“En kötü barış halinin, savaş halinden ne kadar iyi olduğunu”, bugünlerde, anlatmaya gerek var mı?
İşte, çevremizde yaşanan “savaş hali” durumu görünce, insan ister istemez, yaşadığına bile inanamıyor, sevinemiyor!
Irak Lideri Saddam Hüseyin’in “Cehhenme topları peşinde olanların vadettikleri demokrasi” hala gele dursun, “Irak’ta yaşamın nereden, nereye evrildiğini” bilmeyen mi kaldı?!
Nerede o, İsrail’i tedit eden cehennem topları?
Nerede o, Irak halkına vadedilen demokrasi?
Nerede o, halkların eşitliği, saygınlığı, kardeşliği?
Hangi birisi hayata geçirildi ki?
“Cehennem topları “ adına Iraklılar, “bütünlüklerini, birlik ve beraberliklerini”, nasıl kaybettiler?
“O hapishane işkenceleri, o cinsel tacizler, o tasmalı insan gezdirmeler, o vahşet günleri, o yerlerinden, yurtlarından edilenlerin dramı”, unutulacak gibi mi?
“Ey insanlık nerdesin” dedirten, o yılları, o günleri unutmak mümkün mü?
Elbette, bunları yazarken, Saddam Hüseyin’in zulmünden kaçıp, Türk topraklarına sığınan mazlumların hikayisini, nereye koyacağız?
EMPERYAL İŞBİRLİKÇİLER?
“Ayrılıkçı Barzani ve Talabani güçlerinin, emperyalizm ile işbirliğinin yarattığı bölünmüşlük hali” ne olacak?
“Bu istikrarsız topraklarda palazlanan, yuvalanan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit edenlerin, yıllardır estirdiği terör hakkında” birşeyler söylemeyecek miyiz?
“Bir belanın, biri bitmeden, ötekinin başlaması”, ne demektir?
“Nalıncı keseri gibi başımızda bekleyen, bu Irak, Suriye topraklarındaki tehditler”, nasıl bertaraf edilecek?
Irak’taki istikrasızlık, terör hali sonrası,” Suriye topraklarında estirilen, bir başka vahşet, ayrılık, gayrılık, düşmanlık rüzgarlarının yıktığı, vurduğu, dalını budağını bırakmadığı ailelerin durumu”, ne olacak?
“Bu savaş kaçkınlarını başımıza bela aden”, Amerika ile onların ortaklarının düşünceleri, projeleri nedir?
Suriye’de, “gerçekten ne olup bittiğini, anlayan biri” var mı?
Varsa, beri gelsin?
BÜTÜN BUNLAR NE ADINA YAPILDI?
Bu “DEAŞ”, kimilerine göre “İŞID” ve diğer terör örgütlerini, bu bölgeye kimler yığıdı?
Bu toprakları, kimler istikrarsızlaştırdı?
Bütün bunlar, ne adına yapıldı?
Gelecekte, bu topraklarda nasıl bir yönetim, nasıl bir barış ortamı sağlanacak?
Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanacak mı?
“Bu topraklarda estirilen ve büyük yıkım, yanında mağduriyetler, insanlık dışı olaylara sahne olan bu vahşetlerin, ardı arkası kesilecek mi, bu yıkımın faturasını”, kim ödeyecek?
Türkiye Cumhuriyeti siyasi iradesinin aldığı kararlar bağlamında, “Suriye topraklarında kahraman Türk Ordusu’nun gerçekleştirdiği, birbirinden farklı operasyonlar, gelecek adına, barış adına, insanlık adına” bir çare olacak mı?
“Ülkemizin, insanımızın bu zarar, ziyanını”, kim, kimler ödeyecek?
EKONOMİK KRİZ?
Türk Milleti’nin, büyük bir ekonomik kriz içinde olduğu, “emeklilerin, dar gelirlilerin zar, zor aybaşını getirdiği, et yüzü, balık yüzü ve daha önemlisi sıcak bir yemek görmediği bu istikrasız günler, laga, luka laflarla mı” geçiştirilecek?
“Ölme eşeğim, ölme, yonca biter de yersin” anlayışında olanların, insanımıza;“sabır ve şükür” tavsiyeleri ne zaman son bulacak?
“Kendileri yutar salkımı, başkalarına verirler talkını” anlayışını, “Ankara’dan dikte edenlerin, bir eli yağda, bir eli baldayken, bu ekonomik, bu yoksul, bu fakir toplumun yarasına, kim, kimler merhem” olacak?
Türkiye, bu hali ile mi, yerel seçimlere gidecek?
Gitse bile, “derde deva olanları”, nasıl seçecek?
Hadi seçtik, seçtiklerimiz bizlere ne verecek, ne değişecek?
EY İNSANLIK NERDESİN?
Kısacası, 21 Yılın sonunda, gele, gele buraya mı geldik?
Bütün bunları, “son Karabağ savaşı, Ukrayna-Rusya” ve helede “Filistin- İsrail savaşı sonrası sorgulamamazın”, bir anlamı var..
İnsani değerlerin unutulduğu, tozlu raflara kaldırıldığı, “eşit olmayan bir savaşı, bir halkın varolma mücadelesini” ekranlardan canlı, canlı izliyoruz!
Ne acı, ne elem verici bir durum!
Barış zamanı, savaşa hazır olmayanların hali içler acısı!?
Bütün bunları anlayabiliriz ama, “savaş halidir” diye, “insani değerleri fırlatıp atmak, hayatlarını kaybedenlere hakaret etmek, onları sokaklarda teşhir etmek, bir vahşet gösterisinde bulunmak”, ne ile izah edilebilinir?
Ey insanlık, neredesin?
ZULÜM İLE NEREYE KADAR?
“Zulüm ile abat olunamayacağı” bilinmez mi?
Hangi dağın ardında, hangi despot zihniyetlerin dudakları arasındasın, söyle ki, bizlerde tedbirinimizi alalım!?
“Bu kan, bu barut, bu vahşet kokusu altında, gel de gelecek kaygısı içinde” olma!?
Ey Yüce Allah’ım, sen mazlumları, vahşet timsali, zalimlerden koru!
Korkumuz odur ki, bu savaş halini bile menfaate dönüştüreceklerin, yaratacağı yeni mağduriyetlere, nasıl göğüs gereceğimizdir..
Koru ki, “yaşam adına, insanlık adına, daha güzelliklere hep birlikte, hep beraber, göğüs gerelim, birlikte yol” alalım!
“Barış” adına, adımlar atalım!
Biz biliriz ki, ”alma mazlumun ahını, çıkar aheste, ahaste” diye!
Allah büyük!