Yaz geldi; kınalar, düğünler haliyle artmaya başladı. Türkiye’nin dört bir yanında ellerine kına süren genç kızlar, kına gecelerinde;
“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler” türküsünü söylemeye başladılar… Arkadaşları ellerinde mumlarla gelinin etrafında dönecekler... Ağlayacaklar… Gelini ağlatacaklar… Arkasından da oyun havaları ile oynayacaklar, eğlenecekler… Bu sahne Türkiye’nin dört bir tarafında yaşanacak…
Ben bugünkü yazımda sizi 100 yıl öncesine götüreceğim. “1921-1922 yıllarında yani işgal günlerinde bu topraklarda kına ve düğün yapılıyor muydu acaba? İşgal zamanı evlenmeler nasıl oluyordu?” şeklinde sorularımı sorup anlatmaya başlayacağım…
***
Sizi önce Uşak’ın Eşme ilçesine götüreceğim.
İşgal dönemini yaşamış olan Ali Uslu ve Nasuh Yılmaz o dönemde düğünlerin ve evliliklerin nasıl olduğunu arşiv belgelerinde şu şekilde anlatıyor:
“İşgal yıllarında evlenme şöyle olurdu: Takmak köyünde karargâh kuran Yunan komutandan izin alınırdı. Yine bugünkü gibi düğün yapılmayıp bir beyaz yazma bağlayıp ilahi yapılarak götürülüp oğlan evine verilip gelinirmiş.”
Gördüğünüz gibi düğün yok, kına yok… Düğün yemeği yok, maniler yok…
***
Ali Uslu ve Nasuh Yılmaz o dönemdeki evliliklerden ilginç bir örneği de şöyle anlatıyorlar:
“…Köy ve çevresi işgal edildiği ilk gün yakın mahallelerimizden birinden gelin çıkarılacak… Fakat Yunan komutan düğün yapılmasına izin vermiyor… ‘Ne düğünü? İşgal ettik biz bu toprakları. Kimse evlerinden çıkmayacak’ diyor… Yaşlılar bir araya geliyor ve bir fikir buluyorlar… Gelin olacak kıza erkek elbisesi giydiriliyor. Yunan komutanın yanına gidip ‘Bu adam hasta, onu filan köyde hekime götürmemiz lazım.’ diyorlar. Yunan komutan bu durumdan memnun değil ama bir şekilde ‘Tamam’ diyor… Erkek kıyafeti giydirilmiş gelin komşu köye götürülüp eşine teslim ediliyor… Yunan askerlerini kandırıp öyle gelin olarak götürülüyor…”
Düğün?... Yok!.. Kına gecesi?.. Yok!.. Eğlence?.. Yok!..
***
İşgal döneminde Yunanlar bu topraklara girdiklerinde çok büyük zulümler gerçekleştirdiler. Bu zulüm sadece öldürme şeklinde değildi. İnsanların her şeyi sınırlandırılıyor.
O dönemde Yunanların yapacakları zulme engel olmak için yapılanlardan biri de apar topar evlendirme… Evet, apar topar evlendirme!
Yunanlar İzmir’den iç bölgelere doğru girerken büyük zulümlerle geldiler. Uşak, Kütahya ve Afyonkarahisar çevresine geldiklerinde de bu zulmün devam edeceğini herkes biliyordu. Bakın o dönemde yaşanan bir olayı tanıklar arşiv belgelerinde nasıl anlatmış?
“Yunanlılar kendilerinden uzak bazı köylere giremezlerdi. Bizim köyde yerleştiler. Yunan’ın yaklaştığını duyan kız babaları hemen apar topar birini bulur ve kızlarınınikahlardı. Hatta bizim köyümüzde bu korkudan dolayı bir gecede tam 20 genç kız evlendirildi.”
Bakın öyle hemen okuyup geçmeyin lütfen… Bir gecede 20 genç kızı apar topar evlendirmişler… Neden? Yunan askeri geldiğinde bu genç kızların evli olduğunu bilirlerse, belki, namuslarına dokunmazlar diye… Şu satırları yazarken bile benim ellerim titriyor… O kadar çok örnek var ki anlatacak…
***
Yunan askerleri bir köye geldikleri zaman erkekleri bir tarafa kadınları bir tarafa ayırıyorlar.
Sonra Yunan komutan geliyor soruyor: “Bu Türk kadınları ne kadar çirkin?”
Evet, çirkindiler… Evet, bizim kadınlarımız, kızlarımı çirkindiler…
Çünkü…
Çünküsünü ben söylemeyeyim. Bakın işgal döneminin tanıkları yaşananları nasıl anlatıyor?...
Afyon ili Sandıklı ilçesiAkçadere köyünden Hüseyin Sayın anlatıyor…“...Köyümüzden düşman geçip gittikten sonra köyde bulunan yaşlılarımız, düşman geri gelir korkusuyla orman içinde sığınabileceğimiz mağara, in vb. gibi yerler arayarak köy halkını buralara yerleştirdiler. Kadın ve kızlarımızın yüzlerini siyah baca kurumu ile boyadılar…”
Uşak ili İkisaray köyünden Avni Zihinoğlu “…Genç kızlarımız, kadınlarımız, kendilerini korumak için yüzlerine kömür sürüp eski elbise giyerek çirkinleşmek suretiyle korunmaya çalışıyorlardı…” cümleleri ile benzer bilgiler veriyor. Yakın coğrafyalarda ortak bir zulüm.
***
Şimdi yıl 2022…
Size bugünkü yazımda işgal dönemindeki kına, düğün ve evlilikler hakkında birkaç örnek vermeye çalıştım… Bu örnekleri bilelim ki bugün aldığımız nefesin, söylediğimiz türkünün, kına gecesinin, düğünlerimizin kıymetini de daha iyi bilelim… 26 Ağustos’un, 30 Ağustos’un değerini ve anlamını daha iyi bilelim.
Bu sene zafer yılı… Zafer’in anlamını daha iyi bilelim…
Bu satırları okuyanlar, özellikle genç kızlar, kına gecelerinde ve düğünlerinde özellikle işgal döneminde anlattıklarımı bilsin istiyorum…
Bilsinler ki bu sene daha bir yüksek sesle söylesinler “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünü….
Amaartık “Yüksek Yüksek Tepelere de Ev Kursunlar… Çünkü o tepeler de bizim… O tepeler de vatan… O tepelere çıkıp gökyüzüne değen bulutların arasından izleyin, özgür vatan topraklarını… O tepelerde bayrak öyle coşkulu dalgalanır ki…
Bu sene kınalarda, düğünlerde daha coşkulu bir şekilde halay çeksinler, horon tepsinler, zeybek oynasınlar...
“Bu sene yüksek yüksek tepelere de ev kursunlar...”