8 Mayıs Pazar günü, anneler günü… Bu vesileyle Milli Mücadele Dönemi’nde zaferin kazanılmasında önemi rol oynayan annelerden, “Zafer’in Kadınları”ndan bahsedeceğim.

Bir yerde savaş varsa en çok acıyı, zulmü onlar çekerler.İşgal döneminde bazen bir miting meydanında hatip, bazen cephede bir asker, bazen askerlerimizi doyuran bir ev sahibi…

***

Tarih 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal, Samsun’a çıkarken onu karşılayan biri vardır; Sakine Hanım… Onun oradaki varlığı Anadolu’daki Türk kadınlarının Mustafa Kemal’e olan inancının ilk örneklerindendir. Aynı tarihte İstanbul’daki mitingde konuşma yapan bir kadın daha vardır; Halide Edip…Gecenin en karanlık olduğu an güneşin doğmasına en yakın andır” diyerek içinde bulunulan durumun bir gün biteceğinin inancını ve ümidini on binlerce kişiye haykırmıştır. Nisan 1920’de çocuklarını İstanbul’da bırakıp Ankara’ya, Millî Mücadele’ye katılan bir annedir o.

***

Sivas… 1919 yılının sonları… Melek Reşit Hanım, Mustafa Kemal’in emriyle Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kuruyor. Sivas’tan Anadolu’nun dört bir köşesine yayılıyor, kadınlar zafer için teşkilatlanıyor.  “İstiklâlini kaybeden bir millet, en büyük rahata nail olsa bile artık o memleketin sahibi değildir, esiridir. Bir insan küçük bir evin hanımı olmayı elbet büyük bir evin hizmetçisi olmaya tercih eder. Hâlbuki memleketini kaybetmek, hizmetçilikten de esaretten de güçtür. Vatanımızı kurtaracağız… Anaya daha şefkatle bakan, kız evlattır. Erkek evlat müdafaa eder. İşte hemşirelerim, vatana vazifemizi ifa edeceğimiz gün, bu gün; saat bu saattir.” cümlelerini kurarak Anadolu’nun tüm kadınlarına, tüm annelerine seslenmiştir.

***

Nezahat Onbaşı… 13-14 yaşlarında Alay komutanı olan babası Halit Paşa ile cephededir. I.İnönü Savaşı (1921) sonrası Mustafa Kemal, 70.Alayı ziyareti sırasında komutanın çadırında görür küçük Nezahat’ı… “Senin burada ne işin var?” sorusuna Nezahat Onbaşı’nın verdiği cevap ise şudur: “Ben askerlerin kalesiyim, dönmek isterlerse karşılarında beni bulurlar.” cevabını vermiştir.

***

İsmi en çok bilinenlerden biri de KastamonuluŞerife Bacı’dır. Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü ilk aylarında sırtında çocuğu, önünde kağnısı ile İnebolu' dan Kastamonu'ya cephane taşırken, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelmiş, mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olmuştur.

***

Halime… Milli Mücadele’ye katılmak istedi… Uzun saçları vardı, annesi ve babası istemedi savaşa katılmasını… “Kız başına ne isin var?” dediler… Onları dinlemedi, gitti saçlarını kazıttı; “İşte şimdi erkek oldum” dedi. Halime oldu Halim… İnebolu'dan cepheye mühimmat taşırken kar yağışlı ve soğuk havada montunu cephanenin üzerine örttü. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyete denk geldi ancak onu tanıyamadı. Mustafa Kemal Paşa, cepheye taşıdığı mermileri kendi hayatından daha çok önemseyen bu askeri görünce çok etkilendi ve ona "Neden üzerindeki montu mermilerin üstüne örttün, üşümüyor musun?" sorusunu yöneltti. Halime, "Benim üşümem hiç önemli değil. Bu cephane yüzlerce, belki de binlerce askerimizi koruyacak." dedi.

***

Milli Mücadele’de, zaferin kazanılmasında katkısı olan o kadar çok kadın var ki.. Hepsini bu satırlara sığdırmak çok zor… Gördesli Makbule, Osmaniye’de (Adana’da) Tayyar Rahmiye, Erzurumlu Kara Fatma, Halime Çavuş, Ayşe Hanım(Mehmet Çavuş), Şerife Kübra, Süreyya Sülün, Nazife Kadın, Kamalı Fatma, Adile Hala… Saygı ve rahmetle…

***

Sizlere birkaç kişi de Afyonkarahisar çevresinden bahsedeyim… Mustafa Kemal, Kocatepe’ye çıkarken bir değirmende kalmış ve önüne kurduğu Çadırlı Ordugah’ta 25-26 Ağustos geceleri kalmıştır. İşte burada ona şepit hazırlayan Değirmenci Mustafa Efendi’nin eşi Şemsi Nine’yi bilelim. İrabe Saruhan, Hacer Çelik, Ayşe Diren, Yakşi Nine… Şuhutlu bu kadınlar Büyük Taarruz öncesi askerlerimizi doyuran annelerimizdir.

Sandıklı’dan Ahır Dağları üzerinden Sinanpaşa Ovası’na inen Fahrettin Altay Paşa ve askerlerimizi karşılayıp onları doyuran Tokuşlarlı Gülsüm Nine’yi bilelim.

27 Ağustos akşamüzeri Yunan askerleri Afyon’dan çekilirken 150 erkeği İmaret Camisine doldurmuşlardı. Onları yakacaklardı. İmaret Camisinden erkekleri kurtaran Ayşe Bacı ve Afyonlu kadınları bilelim…

***

15 yaşında iken Dumlupınar’a kağnılarla mermi götüren Çaylı Fatma’yı bilelim. Şöyle anlatıyor Çay’ın Kılıçkaya köyünden Fatma Yıldızhan: “Kağnı kolunda görevli idim. Şimdiki Çay’dan kağnıya sarıldı. Bir kağnı başına görevli olarak verildim. Bu yiyeceği Afyon’a götürüp askeriyenin erzak bulunan yerine indirdik. Yine kağnıya sandıklar sarıldı. Üzerleri kapalı idi. Ne olduklarını bilmiyordum. Afyon’dan öğleye doğru Dumlupınar’a doğru hareket ettik. Akşam hava kararınca Dumlupınar’a vardık. O gece kağnı başında yattık. Sabah Dumlupınar halkı bizi görünce etrafımıza sevinçle doldular. Halk sevinçlerini bizlere sarılarak gideriyorlardı. Aynı gün Uşak’a doğru hareket ettik. Az ötede top sesleri kulaklarımızı çınlatıyordu ama bizde ileri gitmekten geri kalmıyorduk. Akşamüzeri Uşak’a vardık. Orada kağnılarımızdan yükleri boşalttılar. İki gün İzmir’e göndereceğiz diye bekletildik. Perişan durumumuz ve ayağımızda çarıklarınbile olmadığını görmeleri sonucu, bizi ileriye değil geri memleketimize gönderdiler. Biz de üç-dört kadın arkadaş yaya olarak Sandıklı üzerinden köyümüze geldik.”

***

Sevgili Odak okuyucuları… Anlatan o kadar çok kadın kahramanımız var ki…  Onlar Zafer’in Kadınları… Bu topraklarda zulmü en çok onlar gördü. Zaferi kutlamayı ve anılmayı da ençok onlar hak ediyor.

Anneler Günü’nde Zaferin Kadınları’nı da hatırlayalım… Saygı ve rahmetle…