?
Bir yandan “beka” diyeceksiniz, öte yandan din temelli, bu ülkenin temellerine dinamit koyan, “şeriat rejimi için sabrımızı test eden bu güruhu, hoş göreceksiniz”, buna “kim evet” diyebilir, “bu duruma kim, hangi vicdan”, razı olabilir?
Bu bağlamda, “ülkeyi sarmala çeviren tarikat ve cemaatleri kutsamak, onlara devletin en ücra dairelerinde, işlerinde, bakanlıklarında iş vermek, onları özel olarak, buralarda istihdam etmek, liyakate aykırı tasarruflarda bulunmak, insanımız arasında ayrımcılık yapmak, temayül yoklamaları ile bir kesimi elemek, dışlamak..” ne demektir?
Bu bağlamda ,Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, o hezeyanları kabul edile bilinir mi?
Ne demek, “dünü unutun, unutun.. Biz cemaatlerle iş tutmaya devam edeceğiz” diyerek, “kindar ve dindar” bir nesil için sesini yükseltmesi, Cumhuriyete, karşı kesime meydan okuması ne demektir?
Hangi dünü, unutacağız usta?
Kendinde misin?
Bu ne cüret?
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı ihlal eden, bu zihniyetlerin, gemi azıyı aldığını” söylememize, gerek var mıdır?
Her şey alenen ve ortada değil midir?
Neyin itirafıdır bu?

TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT DİYENLER?
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bütün bu olup bitenlerle ilgili olarak suskunluğu, manidardır!
İstanbul ha, değişim, dönüşüm ha?
21 Yıl sonra ha?
Kaldı ki, iktidar ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, terör açıklaması: “Bu şerefsizlerin kökünü her yerden kazımak mukaddes ve mukadder bir görevdir” diye açıklamada bulunması, ne kadar gerçekçidir?
Kaç yıl oldu, hep aynı teraneler?
Kökünü kazıyacağız ha?
Devletin imkan ve kabiliyetleri, milletimizin desteği sizlerle değil midir?
Neyi bekliyorsunuz ki?
Ülkemizin bir kesiminde, “Kürtcülük, dincilik yaparak sözde terör örgütlerine karşı, bir oluşum sergilediklerini” beyan eden “Hüda-Par'a, göz yumulması”, ne ile izah edile bilinir ki?
“Bu Hüda-Par güruhu değil midir, memleketimizin güzide evladı, Diyarbakır Emniyet Genel Müdürü Ali Gaffar Okan ile arkadaşlarını” katleden, şehit eden?
Bir yanda “tavşana kaç, tazıya tut” diyeceksiniz, bunu yedik, yuttuk, öyle mi?

ISLAH DA OLMUYORLAR?
“CHP'lilerin, Dem Partisi ile ilişkilerini eleştirecek, öte yanda siz ise, Hüda-Par ile iş tutacak, Diyarbakır'da bir caddeye, devlete karşı isyan etmiş, isyancıların başının adının bir caddeye verilmesi karşısında”, sessizliğe bürüneceksiniz?
Oldu mu?
Ülkenin geldiği, getirildiği durumu başka nasıl izah edelim ki?
Ülke gündemine damga vuran, şu hale bakar mısınız?
AK Parti Ordu Ulubey ilçe Kadın Kolları Başkanı Hatice Turap Yüksel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçen diyalog:
“-Rabbim benim çocuklarımın ömründen alsın size versin.
-Yok, onların ömrüne ihtiyacımız var.”
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, 100.Yıl önce kula, kulluk etmeyi terk etmiştir.. Bu nasıl anneliktir?
El, etek öpme yılları çok gerilerde kalmıştır..
Kim, kimin ipine sarılsa da, yolumuz Cumhuriyet ve Atatürk'ün yoludur..
“Benim çocuklarımın ömründen alsın, size versin”, ne demek bu!
İnanılır gibi değil!?
Bu nasıl bir cahilliktir, bu nasıl kendini bilmezliktir?
Gün geçtikçe cahilliğinizden, ikiyüzlülüğünüzden, sahte Müslümanlığınızdan midemiz bulunmaya başladı..
“Allah ıslah etsin” diyoruz, ama ıslah da olmuyorlar?!

CUMHURİYET ŞEHİDİ?
Bugünler, bir başka şehidimizin, şahadetinin yıldönümüdür..
“Cumhuriyet düşmanı yobazlar tarafından katledilen Asteğmen Kubilay ile Bekçi Hasan ve Şevki Bey’i”, saygıyla anıyoruz..
Bugünlerin artık nelere gebe olduğunu bilmeyiniz kalmadı..
Bu manada, “ülkemizin her köşesinde olduğu gibi Sakarya'da bütün kurum ve kuruluşlar, mahalle, sokak ve caddeler tarikat, cemaat “sarmalındadır..
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş'ın sıkça geldiği Sakarya'nın gittikçe, bir şerait kentine dönüştürüldüğünü, cuma günlerine de bakıp görebilir, anlayabilirsiniz?
Kepenk kapatan esnafın birlikteliği, bu dini kararı, bir başka ürküntüye neden olmaktadır!?..
Bu manada siyasilerin, “dini kesim ile sarmaş dolaş halleri, din adına paylaşımları da, her şeyi ayan, beyan ortaya” koyuyor..
“Gizli, gizli, merdiven altlarında, eğitim, buluşma evlerinde düzenlenen toplantılarda, Cumhuriyet ve Atatürk, silah arkadaşlarını hedef alınarak, yeni bir rejimin naralarını atanları”, iyi belleyiniz, takip ediniz!

AMERİKANCI KRAVATLILAR?
Başımıza ne gelmişse, “bu sözde hizmet adına, Türkçe adına yola çıkan Fetullahçı güruhun, kravatlıların, badem bıyıklıların, Amerikan hizmetinde, 15 Temmuz'da, Darbe Kalkışması ile ülkeyi ele geçirme teşebbüsü” unutulacak gibi değildir..
Bu güruhun saflarında yer alanların, marifetlerini unuttuk mu?
Şimdi, meydanlarda, “buna benzer cemaat ve tarikatların ayak sesleri”, duyulmaya başlandı!..
“Şurada İran'a, Afganistan'a, Irak ve Suriye ile diğer ülkelere bakıp dersler çıkarmazsak, bizleri bekleyen sinsi tehlikenin varlığını da bilmiyoruz” demektir..
Unutmayanız ki, “kanla, irfanla kurduğumuz bu Cumhuriyet'i yıkamayacak, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türk Gençliğe emanet ettiği bu mirası,” talan edemeyeceksiniz?
Meydan, o kadar da boş değil, haddinizi biliniz!