İnsanları memnun etmek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz bazen, aslında öyle olmadığını da biliyoruz.

Yine de üzerimizdeki o baskı, bize memnun etmek zorundaymışız gibi hissettiriyor.

Hatta ailenden yakın arkadaşına, akrabalarından bir yabancıya kadar bunlarla mesul tutarsın öyle hissedersin kendini. Böyle dönemlerimiz zaman zaman oluyordur.

 İllaki gece başınızı yastığa koyduğunuzda çok uykunuz olmasına rağmen saatlerce uyuyamazsınız. Beyninizi sürekli meşgul eden günlük o yaşantınız gözünüzün önüne gelir.

“ Öyle oldu, böyle dedi, neden öyle söyledi, benim suçum, onun suçu, o yaptı"  gibi bir türlü uyuyamamanız da cabası.

 Sabah iş kaygısı, uyanma kaygısıyla daha çok strese girersiniz.

Bunu azaltmanın ya da bununla başa çıkmanın bir yolu var mı?

Varsa da ben de bilmiyorum.

 Ama tek bildiğim şey zamanı iyi bir şekilde geçirmek olduğu yönünde...

Bırakılması zor olan bu düşüncelerle mutlaka başa çıkmanın bir yöntemi vardır.

Bağımlılık yapan o ilaçlardan bahsetmiyorum. Tamamen kendimizle verdiğimiz savaştan bahsediyorum.

Aslında kendimizi biraz dinlesek, böyle basit şeyler için ve böylesine şeyler yüzünden gittiğimiz psikologlar veya poliklinikler ileride yapmak istediğimiz şeylerin önüne geçmez.

Örneğin;  atanmayı bekleyen,  okadar  yılı boşa okuduğunu düşünüp, sağda - solda baskı altında çalışan gençlerimizden yola çıkarsak, tam anlamıyla onların içindeki öfkeyi anlamasam bile , bir nebze olsun kendimi onların yerine koyabiliyorum.

Neticede ben de senelerdir çalışıyorum ve şu an dışarıdan okuyup bir yerlere gelme çabasındayım.

Yani konuyu fazla dağıtmak değil amacım, sadece böyle olayları her birimiz bir şekilde yaşayıp görüyoruz.

Bu tarz şeyler için hastanenin kapısına bile uğramamak en iyisi olduğunu düşünüyorum.

DİĞER TÜRLÜ

Bu tarz olayların üstesinden gelmek ne kadar zor olsa da bir süre sonra daha güçlü olunduğunun da farkında olmak esas olan. Konunun başlığı belli , ‘içinde yaşa kimseye zarar verme’ , en önemlisi de kendine. Bizler bu dünyada birer misafiriz aslında öyle değil mi ? Ama öyle yaşamıyoruz, bu sorunlar sonsuza kadar devam edecekmiş gibi davranıp, her şeyin bittiğini düşünüyoruz. Tabii, bu düşünce tarzı da takıntılı olduğumuzun bir göstergesi maalesef. Dedim ya gece başımızı yastığa koyduğumuzda sürekli bir düşünce hali ve zihin karmaşıklığı halindeyiz. Bu sürekli ama sürekli yaşadığımız belki de kronikleşmiş bir duygu girdabı hali. Bunu yaşayan bir tek ben değilim. Bu açıdan her ne kadar ben takıntılı değilim desek de, içimizde bir yerlerde mutlaka hepimiz bu sorunu yaşıyoruz. Tabii buna afaki takıntılılık diyemeyiz. Kendi kendimize insanlara bunu aksettirmeden içimizde yaşadığımız bir sorun diyebilir bence.