Seri katilden kurtuluşumun altıncı günündeyim kısa blog yazılarından ziyade altı günlük süreci anlatacağım köşe yazımla sizlerle süreci paylaşmak istiyorum...

Sigarayı bırakmaya 2 Mayıs Perşembe günü akşam saat sekizde karar verdim. Karar verme nedenim akşamüstü paketimin bitmiş olması ve markete gitmeye üşenmemle oldu. Sonuncuyu yaktıktan sonra beni dört beş saat oyalayacak bir etkinlik yaparak saatin ilerleyip bakkal marketin kapanma saatini bekledim. Saat 01:00 olduğunda istesem bir petrole giderek ya da merkezde 7/24 açık marketlerden alabilirdim fakat olabildiğince üşengeç bir tavırla "En kötü sabah alırım" düşüncesiyle uyuyakaldım.

ERTESİ GÜN İLK DEĞİŞİM

Sigarayı bıraktığımızda ilk 20 dakikada bile çok şeyin değiştiğini yazan ya da söyleyen pek çok makale bulmanız mümkün. Elbette 20 dakikada kan basıncınız vs. değişiyor ama bunu anlamak için çeşitli ölçüm cihazlarına ihtiyacınız oluyor. Haliyle ben kendimde ki ilk değişimi ertesi gün uyanırken fark ettim. Uzun bir süreden sonra ilk defa kaliteli bir uyku ve kaliteli bir uykudan uyanma süreci yaşamıştım. İlleti kullanırken de sabah kalkar kalkmaz sigara yakan kullanıcılardan asla değildim yine de açken bile nikotin yoksunluğu çektiğim zamanlar oluyordu. Uyandığımda ilk aklıma gelen şey sigara olmuştu zira takribi olarak 13 saattir kanıma tek bir nikotin parçacığı bile girmemişti. Sürekli olarak paket alma isteğini ötelemeye başladım. Çok sağlam kahvaltı yapan birisi değildim ilk işim iş yerine geçerken evde özenle hazırladığım kahvaltılık malzemeyi yanıma almak oldu. Gazetenin kapısından girdiğimde henüz mesainin başlamasına 20 dakika vardı. Sunumlu bir şekilde kahvaltı tabağımı hazırlayıp masama oturdum. Bir yandan kahvaltımı yaparken bir taraftan da sigarayı bırakma fikrini kafamda olgunlaştırmak için müthiş bir mücadele veriyordum. Tek bir dal sigara 13 saatlik mücadeleyi anında sonlandırabilir hatta nikotin ıstırabımı hemen dindirebilirdi.

SAVAŞ ve SATRANÇ ZAMANI

Kahvaltı esnasında kafamda deli sorular ve sigara hülyası dönerken şimdiye kadar pek çok haksızlıkla mücadele verdiğim ve tabiri caizse kimselerin uğraşamayacağı işlerle uğraşıp gitmez denilen yezitleri koltuklarından nasıl gönderdiğim aklıma geldi. Şimdi ise 16 yıllık nikotine boyanmış bedenimle ve zihnimle yani kendimle mücadele etme zamanıydı. Ve kendimin kendime rakip olduğu o satranç mücadelesi başladı.

İlk olarak psikolojik üstünlüğü ele geçirmem lazımdı. Bu yüzden sigara bağımlılığımı tiye alacak eylemlerle durumu değersizleştirmem gerekiyordu. İlk yaptığım iş çevremde sigara içen kişilerin ne kadar ilkel bir eylem yaptıklarını söylemek oldu. Onlar kendilerini eziklediğimi düşünürken aslında arka planda bu sözlerin tamamını kendime söylediğimi anlayamadılar elbette.  İkinci olarak ise sigara içen bir tanıdıktan tek bir sigara istiyor ve aa bak işte dayanamadın diyecekleri an "Al ya içmiyorum, biraz daha direneceğim" diyerek heveslerini kursaklarında dolayısıyla hevesimi kursağımda bırakıyordum.

İlk iki gün en zoru arkadaşlar... Her iki ya da üç saate bir içme ihtiyacı beşer dakika arayla sizleri yokluyor. O kadar ki ben niye kendime ıstırap çektiriyorum diye düşünmenize neden oluyor. Bu yüzden mental anlamda zihninizle oyun oynamasına izin vermemeniz için olabildiğince başka şeyler düşünmeniz gerekiyor. Elbette iki günün ardından bu zihin oyunları giderek azalıyor ama bitmiyor. İlk beş güne kadar ara ara azalarak sizi yoklamaya devam ediyor. Buraya kadar dayanmayı başardıysanız ardık topla oynama oranını kendi lehinize yükseltmeye başlıyorsunuz. Kısacası buraya kadar gelebilirseniz "TEBRİKLER" ilk bölüm sonu canavarını da yenmiş oluyorsunuz.

Ama bitti mi, elbette bitmedi!

CUMARTESİ HALI SAHA VAR

Ambaryolu esnaflarıyla uzunca bir süredir sürekli olarak oynadığımız bir halı saha rutinimiz var... Takımlar belli oynadığımız mekan bellidir. Elbette her cumartesi 23:00 -00:00 arası oynadığımız bu maçlarda tempo olabildiğince yüksek oluyor. Müsabakaların sonunda nefesim bana yetmiyordu. Sanki birisi soluk borumun yarısına sıcak silikon dökerek bir set örmüş gibi nefes alamıyordum. İlk oynamaya başladığımda nasılsa zamanla açılırım dedikçe maç sonucu oluşan boğazımda ki o set hiç bir zaman geçmedi. Sigarayı perşembe akşamı bıraktığımı söylemiştim. İki gün sonra yani Cumartesi gecesi ise maç vardı. Merakta ediyordum aslında "Acaba iki gün bu duruma etki eder mi" diye.

Maç başlamış ve ben olabildiğince kontrollü bir şekilde giderek eforu yükseltmeye başlamıştım. Elbette sigarayı bırakırken iştah açılmasından kaynaklı insan beş altı kilo almış gibi hissediyordu. Bu yüzden çok fazla maçta varlık gösteremesem de maçın sonunda boğazımda oluşmasını beklediğim o olumsuz durumdan eser yoktu. "Mutluluk, şaşkınlık ve motivasyon..." Bu durum beni o kadar çok mutlu etmişti ki... Maç sonunda hala normal nefes alabilmek bu benim için dünyanın en güzel nimetlerinden bir tanesiydi o an için.

"BABA TADINI MERAK EDİYORUM"

Bir tanesi altı yaşında bir tanesi ise henüz dört aylık iki tane oğlum var. Küçük olanı bir kenara bırakarak zihinsel ve fiziki anlamda gelişim aşamasında olan Kerem'in bu sürecin hemen öncesinde kurduğu bir cümleye ilk defa yanıt verememek de beni bırakma sürecine iten şeylerden bir tanesi oldu.  Henüz birinci sınıfa giden oğlum bırakma kararından bir kaç gün önce sigaraya dair çeşitli sorular sormaya başladı. "İçerisinde kaç adet var, tadı nasıl vs" Bu soruların bir tık sonrasının ne olduğu hepimizin malumu... Nitekim bir gün "Ben sigaranın tadını çok merak ediyorum nasıl bir şey acaba?" sorusunu sorunca radikal bir kara almak gerektiğini her sorumlu ebeveynin düşünmesi gerekir diye düşünüyorum.

Hiç sigara içmemiş biri olan babamın ben sigara içmeye başladığımda hissettiği şeylerin küçük bir simülasyonunu yaşadım desem yeridir.

Bu soruya net cevap verebilmek için önce kendinizin bu eylemi yapmıyor olması gerekir. Biliyorum biraz klişe ama bunu somut bir örnekle şöyle açıklayabilirim. Hükümetlerin ekonomi politikalarının işe yaramamasının en büyük nedenlerinden bir tanesi kendi itibarları için "Kemer sıkma, iktisatlı olma ya da israftan uzak durmayı beceremedikleri içindir" hal böyle olunca sigara içen birinin içmeyen bir çocuğa "Tü kaka" demesi abesle iştigal bir hal alıp çıkıyor.

KARAKTERİSTİK YAPIMI KULLANIYORUM

Meslekte dahi hayatımın çoğu alanında hiç bir zaman tükürdüğümü yalamaktan ya da kendimle çelişmekten hep kaçınmışımdır. Netice de müneccim değilim ama tedbir almakta adetimdir hani.

Ben bunu bırakıyorum dediğim anda nikotine ya da bağımlılığa geri dönüş yollarımı kapatmak için bunu olabildiğince çok fazla kişiyle paylaştım hatta yetmedi sosyal medyamdan resmen ilan ettim. Bir tek billboardlara ben bıraktım demediğim kaldı. Eğer sonuç alamasaydım onu da yapacaktım. Bu noktada bırakmayı düşünen arkadaşlarımız varsa olabildiğince kendilerini geri dönülmez akşamın ufkuna sokmaları faydalı olabilir. Normal hayatta asla tasvip etmediğim  "Aman canım el alem ne der" baskısı ve toplumsal normlar burada işlevsel olabilir kıymetli okuyucular.

HÜLASASI

Sonuç olarak altı gün hala tam olarak kurtuldum diyebilmek için yeterli bir süre değil arkadaşlar. Ancak nefes aldığınızı hissetmek, balgamsız bir hayat sürmek ve uyku kalitenizin arttığını görebilmek adına çok güzel bir zaman dilimi. Bu yazıda işin maddi boyutuna hiç girmedim dikkat ederseniz. Mesele inanın maddiyattan çok daha önemli. BU sırada gerek sosyal medyada gerekse etrafınızda size inanmayan bırakabileceğinizi düşünmeyen sigara köleleri olacaktır. Onların dediklerini ya da yazdıklarını lütfen dikkate almayaın Zİra kendi iradelerine söz geçiremeyen bir bireyin bu konuda cezai ehliyeti olmadığını ve haliyle de söz söyleme hakkının olmadığını düşünüyorum.

Ne olursa olsun bırakamıyorum diyenler için belki bırakmalarını kolaylaştırır diye bir ölüm simülasyonu yapmalarını tavsiye ederim.  Düşünsenize... Sigaradan kaynaklı bir hastalığın Allah korusun son demindesiniz... Artık göçmenize ramak kalmış. Etrafınızda ağlaşan eş dost akraba ve tanıdıklar. Hemen ötede "Çok erken gidiyor" yorumları ve bağlı olduğunuz cihazın mekanik sesi ve tabi alamadığınız nefesin iniltileri... Muhtemelen öleceğiniz için hemen odanın dışında oğlunuzun asri mezarlıkta mezar fiyatlarını araştırmak için ettiği telefon ... "Alo Merhabalar belediye mi? Şey biz  mezar yeri fiyatlarını soracaktık ama... Bir yetkiliyle görüşebilir miyiz?" Yine bir diğer evladınızın ölüm ilanınızı vermek için hazırlık yapması... "Dikkat cenaze ilanı veriyorum! İlçemizin tanınan gazetecilerinden Süleyman Küçükkartal'ın oğlu, Said, Ahmed ve Furkan Küçükkartal'ın ağabeyleri, Süleyman Kerem ve Kayra Küçükkartal'ın babaları Ali Küçükkartal bugün ikindi namazına müteakip ebedi istirahatgahına tevdi edilecektir. Merhuma rahmet geride kalanlara baş sağlığı dileriz"

Bu yazıyla bırakmanın düşünsel olarak bile eşiğinde olanlar umarım bir nebze cesaret verebilmişimdir.