Sevgili Odak okurları,

Bugün sizlere Hayati İnanç Hocamın kitabı üzerinden bir şeyler anlatacağım. Sıralı bir dizin şeklinde yapacağım bu yazılarda, bena oturduğum yerde eşsiz diyarlara seyahat etme fırsatı sunan kitaplardan bahsedip sizi hayatlarınızda da birer pencere açmak istiyorum gördüğüm manzaralar karşısında…

Hayati İnanç…

Sohbetleriyle yüzlerce insanı ağırlayan,  kitaplarıyla eşsiz diyarlara götüren, düşündüren düşündürürken de öğreten biri sadece o…

Sevgi ve Saygıyla…

Sevgi ve merhamet ayı on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif, küslerin barıştığı gönüllerin Allah ile buluştuğu duaların kuş olup uçuştuğu mübarek ay Ramazan-ı Şerif…

Sevgiyi en derinde yüreklerimizde hissettiğimiz baştan ayağa yaşadığımız nadir zamanlardan biridir Ramazan…

SEVGİ

Sevgisizlik bütün kötülüklerin anası desek yeri var…

Eski bir deyişe göre  “İçki bütün kötülüklerin anasıdır” diye günlük hayatta öyle olsa da, aslına bakarsanız bütün kötülüklerin kaynağı sevgisizliktir.   

Sevgisizlik cezaların en büyüğüdür beklide, insanı en derinden yaralayan ve sarsan…

Bizlere yıllarca sevginin emek olduğu öğretilirken, yolun değer bilmekten geçtiği hiç söylenmedi .

Çok insanlar gördüm tanıdım Sahra Çölü gibi çorak gönülleri olan, çok okuyan yalnız bir kelime dahi öğrenememiş,

Çok sayfalar karıştırmış ancak sahafın tozlu raflarında duran yılları yıpranmış ciltlerine kaydetmiş kitapları anlamayan…

İşte en iyi onlar bilir sevginin ne demek olduğunu yıpranmış ciltler, kırışmış yüzler,  yara bereyle dolu eller…

Çünkü onlar yürüdükleri yolların geldikleri bu durmak bilmez zamanda değerini bilir ve anlatırlar duymak isteyenlere…

“Hepimiz büyük bir çaba içindeyiz. Kavuşmak için. Sevgilinin izini sürüyoruz. Bizi ona götürecek işaretler arıyoruz. Yürümek istediğimiz yollardan geçmiş aşıklar, şairler yetiştiriyor imdadımıza; sözleri ile rehber oluyorlar bize…” diyor Hayati Hocam ve ekliyor, “ Maksat Can evimizi temiz tutabilmek ve Vedüd'un sevgisini orada büyütebilmek...”

Yani asıl olan Allah sevgisidir…

Her şey O’nda doğar, büyür ve O’na döner…

Ruhlarımız üflendiği günden bu güne, yolculuk O’nadır…

Hayati Hocam aktarıyor;

"Olgun başak eğri durur", "Dolu kafa önüne bakar" şeklindeki kaziyeler bize ömrümüz boyunca bunu hep hatırlatır. Ve denir ki:

“Kısmetindir gezdiren yer yer seni,

Arşa çıksan akıbet: yer, yer seni.

Anın içün, anın adı yer oldu,

Önce besler, sonra kendi yer seni”

“Sen dünya üzerinde gezersin; oradan buraya, buradan oraya gidersin. Bilmezsin ki sebep senin rızkındır. Sen rızkını aradığın gibi, rızkın da seni aramaktadır. Yiyecegin lokma neredeyse oraya gidersin. Kısmetindir seni yer yer gezdiren. En nihayetinde toprak seni içine alır. Yükselsen de mevki, makam sahibi olsan da yer, yer seni. Yediği için onun adı ‘yer’ olmuştur. Seni önce besler, sonra da kendi yer.”

Topraktan geldik toprağa gideceğiz…

Dönüş O’nadır…

“Böyle atesş-meşreb olma hak olur bir gün cesed

 Müstakim ol Hazret-i Allah utandırmaz seni”

Bislâm ve çok de güzel ikaz

Buradaki mana şudur: Ateş gibi davranma, beden bir gün toprak olur. Çünkü topraktan geldi. İstikamet üzere ol, Allah seni utandırmaz…

Ne olursa olsun kendin ol…

Kibirden uzak dur…

Ateş olup yakma, fırtına olup karşındakini kırma.

Su gibi yumuşak, toprak gibi temiz ol…

Hepsi güzel ahlaktan gelir…

Tüm bunlar edep tevazuyu çağırır.

Zaten büyüklerimizinde dediği gibi; “Hiçbir bi-edep, vası-ı illallah olmamıştır,” der.

Kısacası edep olmadan vuslata ermek mümkün değildir.

Bu yolun başı, sonu, ortası edeptir.

Edep olmadan Sevgiliye ulaşmak akıl karı değildir.

Yürünen yollar, çıkılan yokuşlar hep cefadan geçer…