Televizyon haberlerini takip ediyorsanız mutlaka gözünüze çarpmıştır.

 1 Kasım 2024 Sırbistan’ın Novi Sad kentinde meydana gelen ve 15 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının ardından ülkede başlayan gösteriler sonucu, Sırbistan Başbakanı Ana Brnabić ve Novi Sad Belediye Başkanı Milan Djrić halkın tepkisini hafifletmek için istifa ettiler. Gösteriler ise hala devam ediyor. Sırbistan’da yeni Hükümet kurulamaz ise muhtemelen seçime gidilecek. Halkın öfkesi dinmiş değil.

Dünyada böyle vakalar sadece Sırbistan’a mahsus da değil.

2011 yılında Japonya’nın Fukushima nükleer felaketi sonrası, dönemin Sanayi Bakanı istifa ederken, sorumlu şirketin yöneticileri de görevlerinden ayrılmıştı.

2014 yılında Güneykore’de Sewol feribot faciasında 300’den fazla insan hayatını kaybettikten sonra Başbakan Chung Hong-won, sorumluluğu kabul ederek görevini bırakmıştı.

2022’de İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Covid-19 pandemisi sırasında yapılan kurallara aykırı toplantılar (Partygate) ve kabine üyelerine yönelik yanlış yönetim suçlamaları nedeniyle yoğun baskı sonucu istifa ederek siyasete veda etmişti.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Tamamını yazsak kalın bir kitap olabilir.

*

Batı demokrasilerinde kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin istifası, genellikle siyasi sorumluluk anlayışına dayanır. Bu, bir liderin veya bakanın, kusuru doğrudan olmasa bile, bağlı olduğu kurumda yaşanan bir aksaklık ya da skandal nedeniyle “siyasi sorumluluk” alarak görevinden ayrılmasını ifade eder.

Türkiye’de kamu görevlilerinin veya siyasetçilerin istifa etme gelenekleri, dünyadaki birçok ülkeye göre daha sınırlıdır. İstifalar genellikle kişisel tercihlerden ziyade parti disiplinine, siyasi liderin iradesine veya dış baskılara bağlıdır. Bu durum, güçlü liderlik anlayışı ve parti içi merkeziyetçilikle ilişkilidir.

Dünyanın birçok ülkesinde, kamu yöneticileri ve siyasetçiler, görevlerinde başarısız olduklarında veya ciddi ihmaller sonucu felaketler meydana geldiğinde sorumluluk üstlenerek istifa etmektedir. Bu, hem halkın devlete olan güvenini korumak, hem de hesap verebilir bir yönetim anlayışı oluşturmak adına önemli bir adımdır. Ancak Türkiye’de, özellikle son yıllarda, bu tür olaylar karşısında sorumluların istifa etmemesi dikkat çekici bir eksiklik olarak ortaya çıkmaktadır.

Bolu’nun Kartalkaya bölgesinde meydana gelen büyük yangın, Türkiye’de siyasi ve bürokratik sorumluluk anlayışının bir sınavı olmuştur. Yangın birçok ihmal zincirinin sonucu görünmesine,  yangın öncesinde ve sonrasında akıl almaz ihmaller gün yüzüne çıkmış olmasına rağmen, yangının ardından ciddi iddialar gündeme gelmiş, fakat buna karşın hiçbir yetkili istifa etmemiştir.

Olayları irdelediğimizde; Bolu Belediyesi suçu Turizm Bakanlığına, Turizm Bakanı sorumluluğu Valiliğe bağlı Özel İdareye, Özel İdare tekrar Bakanlığa, Otel sahibi çalışanlara, çalışanlar ise otel sahibine suçu yıkmaya çalışarak bunca acının üstüne başka bir gündem inşa etmişlerdir.

Televizyonlarda yorumcular günlerdir “suçlu kim, yetkili kim” onu aramaktadır. Taraflı tarafsız tüm vatandaşlar burada sorumluların üzerine düşeni yapmasını, istifa ederek kamuoyu vicdanını rahatlatacak örnek bir davranış beklemektedirler.

Maalesef Türkiye’de yeni oluşan siyasi kültürde Bakanların ve Bürokratların kendiliğinden istifası da mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız müsaade ederse, Sayın Turizm Bakanı affını isteyecek, daha sonra buraya bir atama yapılması mümkün olacaktır.

Bu nedenle talebimiz Sayın Cumhurbaşkanımıza olacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanım, lütfen ilgili Turizm Bakanınızın affını isteyin, hatta Özel İdare’den de bir yetkili sizden affını istesin.  Daha sonra belki Suriyelilerle uğraşmaktan başka bir meziyeti olmayan Bolu Belediye Başkanı da istifa eder.

Neticede istifada bir hizmettir ve milletimiz böyle bir hizmet zinciri ile ancak acılarını hafifletebilecektir.

Bu jesti milletimize çok görmeyin.