ZAFERE YOLCULUK (2)

Abone Ol

Sakarya Savaşı’ndan (1921) sonra taarruz için bir yıl hazırlık yapılmıştı. 28 Temmuz 1922’de Akşehir’deki toplantıda taarruz planları tartışılmıştı. Ardından Ankara’ya dönen Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa, TBMM’de neden taarruz edilmediği ve taarruz edilirse başarılı olunamayacağı yönünde iki farklı eleştiriye cevap vermişti. Taarruz planı açıklanmamış ve böyle bir planın da olmadığı izlenimi verilmişti.

Fakat Akşehir’deki ordu karargahında zafer yolculuğu için hareketlilik başlamıştı.

 

***

Akşehir’den Hareket (14 Ağustos)

 

Büyük Taarruz öncesi ordunun karargâhı Akşehir’deydi. Burada yapılan toplantıda ordunun hareket tarihi olarak 14 Ağustos belirlenmişti. Akşehir’de hazırlıklar tamamlanmıştı. Artık Büyük Taarruz için ordunun taarruz noktasına gitmesi için yola çıkması gerekiyordu. Büyük Taarruz’un başlangıç noktası için belirlenen yer, Şuhut idi. Afyonkarahisar’ın güneyindeki bu yer, işgale uğramamış, dağlarla çevrili bir yer idi… Ordunun Akşehir’den Şuhut’a varması için 10 günlük bir zafer yolculuğuna ihtiyacı vardı. Ama bu yolculuk öyle sıradan bir yolculuk değildi.

Zafer Ayrıntıda Gizlidir

14 Ağustos’ta Akşehir’den yola çıkan ordumuz 10 gün boyunca yol aldı ve 24 Ağustos’ta Şuhut’a vardı. Ama bu yolculuk yukarıda da söylediğim gibi öyle sıradan bir yolculuk değildi. Son derece planlı bir yolculuktu. Kuralları olan bir yolculuktu. Zira bu yolculuğun Yunan keşif uçakları tarafından görülmemesi gerekiyordu. İşte bunun için şu kararlar alınmıştı:

  • Yürüyüş çizelgeleri düşmanı uyandırmamak üzerine yapılacak
  • Birlikler düşmanın anlamaması için bir gün önceden taarruz yerinde olacak
  • Ordunun yürüyüş yolu üzerinde bulunan bazı köyler Yunanlar taarruz edecek haberleri ile geri gönderilecek
  • Bazı köyler tamamen boşaltılacak
  • Gündüz ağaçların altında, evlerde, ahırlarda, dere kenarlarında saklanan askerler sadece gece yürüyecek
  • Asla ateş yakılmayacak, gece yürüyüşü sırasında ışık kullanılmayacak
  • Gerideki birliklerin çadırları sökülmeyecek ve buralarda biraz da olsa asker bırakıla­cak… Sanki yaşam normal akışında devam ediyor izlenimi verilecek… Böylece gündüz uçan düşman uçakları Türk ordusundaki ha­reketliliği göremeyecek…
  • Hayvanların ayaklarına ve araçların tekerleklerine ses çıkarmaması için keçe bağlanacak

İşte, 26 Ağustos 1922’de başlayacak olan Büyük Taarruz öncesi ordunun Şuhut çevresine yerleşmesi böyle gizli bir yolculuk ile olmuştu.

Yunanlara İhbar Gidiyor

Türk ordusu taarruz hazırlıkları yaparken, bir casus, Yunan ordusuna Türklerin güneyde bir hare­ketlilik içinde olduğunu ihbar etmiştir.

“Komutanım bir casus geldi.”

“Ne diyor? “

“Türklerin Afyon’un güneyinde bir hareketlilik içinde olduğunu söylüyor.”

“Olamaz. Bu mümkün değil.”

 

Trikopis bir süre düşündü: “Yarın uçakları gönderin. Bir hava keşfi yaptırın. Fotoğraflar çekilsin. Eski fotoğraflar ile karşılaştıralım. O zaman anlarız.”

Ertesi gün Yunan uçakları havalanmış, yeni fo­toğraflar çekilmişti. Yeni fotoğraflarda Türk ordu­sunun hareketi ile ilgili olarak bir farklılık tespit edilememişti. Trikopis sadece birliklere dikkatli olma emrini vermişti. İşte bu bile Türk ordusunun hareket ederken Yunan uçakları tarafından anlaşılmayacak şekilde planlı ve disiplinli davrandığının göstergesidir.

 

Cevat Abbas’a Önemli Görev

Mustafa Kemal’in eski yaveri Cevat Abbas, 1922 yılında Bolu milletvekili olarak TBMM’de görev ya­pıyordu.  Mustafa Kemal taarruz öncesi Ankara’daydı. Önce Konya’ya, oradan da Akşehir’e geçecekti. Ama aklında TBMM vardı.

Cevat Abbas ve Fuat Bulca da taarruza ka­tılmak üzere Mustafa Kemal ile gitme planları yapı­yordu. İkisi de bunun için can atıyordu. Mustafa Kemal, ikisini de bir akşam Çankaya’ya davet etti.

“Taarruza katılmak istediğinizi biliyorum.  Sizin ikinizin de Ankara’da işi var. Sizi yanıma alamam.”

Cevat Abbas’ın da, Fuat Bulca’nın da yüzleri düştü. Böyle bir cümleyi beklemiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa açıkladı:

“İkinizin burada önemli iki görevi var. Birincisi Ankara’da sizin gibi yakınlarımın kalması birkaç gün için hareketlerimizin gizli tutulmasını sağlayacaktır. Her ikiniz de Meclis’te, şehirde görüldükçe ve benden bahsedildikçe burada olduğumu söyleyeceksiniz. Taarruzda ne olursa olsun başarılı olacağım ancak binde bir ihtimal dahi olsa, ordunun ileri geri hareketlerini burada kötü yorumlayanlar olabilir. Meclis’te her türlü gelişmeyi takip eder ve ona göre gerekenleri bana bildirirsiniz. Dedikoduya meydan vermeyin, alacağınız haberlere göre arkadaşlara doğru yolu gösterirsiniz. Her gelişmeye karşı dikkatli olun. Ankara’ya sahip olun.”

İşte, Mustafa Kemal’in onlara verdiği görev bu idi. Cevat Abbas zafer sonrası İzmir’e gidip Mustafa Kemal’e katılacaktır. Ama öncesinde Ankara’da Mustafa Kemal’in ona verdiği görevleri yerine getirmişti.

 

Mustafa Kemal, Ankara’dan Ayrılıyor

Büyük Taarruz için adımlar yavaş yavaş atılıyordu. Şimdi, bütün gözlerin üzerinde olduğunu bilen Mustafa Kemal’in kimseye belli etmeden Ankara’dan ayrılmasına ve cepheye gitmesine gelmişti. Bunun için nasıl bir adım atacaktı?

Aklında önemli bir plan vardı.

(DEVAM EDECEK…)