Türk ordusu 14 Ağustos’ta Akşehir’den ayrılmış ve büyük bir gizlilik ile Şuhut’a da doğru yol almaya başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa, Ankara’da, TBMM’de toplantılara katılmışlardı. Ama onların da Büyük Taarruz için cepheye doğru hareket etmesi gerekiyordu ve bunun gizli bir şekilde yapılması şarttı.
Çankaya’da Çay Daveti
Mustafa Kemal Paşa, 17 Ağustos günü gizlice Ankara'dan ayrılmış ve Konya üzerinden 20 Ağustos'ta Akşehir'e varmıştı. Fakat herkes onu Ankara’da biliyordu ve böyle bilmeye devam etmeleri gerekiyordu. 20 Ağustos tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde bir haber yayımlandı. “Yarın akşam Ankara’daki çay davetinde Mustafa Kemal Paşa, misafirlerini ağırlayacak”Bu haber Ankara’ya yayıldı. Davetler gönderildi… Tabii ki bu haber Afyon’dan İzmir’e kadar tüm Yunan komutanları tarafından da duyulmuştu. 20 Ağustos’ta Ankara gazeteleri çay ziyafetini yazarken Mustafa Kemal, Akşehir’deydi. Büyük Taarruz öncesi askerî harekâtı kamuoyundan saklamak amacıyla böyle bir adım atmıştı.Herkes Mustafa Kemal’i Çankaya Köşkü’nde istirahatte sanıyordu ama Türk ordusunun başkomutanı Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’u başlatmak üzere önce Akşehir’e gelmiş, oradan da 24 Ağustos günü Şuhut’a doğru yola çıkmıştı.
Zübeyde Hanım’ın Mektubu
Mustafa Kemal, 17 Ağustos’ta Ankara’da ayrılırken bunu bilen kişilerin sayısı çok azdı. Hatta Ankara’da bulunan annesi Zübeyde Hanım’a dahi söylememişti.
“Mustafa’m nereye gidersin?”
“Bir çay davetine katılıp geleceğim ana. Bir süre buralarda olmayacağım.”
Mustafa Kemal Paşa, annesinin elini öptü. Evden ayrıldı. Yine de annesi hissetmişti. Zübeyde Hanım oğlu gittikten sonra şöyle demiştir:
“Bana söylemediniz ama ben biliyorum. Oğlum savaşa gitti.”
Oğlunun cepheye gittiğini anlayan Zübeyde Hanım, yazdığı mektubu Ali Çavuş’la Mustafa Kemal’e göndermiştir. Mektubunda şöyle demiştir:
“Sen cepheye gidersin. Benim yüreğim bunu bilir. Senin için dua ediyorum bil! Ve de Mustafa’m, zaferi ele almadan dönme. Ben, seni beklemeyi bilirim...”
İşte bu mektubu, Mustafa Kemal, hep cebinde taşımıştır.
“Dünyanın Gözlerini Kamaştıracak Manzara”
Mustafa Kemal, zaferden önce cepheyi teftiş etmek ve taarruz hazırlıklarını kontrol etmek üzere Akşehir’e doğru hareket etmişti. Yanında Salih Bozok vardı. Trenden inip arabaya bineceklerdi. O sırada Mustafa Kemal Paşa, derin bir nefes çekmişti.
“Rahatsız mısınız Paşa’m?” diye sordu Salih Bozok…
“Hayır Salih.”
“O halde önemli bir şey düşünüyorsunuz sanırım.”
“Evet Salih, düşünüyorum. Eğer düşündüğümü uygulayabilecek zamana sahip olursam ki olacağımızı tahmin ediyorum, dünyanın gözlerini kamaştıracak bir manzara meydana gelecektir.”
Mustafa Kemal’in dediği ve dünyanın gözlerini kamaştıracak manzara kısa bir süre sonra Kocatepe’den başlayacak olan Büyük Taarruz sonrası meydana gelecekti.
Ordunun Karargâhı Şuhut Oluyor
14 Ağustos’ta Akşehir’den yola çıkan Türk ordusu bu gizlilik planları ile 24 Ağustos günü Şuhut’a gelmiştir. Böyle Büyük Taarruz öncesi ordunun karargahı Akşehir’den Şuhut’a nakledilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa da yanında Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile yine aynı gün akşamı 19.00’da Şuhut’a gelmiştir. Şuhut’ta Hacıvelioğullarına ait konakta taarruz planlarını gözden geçirmiştir.
24 Ağustos gecesi Yunanlar, Afyon’da taarruzdan habersiz bir şekilde balo düzenliyordu.
Mustafa Kemal ve Türk ordusu ise 25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayacak olan zafer sabahını bekliyordu.
(DEVAM EDECEK)