Değişik platformlarda çoğunuz “Güneş Enerjisi”, “Yenilenebilir Enerji” ya da “Solar Enerji” tabirlerine rastlamışsınızdır.
Ülkemiz diğer tüm dünya ülkeleri gibi tükenebilen enerjiyi yoğunlukta kullanan yenilenebilir enerji alanında imkan olmasına rağmen istediği gibi yararlanamayan ülkelerden birisidir.
Dünya konjonktürüne bakıldığında zengin petrol ve değerli maden yataklarına sahip coğrafyaların başını Ortadoğu çekmektedir. Geniş Müslüman popülasyonuna sahip bu topraklar yıllarca emperyalist güçlerin bahane bile sayılamayacak gerekçeleriyle zalimliklerine şahit olmuştur.
Emperyalizmin Ortadoğu’da yaşattığı bu acılara en yakın hatta kapı bir komşu olan Türkiye’ye sıçratmak için yıllardır elinden geleni ardına koymayan Siyonist zihniyetin gözü her an cennet vatanımızın üzerinde olmuştur.
Kanıt mı?
Yakın geçmişimizde ki darbeler tarihi…
Kanıt mı?
“Banane Amerika’dan” haykırışına gelen siyasi yasak…
Kanıt mı?
Türk-Kürt, sağ-sol çatışmaları…
Listeyi uzatmak elbette mümkündür. Ülkemiz coğrafi konum itibariyle o kadar şanslı bir lokasyonda yer almaktadır ki güneş ışınlarına maruz kaldığımız zaman dilimini göz önüne aldığımızda 380 gigawatt elektrik enerjisi üretebilecek potansiyele sahiptir. Şu an elimizde ki santrallerde ürettiğimiz santrallerimizin yüzde 37 kapasiteyle çalıştığını göz önüne aldığımızda sadece 91,269 gigawatt’tır. Yani 3 te 1’e bile tekabül etmemektedir
Bu durumda yıllık olarak enerji kaybımız korkunç boyutlarda olup bazı aylar nihai tüketicinin ikiye üçe varan zamlarla karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Ne acıdır ki ülkemiz şu an dışarıdan enerji ithal etmektedir. Enerjinin fahiş fiyatlarda olmasının tek nedeni kumandanın bu borsayı kontrol eden emperyalist ülkelerde olmasından kaynaklıdır.
Teknik detaylarda boğulmadan her Müslüman Türk milliyetçisinin tamda bu noktada sorması gereken iki temel soru karşımıza çıkıyor.
- Türkiye’de enerji üretimi için alınan kararlar ne derece isabet arz etmektedir?
- Emperyalist enerji baronlarından ithalini sağladığımız enerjinin söylemde tam bağımsız olduğumuz ülkemize yönelik riskleri nelerdir?
Bu sorulara tatminkar cevaplar verebildiğimiz gün enerji alanında kendimizi “Tam Bağımsız” olarak ilan edebilir ve Rahmetli Erbakan Hoca gibi içimize sine sine “Bana Ne Amerika’dan” diyebiliriz.
İspanya örneği uygulanabilirlik noktasında model alabileceğimiz bir emsaldir. Şöyle ki bu ülkede yapılan 20 megavatlık bir aynalı solar üretim merkezinin ürettiği elektrik 11 bin eve yetecek seviyede olduğunu biliyor muydunuz? Aklınızda somut örnek teşkil etmesi için yarım tenis sahası ebatlarındabin civarı aynanın yerleştirilmesi olarak düşünebilirsiniz. Böyle bir merkezin kurulumu hava ve iklim şartları elverişli olduğu düşünülürse sadece 15 gün sürmektedir.
Bizler hala küçük derelerde acaba boğuluyor muyuz diye düşünürken emperyalizmin okyanusları geçerek derede boğulanları kıskaca aldığı gerçeğinin daha fazla canımızı yakmaması için ivedilikle millileşme sürecimizi hızlandırmamız gerekmektedir.
Aksi halde boynumuzda görünmeyen bir prangayla eski görkemli ve ihtişamlı günlerimize dönmemiz sadece bir hülyadan ibaret olacaktır.