Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı tarafından Vuslatın 750. yılı münasebetiyle ilan edilen Mevlana yılında Afyonkarahisar Belediyesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ), AKÜ Devlet Konservatuvarı, Sultan Divani Uygulama ve Araştırma Merkezi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ile Edebiyat Topluluğu iş birliğinde gerçekleştirilen Cumhuriyetin 100. Yılında “Mevlana Paneli ve Tasavvuf Müziği Dinletisi” etkinliği gerçekleştirildi.
Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen etkinlik; saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından şiir dinletisi ve AKÜ Devlet Konservatuvarı müzik dinletisinin akabinde Mevlana Paneli ile başladı. Moderatörlüğünü Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Akın’ın yaptığı Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Alper Günaydın ve Sultan Divani Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü ve Devlet Konservatuvarı Öğr. Gör. Yunus Emre Uğur’un konuşmacı olarak yer aldığı Mevlana Paneli ile etkinlik devam etti.
Panelin açılış konuşmasını yapan Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Akın, Mevlana’nın vuslatının 750. yılı olduğunu hatırlattı.
‘BU ŞEHRE GİRİNCE İNSANIN KALP GÖZÜ AÇILA DÜŞER’
Akın, “Mevlevi şehri olan Afyonkarahisar’dayız. Mevlevihane’nin bulunduğu Mevlana’nın torunlarının, Mevlana’nın da soyundan gelen kişilerin yaşadığı bir şehirdeyiz. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Afyonkarahisar’da tabi ‘Karahisar-ı Sahib’ eski adı ile bahseder. Çelebi, ‘Bu şehre girince insanın kalp gözü açıla düşer’ diye bir ifade kullanır” şeklinde konuştu.
AFYONKARAHİSAR MEVLEVİLİĞİN MERKEZLERİNDEN
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Alper Günaydın ise Afyonkarahisar’ın Mevleviliğin merkezlerinden birisi olduğunu ifade etti. Günaydın, “Mevlevilik her yönü ile ruhumuza şifa olmuş bende oradan hareketle çok sık duyduğumuz bu tarz programlarda veya Mevlevilik falan yazdığımızda karşımıza çıkan ilahilerden bir tanesinin nakaratı; ‘sema sefa canda şifa, ruha gıdadır.’ Ruha gıdadır diyor, müzik ruhun gıdasıdır çok duyuyoruz. Müzik gerçekten ruhun gıdasıdır ruhu besliyor ama gıda olan şeyde zehir olabilir” ifadelerini kullandı.
SEMA SEFADIR YANİ MUTLULUKTUR
Sema’nın Mevlevilikle bütünleştiğini ve Mevleviliğin simgesi haline geldiğini belirten Günaydın, “Sema eden bir derviş tüm tasavvufu temsil ediyor. Sema başka tarikatlarda da kısmen var ama Mevlevilikle bütünleşmiş ve Mevleviliği temsil ediyor. Sema sefadır yani mutluluktur, heyecandır, saflıktır hepsi cana şifadır. Can demek; derviş demek başka tarikatta da kullanılır” şeklinde konuştu.
Sultan Divani Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü ve Devlet Konservatuvarı Öğr. Gör. Yunus Emre Uğur konuşmasında Mevlevi kültürünün bambaşka bir noktada olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Günümüzde algı olarak da Mevlevilik farklı farklı şekilde yorumlanabiliyor. Mevlevilik farklı şekillerde de popüler hale getirebilmiş ama işin aslı hakikaten böyle değil. Eskiden bu hayatı yaşayan insanların kullandığı kelimeler ile en ufak hareketlerinden kullandıkları kelimelere kadar farklılık gösterirdi. Yani bir eski edebi terbiyesiyle veyahut belli bir kültürün yetişmiş birsinin konuşmasından, kelimelerden anlayabiliyoruz. Çok latif ifadeler kullanırlardı.
Etkinlik, teşekkür belgelerinin takdiminin ardından Sema Mukabelesi ile sona erdi.