İnsanoğlu kesinlikle duygusal bir varlık.

Hissiyatı alınmış bitmiş hayatlara bir bakar mısınız resmen robotvari bir hayat.

Evden işe, işten eve…

 Bir de ciddi takılan tipler var ki ben bunlara çok gülüyorum hayatları tamamen boş...

Ünlü bir düşünür demiş ya “CİDDİYET APTALLARIN MASKESİDİR”

Korkunç nefretin aşırı sevgiden kaynaklandığı doğru mudur sizce?

***

Merhabalar değerli okurlar.

Her hafta olduğu gibi yine sizlerle birlikteyiz.

Yine her zaman ki gibi destursuz konuşmaya başladık affola…

Gerçekten vazgeçemediklerimiz ve hayatımızda olması gerektiğine inandıklarımız…

Düşünsenize ne kadar yaşayacaksınız?

Veya ne kadar ömrümüz var?

Bize bahşedilen bu hayatı ne kadar mutlu ve huzurlu yaşayacaksınız? 

Bir de vazgeçemediğimiz karakterler varken hayatta.

BİR BEKLEYENİN OLMALI…

SEN KENDİNDEN VAZGEÇSEN DE SENDEN VAZGEÇMEYEN.

Bir reklam vardı hani ANI YAŞA.

 İnsan olarak kimliklerimiz ve yapmak istediklerimiz o kadar çok ki!

Nefret ettiğin halde beğenmediğin bir işte çalışmak.

Sevmediğin halde biriyle yan yana olmak.

Çok sevdiğin halde beraber olamamak.

Kalbinin tam ortasından biri tarafından vurulmak!...

Ve alışılan vazgeçilemeyen insanların merkezinde olmak.

Kendimce yaptığım bir araştırmada insanların tutkuyla bağlı olduğu ve vazgeçemediği pek çok olasılık var.

Başta aşk...

Sonra evlat ki hanımların önüne geçiyor ve sonra anne kavramı…

Öyle bir vurulursun ki tam göğsünün ortasından.

Kalkıp toparlanmaya çalışırsın ki çoktan bitmişsin.

Bunu ben değil, ünlü bir şair dizelerinde dile getiriyor.

Bu kelimelerin ortasına tam da cuk oturduğu için söylüyorum.

Yaşadığımız dünyada, bırakın onu nefes aldığımız şu şehirde, yoz ilişkilerin ve parasal ilişkilerin ne kadar çabuk tüketildiğini sanırım sizler de şahit oluyorsunuz.

Babanın neredeyse oğluna güvenmekte zorlandığı şu devirde yaşanılan aşkların ne kadarı gerçek ve samimi sizce?

Hadi onu da geçtim kalpten seven biri sevgisini göstermek için neler yapabilir?

Gözlerine aşkı bürümüş bir âşık, konuşmadan da meramını anlatabilir mi?

Ama şu unutulmamalı ki GÖZLER GERÇEKTEN KALBİN AYNASIDIR.

ALIŞILMIŞLIK VE VAZGEÇİLEMEMEZLİK!

Bunlar gerçek anlamda çok zor iki kavram.

Sevdiğini alıştığın için mi tercih ediyorsun veya vazgeçilmez olduğu için mi seviyorsun?

Ünlü düşünür Hamman der ki “KONUŞ Kİ SENİ GÖREBİLEYİM.” İnsanoğlunun yaşamsal kaynaklarından biri şüphesiz AŞK…  

Aşkın gücünü hiç de yadırgamayın bence. Peki, bu efsane duygu, şu zamanlarda hoyratça kullanılmıyor mu sizce?

Popüler kültür denilen canavar veya sosyal medya denilen öğütme makinesi bu özel duyguları toprağa gömmüyor mu?

Her gün sevdiğinle birlikte zaman geçirme isteğinin önüne kim durabiliyor?

İşte o ölümsüz cümle hemen devreye giriyor ve sana dahası sizlere “ANI YAŞA, DÖNÜŞÜ YOK “ diyor.

Kısaca zamanın su gibi akıp gittiğini varsayarsak siz, siz olun anı yaşayın.

Anıları biriktirin.

Bir gün onlara ihtiyacınız olacağını sakın unutmayın.

Neticede İNSANOĞLUYUZ DİMİ?

Yani anlatacağımız şu ki bizler hata yapan, kusur işleyen, can sıkan insanların düzelmesi için elimizden geleni yapmalıyız.

Bana ne diyen bir dünyada yaşamıyoruz.

Toplum olmanın erdemini başkalarına değil, öncelikle kendimize öğretmeliyiz.

Düzen kurulmuş sistem işliyor bu dünya, böyle de dönüyor dersek amaçsız gayesiz bir nesil yaratırız ki bunun faturasını ilerleyen kuşaklar öder ve bizi de pek hayırla anmazlar.

Haftaya buluşmak üzere kendinize çok iyi davranın.