Devlet memuru olarak görev yapan Kılıç, Ankara Kalesi'nde gezinti yaptığı sırada ahşap kokusundan etkilenerek bu konuda neler yapabileceğiyle ilgili araştırmaya girişti. Kılıç, Gazi Üniversitesinde ahşapla ilgili eğitimlere katıldıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaat ederek "sedef kakma sanatçısı" ve "kültürel miras taşıyıcısı" ünvanını aldı.

Ahşabı sedefle buluşturarak hediyelik eşya, takı, kuksa bardak gibi eşyalar üreten Kılıç, bu sanatın genç kuşaklara da aktarılmasını ve yok olmamasını istiyor.

Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi nerede? Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi nerede?

Kılıç, hobi olarak başladığı sanatın yaşam biçimi haline geldiğini ve 20 yıldır severek, sabırla bu sanatı icra ettiğini anlattı.

Sedef kakmanın bugün ölmeye yüz tutmuş bir sanat olduğunu anlatan Kılıç, "Osmanlı'da 15. ve 16. yüzyıllarda görülüyor. Edirne'deki 2. Beyazıt Camisi'nin kapılarında ve kapı tokmaklarında sedef kakma sanatını görebiliriz. Genelde süsleme sanatı olarak kullanılır, rahlelerde, camilerde, kapılarda, Kur'an-ı Kerim muhafazasında, birçok yerde kullanılmaktadır. Genel olarak da şu an Gaziantep yöresinde yapılmaktadır." dedi.

Sedef kakma sanatının, Eser-i İstanbul, Viyana işi, Şam işi ve Kudüs işi olarak 4 farklı tekniği bulunduğunu dile getiren Kılıç, hediyelik eşyada en çok Şam işi tekniğini kullandıklarını söyledi.

Kılıç, sedefin bir midye kabuğu olduğunu belirterek, "Sedef denizde yetişen istiridye kabuğudur. Yani inci kabuğunun, incinin dış muhafazasıdır. Uzun yıllarda meydana gelir. Çok değerlidir pırıltılıdır, sadedir, bereketi temsil eder, sadeliği temsil eder." diye konuştu.

Kılıç, sanatın yavaş yavaş ölmeye başladığını ve insanların bu sanatla uğraşmak istemediğini belirterek, sedef kakma ve ahşap oymacılığı sanatının "sabır ve tevekkül" işi olduğunu ifade etti.

Sedef kakma ve ahşap oymacılığı sanatının insanın yaşantısını da etkilediğini anlatan Kılıç, şunları söyledi:

"Bu sanatla sabrı öğrenirsiniz. Bu sizin normal yaşantınızı çok etkiler ki sabırlı bir insanın hayatı da bambaşka bir şekle girer, yani bir yola girer. Onun için herkese böyle bir hobisi olmasını tavsiye ediyorum. İlla sedef olarak demiyorum, resim çizsin, bir şey yapsın. Çünkü kendini rahatlatır, bir terapidir bu. Bizim sanatımızın özeti sabır, sabır, sabır... Çünkü bir objede eğer ki moraliniz bozuksa kesinlikle desenleriniz kötü çıkar, o an ki ruh halinizi yansıtır yaptığınız işlemler, desenler. Onun için sakin kafa diyoruz ve sabır diyoruz."

Sedefteki motiflerin genellikle Selçuklu ve Osmanlı motifleri, geometrik motifler ve barok tarzı olduğunu kaydeden Kılıç, "Desenler o kadar çok ki doğada. Her an her şeyde bir şeyi yakalayabilirsiniz. Dışarıda gezerken mesela bir ağacın yaprağını, dalını hemen yakalayıp onu da yapabilirsiniz yani. O artık sizin hayal dünyanıza kalmış bir şey." dedi.

Kılıç, "Bu sanatla uğraşmak günlük iş yoğunluğumu, iş yükümü tamamen alıyor. Biz sedefin içine daldığımız zaman saatlerce bir şey yemesek de içmesek de o sedefle haşır neşir oluyoruz. Yani dünyayla ilişkimiz kesiliyor. Bizim için bu çok büyük bir terapidir. Bütün öğrencilerime de bunu söylerim. Herkesin mutlaka bir hobisi olmalı." diye konuştu.

Editör: Cemile Kaytan