Sevgili okurlar,
Bu yıl, “leyleği ne havada, ne yuvada gördüm”(*) desem, vallahi yalan değil!
Zira, Türkiye leyleklerin bile geldiği bir ülke olmaktan, çoktan çıkmış!
Yaylalar, dağlar, vadiler, ülkenin doğal güzellikleri talan edilir, talan!
Şu Muğla sınırları içindeki, “Akbelen’de çevre faciasına” ne demeli, ne dememeli?
“Haydi çevreyi, haydi ağaçları, haydi kuşları, haydi böcekleri geçtim, insanımız ile polisi, jandarmayı, daha doğrusu devlet ile milleti, karşı karşıya getiren bu zihniyete”, ne demeli?
İnsan, bu manzaraları görünce, üzülmekten öte birşey yapamıyor!
Üzülmekten öte!
“Çevrecilere, köylülere, duyarlı vatandaşlara sık gazı, vur coopu, yerlerde sürükle, itekle, tartakla, parmak salla, hakaret et, yasalar ile tehdit et!?..”
Burası neresi, Allah aşkına?
Bu vatandaşlar, hangi ülke vatandaşları?
Yakıştı mı, Türkiye fotoğrafına?

BİZ SEÇİLDİK, VUR BELİNE BALTAYI!?
Muğla Valiliği bir bildiri ile “Ağaç kesim işleminin tamamlandığını” duyurdu!..
Bu toprakların can damarı, soluk borusu, nefesi, köylümün geleceği, akan suların kaynağı, serin rüzgarların okşadığı, binbir şarkılar söylediği, bu dağlardaki ağıtlara, feryatlara duyarsız kalınır mı?
Silik, sesiz, sabır eden, şüküre demir atan, boyun eğen bir toplum isteyenlerin, “biz seçildik” naraları ile “bu yapılanlara olur demek, rıza göstermek” mümkün mü?
Biz seçildik ya, vur beline baltayı!
O asırlık çam ağaçlarına sarılan, elleri nasırlı anam, o eller, sadece o ağaçlara değil, vatan topraklarına, bu aziz, bu yüce milletin yarınlarına sarılıyor..
Biliriz, izleriz, yalnız değilsiniz?

NAKLEN VAHŞET!
Memleketin bu yüzünde, “bir başka ağaç, doğa, çevre katliamı yaşanırken, ya İstanbul Esenyurt’ta olanlara”, ne demeli?
Beş şehir eşkiyası, bir dükkana giriyor; 24 Yaşındaki bir gence, babasını çağırmasını isteyerek saldırıyor, darp ediyorlar, başında şişe kırıyorlar, yumruklar ve en acısı onu oracıkta, tabanca kurşunları ile “tak, tak, tak” diye katledip, 20 yaşında bir başka masum gencin de kanına giriyorlar!..
Vah ki, ne vah?
Memleketin, bu halleri de öldürür, kahreder bizleri!
Aman Allah’ım, burası İstanbul olamaz!?
Ah İstanbul, seni kirletenlere, adını karaya çıkaranlara, bu durumlara düşürenlere, yazıklar olsun!
Herkesin bir başka şekilde kuralını uyguladığı Türkiye’de, her an, her dakika, her saniye bir değil, birçok üzücü olayla karşılaşabilirsiniz!
Gel de, eski Türkiye’yi arama?

FIRTINA DERESİ VE AYDER?
Ülkemin, bu defa Doğu Karadeniz bölgesindeki yerleşim birimlerini geziyorum..
Burada manzara, daha farklı değil!?..
“Yağma Hasan’ın böreğinden pay kapma yarışı, can sıkmadan öte, çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu”, açık seçik ortaya koyuyor!..
“Dereleri, denize paralel uzanan Kaçkar dağları eteklerinden çağıl çağıl akan şelaleleri, dereleri ile Karadeniz”, bir başka cennet köşe!
Çamlıhemşin, Fırtına Deresi ve Ayder Yaylası’na uzanan derin yeşil vadi üzerinde, yol alıyoruz..
Rafting tutkunları çoktan, Fırtına deresi üzerinde büyük bir heyecan ile maceralı, su yolculuğuna başladılar bile..
Kürekler çekiliyor, naralar atılıyor, türküler süyleniyor, devriliyor, düşüyor, su ile mücadele ve anlatılmaz güzellikler girdabındalar..
Sen, ne güzelsin yaz mevsimi?
Gençlerin kanı nasılda kaynıyor..
Sular nasıl da çağlıyor?

AH BE AYDER YAYLASI?
Ayder Yaylası’nda, sessizliği bozan, su sesini bastıran, bir değil, bin otomibil sesi var!..
Girişte, doğayı görmek için 40 TL ödedik..
Günlerden, 29 Temmuz 2023 Cumartesi..
Büyük bir kalabalık var..
Duyan gelmiş te?..
Bu sefer, Müslüman ülke vatandaşları çoğunlukta..
Bulucin kot pantalon üzerine kara çarşaflar çekilmiş, ayaklarda en lüks marka spor basketler, ağazlar kapalı, sadece gözler, fıldır, fıldır, etrafı tarıyor..
Ülkenin, yeni yerli turistleri bunlar..
Para onlarda..
Dolarlar çil, çil..
Öteller doldurulmuş, yeni bungalovlar tıklım, tıklım..
O küçük çayırda bile,  adım atacak yer yok..
Vadi üzerinde,” var-gel heyecanları” yaşanıyor..
Sevgili büyüğümüz Akyazılı Metin Güvenman ve Arhavi’de görev yapan eğitimci genç Burak Güvenman ile otomobilimizi park edecek bir yeri, zor buluyoruz..
Esnaf, gayet mutlu ve memnun..
Gelsin çil,çil dolarlar da?

AYDER, AYDERİDOLAR OLMUŞ?
Ya şu bizim emekliler, dar gelirli vatandaşlarımız, Ayder’i görmeye, ta Edirne’den, Hatay’dan ve ülkenin diğer yörelerinden gelenlerin, cebindeki Türk Lirası’nın bile ötelendiği bir yer olmuş buralar?
Tokat’tan gelen bir vatandaşımız, dertli mi dertli, “ Burası Ayderidolar olmuş! Fiyatlar çok yüksek! Hiçber şey almadan ve nefeslenmeden geri dönüyoruz” diye içini döktü..
Bir başka esnaf,” Devlet tabulu toprağımı işgal etti, spor alanına çevirdi, mahkemelik durumdayız.. Hizmet yetersiz..Temizlik yok..Çöpler toplanmıyor..Gelen turistlere yeterince hizmet verecek bir altyapı yok.. Herkes kendi fiyatını uyguluyor..Denim yok, kontrol hiç yok,hijyen ise Allah emanet! Tuvaletler hak getire! Park sorunu zirvede.. Dağın her karışı işgalle karşı, karşıya” diye sorunlara dikkat çekti..

BİR DAĞ KENTİ AYDER?
Maalesef, vatandaşımız bu!?
Yediğini, o güzelim yayla dokusu içine atıp, çekip gidiyor!
Çevreyi koruyan, kollayan kimse yok!
Başıboş köpekler, milletin eline, gözüne bakıyor ve korku salıyor!
Ayder Yaylası, maalesef talan edilmiş!
Burası,” bir dağ kenti oluvermiş” çoktan!
Kemençe ve tulum ise, çoktan unutulmuş, pop müzik sesleri kaplıyor her yanı!
Horona duran, yöre gençleri nerede?
Bodrum’da, Kuşadası ve Antalya, Kemer’de iş aramalarda mı?
Bir resim çektirme platformu yapılmış, yanıbaşında, o koca iki çam ağacı nasıl da kesilmiş, devrilmiş!?
Birine soruyorum,”Burası Ayder, ne sen, ne ben bunları dert et” diye sözümü kesiverdi!
Bir diğeri ise, “hemişerum, zaten biz dertliyiz ,bi de sen dertlenme” diye, söze nokta koydu!
Vay be, memleketin ne halleri varmış?

(*) Leyleği havada ve yuvada görmek: Halk dilinde leyleği havada görmek, gezmeye, yuvada görmek ise, evde kalmaya delalet olarak dillendirilir..