Sevgili Odak okuyucuları bu yazımda sizlere Büyük Taarruz öncesi TBMM’de yapılan konuşmalardan ve o dönem genelkurmay başkanı olan Fevzi Paşa’nın (Çakmak) haykırışından bahsedeceğim.

***

Büyük Taarruz için yürüyüş 14 Ağustos’ta Akşehir’den başlayacaktı. Hedef Şuhut’tu... TBMM’de taarruz planı önceden konuşulmayacaktı. Sadece Bakanlar Kurulu içinde yer alan milletvekilleri bilgilendirilecekti. Ordu taarruza geçtikten sonra TBMM’ye bilgi verilecekti.

Her anlamda büyük bir gizlilik vardı.

Hatta 28 Temmuz’dan 25 Ağustos’a kadar TBMM’de çok hararetli konuşmalar, tartışmalar olmuştur. ‘Neden taarruz etmiyoruz?’ tarzı sorular sorulmuştur. Ordunun zayıflığı üzerine konuşmalar yapılmıştır. Bazı vekiller Mustafa Kemal’i, Fevzi Paşa’yı suçlar tarzı konuşmalar dahi sergiliyorlardı.

***

Bazı milletvekilleri taarruzun yapılmasını, bazıları da yapılmamasını istiyorlardı.

  • Yüzde 25 zafer şansımız var. Kendimizi zorlamayalım.
  • Bizim devemiz ve katırımız olsaydı başarabilirdik. Ama yok… Asker aç, susuz yürüyemez, diyor

Fevzi Paşa bu cümlelerden sonra kendini tutamamıştır. Sıraya yumruğunu vurup:

  • Zafer ihtimalimiz yüzde 25 değil 75’tir. Bizim devemiz katırımız yok ama ben Mehmetçiğin mücadele gücünü, dünyanın başka hiçbir canlısı ile karşılaştırmam, demiştir.

Fevzi Paşa daha sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:

  • O Mehmetçik ki kavgaya girdiği zaman deveden fazla yol yürüyerek ve aç kalarak savaşır. Unutmayın ki Sakarya Savaşı’na mermilerimizin çoğunu askerimizin karısı, anası, kızı taşımıştır.

***

Meclis’te tartışma devam etmiştir:

  • Düşmanın çok büyük yığınak yaptığı söyleniyor. Yunan generaller bu mevzilerin aşılamayacağını söylüyor.

Fevzi Paşa’nın verdiği cevap çok anlamlı:

  • Düşmanın tel örgüleri varmış… Bunu söyleyenlere hatırlatırım ki Mehmetçik hırsa gelince yumruklarıyla telleri değil demirleri parçalar.

Kara Vasıf Bey, Fevzi Paşa’ya:

  • İyi de Ankara’yla İzmir arası 800 kilometredir. Bu mesafeyi alırken askeri nasıl besleyeceğiz? diye soruyor.

Fevzi Paşa ona güzel bir cevap veriyor:

  • Mesafeyi ölçerken cetveli, pergeli yanlış tuttunuz herhalde… Zira taarruza Ankara’dan değil Afyon’dan başlayacağımızı bile hesaplamayacak kadar gaflet içindesiniz, diyor.

***

Yunanlar Afyon’a kadar çekilmişti. Taarruz buradan başlayacaktı.

Fevzi Paşa devam ediyor:

  • Şimdi harman mevsimidir. Şimdi köylünün elinde her şey vardır. Onlar kendi ordularını, fırınlar dolusu ekmek çıkararak, sürülerle kurbanlar keserek ve çuvallar dolusu üzümler sağlayarak karşılar. Bu kavga başka orduların, başka şartlar altında yaptıkları kavgalara benzemez. Bunun içindir ki bu kavgada bizim yiyecek menzilimiz tarihin klasik harplerinde görülen ordularınki gibi gerimizde değil ilerimizde olacaktır.

Fevzi Paşa’nın bu cümleleri TBMM’de alkışlarla karşılanmıştır.

26 Ağustos 1922 sonrasındaTürk ordusu Yunan mevzilerindeki telleri elleriyle parçalamıştır.

Türk kadını, İzmir’e doğru düşmanı kovalayan ordumuzu kendi elleriyle beslemiştir. Yol üzerinde yiyecek ne varsa ikram etmiştir.

Ve Afyonkarahisar’dan başlayan taarruz ile insanüstü bir gayret ile İzmir’e varmıştır.

Süvarilerin bu mesafeyi bu sürede alması normal görülse de asıl şaşırtıcı olan piyadelerin bu mesafeyi süvarilerle aynı anda kat etmesidir. Zira 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e ilk giren süvarilerimizin hemen arkasında Afyon-İzmir arasını yürüyerek kat eden piyadeler vardı.

***

Türk ordusunun bu mucizesini zafer sonrası Mustafa Kemal’in şu sözlerinde aramak uygun olacaktır:

  • Askere istirahat emrediyorum. Asker dinlemiyor, İzmir’de istirahat ederiz komutanım. diyor. İşte askerimiz budur.