Geçtiğimiz hafta Ayazini'ye gittim. Öylesine sıcak bir gündü ki ne yediğimiz gözlemenin ne de içtiğimiz çayın tadı vardı.
Çünkü gerçekten çok sıcak ve baygınlık geçireceğimiz bir gündü.
Benim bir günüm var. O bir günde de akşamın serinliğini bekleyemem, keza ben zaten gezmeyi seven birisi olduğum için bu da beni pek etkilemez ama bu sefer ben bile sıcaktan dolayı çok zorlandım.
Konuyu biraz açıyorum.
Ben o gün orda büyük bir aydınlanma yaşadığım için sizlerle paylaşmak istedim.
Konumuza gelecek olursak, gezdik dolaştık Ayazini’yi.
Uzun zamandır da gitmeğim için gözüme çok güzel geldi açıkçası.
Daha çok gelişmişti benim açımdan.
Şehirde böylesine değerlerin farkına varıp, değerlendirmek ve turistik alana çevirmek ileri görüşlülük gerektiren önemli bir adımdır gerçekten. İçtenlikle söylüyorum ki, eski VALİMİZ GÖKMEN ÇİÇEK'E teşekkür etmek istiyorum.
Gazete'de çalışmaya başladığım süreçten itibaren biraz daha içinde olduğum için bunlardan bahsediyorum.
Neyse biz konumuza dönelim…
Mısır satan bir amcanın yerine oturduk. Yol üzerinde bizleri banyo kazanından yapılmış ocağı ve koçan mısırlarının közde olanı ile haşlanmış olanı ayrı ayrı tezgahıyla karşılamaktaydı.
Arkadaşlarımla beraber oraya oturup kendi aramızda sohbet ederken, birden hep birlikte susup mısırcının samimiyetle yoldan çevirdiği dostlarıyla konuşmalarına kulak misafiri olduk.
Aslında ben araba alamıyorum diye ağlarken büyük bir aydınlanmayla karşı karşıya geldiğimi anladım o anda...
Hoş alsam da, onu suyla çalıştıramayacağımı bir kez daha anlamış oluyorum böylelikle...
Mısırcının samimiyetle çağırdığı arkadaşları aralarında şöyle konuşuyorlardı:
*Misirlee senin tarladan mı?
*Yok abee bunları Aydın’dan getirtiyom ben, bizim tarlalarda böyle yetişmeyo.
Sonra da bu sene mahsulün fazla olmadığını, giderlerini ancak karşıladığından bahsetti. Bir diğer arkadaşım lafa girip biçerdövere 30 bin verdiğinden söz ederken, benim gözler yerinden fırladı. Fiyatı duyan arkadaşımla şaşkınlıkla birbirimize baktık. Söze giren arkadaşımız bize dönüp, “Siz ne zannettiniz ki” dedi.
Biz bir şey zannetmedik de, neden bu kadar pahalı olduğuna anlam veremedik.
“Neden?” diye soruyorum.
Benim merak ettiğim sorunun yanıtını çok geçmeden mısırcı ile adamdan alıyoruz, kendi aralarında konuşurlarken...
MAZOTA BENZİNE GELEN ZAMLARDAN...
Ben sadece arabaya konulan yakıt olarak düşünüyormuşum. O ana kadar böyle bir şey aklımdan bile geçmemişti.
İşin içine girdiğin zaman anlıyorsun, ak koyun kara koyunu...
Bir mazota, benzine, gaza zam gelmesiyle insanların hayatında nelerin etkilendiğini ben yeni idrak ediyorum.
Açık konuşmak gerekirse, belki de herkes bunların farkında...
Bir arabam olmadığı için bu durumların farkında değildim. Gelen zamların iç yüzünü bu nedenle fark edemedim.
Halbuki, hayatımız yalnızca mazota gelen zamdan ibaret değilmiş. Gözle görülen bir zam, esasında domino taşı misali birbirine bağlı bir etkiye sahipmiş.
Yaşadığım bu farkındalığın geç kazanılmış olduğunu düşünenler muhakkak vardır.
Ancak; geç kazanılmış olan, hiç kazanılmamıştan çok daha iyidir…
#odakgazetesi #afyonkarahisar #ayazini #güncel #safiyekalender #makale #zam #ekonomi #motorin