İnsan ancak sahip olduğundan vazgeçebilirmiş, vazgeçemediği ait olduğuymuş.
Sahip olduklarımızdan kolayca vazgeçebiliriz.
Peki ait olduklarımız?
Aitsin oraya. Gitsen gidemiyor, vazgeçmek istesen vazgeçemiyorsun.
Ne kadar bırakmak istesen de hep bir şeyler engel oluyor. Belki de senin teslim olduğun, huzur bulduğun yer orası.
“Doğup büyüdüğü yere ait değil insan. Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil. İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait.”
İstiyorsun ait olamıyorsun. Çabalıyorsun uğraşıyorsun ama hep bir engel.
Vazgeçemiyorsun!
Ben buraya ait değilim diyemiyorsun. Çünkü aitsin. Çünkü orada mutlusun, huzurlusun.
Ağlasan da, üzülsen de çok da mutlu olsan seviyorsun. Bırakıp gidemiyorsun.
Bırakıp gitsen, nefes almak bile acı veriyor.
Orada değilsen hep bir eksik, hep bir yarım.
“Dünyanın en zor hissi; Kendini ait hissetmediğin yerde kalma zorunluluğudur”
İstediğin her şey oluyor, ama mutlu değilsin. Sanki hep bir şeyler eksik.
Ne kadar mutlu olursan ol, ait değilsen mutlu değilsin.
Zorluk görmeden, mutluluğuda göremiyorsun.
En güzel şeyler hep zor olan şeylerdir. Çünkü kolayı herkes başarır önemli olan imkansızı başarmaktır...