Güncel

Vali Yardımcısı Harun Reşit Han, deprem bölgesinde neler yaşadı?

Abone Ol

6 Şubat depreminde deprem bölgesine görevlendirilen ilk mülki amirler arasındaydınız. Hatay’a görevlendirildiğinizde sizde oluşan bir görüntü olmuştur muhakkak. Hatay’a gittiğinizde karşılaştığınız manzara ile düşündüğünüz arasında nasıl bir fark vardı?

Bana o gün sabah 6’da bakanlıktan haber geldi. Tabi o zaman Hatay’da telefonlar çekmiyordu bu nedenle Hatay’da iletişim kurulamadı. Gitmeden önce de Hatay’ın durumuyla çok fazla bilgi alamadık. Yollar kapalıydı, kış şartları vardı. Ben ilk başta depremin merkez üssü Kahramanmaraş olduğu için Hatay’ın birkaç yerinde hasar vardır diye düşündüm. Bu nedenle gitmeden önce bu kadar büyük bir manzara ile karşılaşacağımı düşünmedim. Hatay Valiliği emrine görevlendirildim. Yani bir nevi Koordinatör Vali Yardımcısı olarak görev yaptım. Ama ilk Hatay’a girince tüm binaların yıkıldığını gördük neredeyse ayakta kalan tek bir bina kalmamış gibiydi. Çok tarifsiz hüzünlü ve buruk bir durum vardı. Yollar kapalıydı çünkü binalar yollara da yıkılmıştı. Bazı yollar çökmüş, bazı yollar havaya kalkmış çok dramatik bir manzara vardı o an.

İlk olarak Koordinasyon Merkezine gittik orada Hatay Valimiz ile görüştük. İlk günden bir başladık çalışmaya 70 gün boyunca ara vermeden çalışmalara devam ettik.

1 HAFTA 10 GÜN ARABADA YATTIK

Hatay’da 70 gün boyunca nerede kaldınız ve kaldığınız süre boyunca neler yediniz, yiyecek sıkıntısı var mıydı?

Hatay, Afyonkarahisar gibi bir gastronomi şehri yemekleri meşhur. Depremden önce Hatay’a hiç gitmedim. Buradan biz kaymakamlık aracımıza benzini doldurup gittik. Yaklaşık 7-8 saat yol sürdü. Gittiğimizde depomuz çeyrek deponun altındaydı. Benzin istasyonları kapalıydı bu nedenle arabayı fazla kullanmayalım diye düşündük. 1 hafta 10 gün kadar biz şoför ve koruma ile birlikte makam aracında kaldık. Çadır veya konteynır gibi bir talebimizde olmadı zaten çünkü orada depremzede vatandaşlarımız vardı ve o an onların ihtiyacı vardı. Bu yüzden çadır ve konteynırı depremzede vatandaşlar için kurduk. Çünkü onlar depremin şokundalar. Devletin bizi oraya göndermesinin asıl sebeplerinden birisi depremi yaşamadığımız için o an daha soğukkanlı hareket edebilelim. Daha sonra kısa bir süre çadırda kaldık. Bir ara konteynırda kaldık daha sonra da zaten Reyhanlı tarafında kalacak bir yer bulduk. Yetimler için misafirhane gibi bir yer varmış orada kaldık.

PROVOKOTÖRLERLE UĞRAŞMAKTAN ASIL YAPMAMIZ GEREKEN ŞEYLER GECİKİYORDU

Yemek sıkıntısı yaşamadık her yerde Kızılay’ın kurduğu aşevi vardı.  STK’nın aşevleri vardı. Hemen her yerde aşevleri vardı. Bununla da sınırlı kalmadı zaten insanlarımız mağdur olmasın diye aşevleri kurulmaya devam etti. Bu nedenle yemekte sıkıntı yaşamadık. Ama zaten çoğu zaman yemek yemeye bile fırsat bulamadık günde 1-2 saat ancak uyuyabiliyorduk.

Bir ara su yok diye söylenti ortaya çıktı. Oradayım kendim görüyorum su var, herkese de dağıttık. Tırlarımız vardı ayarlamıştık bolca suyumuz vardı ilçelere köylere sürekli su taşındı hatta suyunun yeterli olduğunu söyleyip bizi geri çeviren köylerimiz bile oldu. Su eksiği diye bir şey yoktu her yere su gidiyordu. Bu süreçte bile insanlar provokasyon yapıyorlardı. Orada insanlara hizmet etmek için çalışıyorsunuz gayret ediyorsunuz bir anda birisi ortaya bir şey atıyor. Biz insanlarımız bu durumdan olumsuz etkilenmesinler üzülmesinler diye asıl yapmamız gereken şeyi bırakıp bunlarla meşgul olmak zorunda kalıyorduk. Günde 1-2 saat uyurdum her yerim powerbank geziyordum çünkü telefonum hiç susmuyordu. Gerçekten acıklı bir durumdu.

ENKAZDAN ÇIKARILAN İNSANLARI GÖRDÜM

Depremi en yeni hali ile gördünüz. Enkaz kalan insanları gördünüz mü ya da depremzedelerin enkazdan çıkarılmasına şahitlik ettiniz mi? Enkazdan birini çıkarttınız mı?

Enkaz alanlarına çok defa gittim. Arama kurtarma çalışmalarını enkaz çalışmalarını çok defa gördüm çünkü ağırlıklı olarak biz kriz merkezinden enkaz bölgelerine iş makinesi sevk etme, arama kurtarma ekiplerini yönlendirme, yabancı arama kurtarma ekiplerini karşılayıp onları yönlendirme, mezar yerleri, defin işlemleri ile ilgilenme hep bu tarz işlerle uğraştık. Enkaz bölgeleri de tabi işimizin kısımlarından biriydi. Enkaz bölgelerine gittim ve orada neye ihtiyaç var onu gözlemleyip tedbir alıyorduk. Birkaç defada enkaz alanından canlı çıkartılan vatandaşları gördüm o anlara şahitlik ettim. Ancak kendim bizzat enkazdan birisini çıkartmadım böyle bir çalışmaya da katılmadım açıkçası. Çünkü arama kurtarma alanında benim eğitimim yok. Orada bir insan canı söz konusu bu nedenle işi profesyonellerin yapması gerektiğine dair de çok defa uyarılarda bulunduk. Çünkü yardım etmek isterken zarar verilebilirdi.

İlk bir haftamız ihtiyaçlar için bölge keşfi yapmakla geçti. Daha sonra da kriz merkezinden durumu yönetmeye gayret ettik.

‘’EŞİMİN MEZARINI HEDİYE ETTİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM’’

Deprem bölgesinden unutamadığınız, sizi çok etkileyen bir olay oldu mu?

Çok fazla şey yaşadım aslında. Şöyle ki bunları anlatmaya kalksam 3 roman çıkar. 70 gün aralıksız hiç durmadan kalınca orada çok insanla tanıştım. Çok güzel dostlar arkadaşlar edindim. Hem güzel umut verici hem de hüzünlü anılar biriktirdim orada. Çok fazla kişi etkilendi. Hayatta kalanların neredeyse hepsi ya ailesini ya akrabasını ya da yakın dostlarını kaybetmişlerdi. Başta konuştuğum kişilere kaybınız var mı diye sorardım daha sonra bunu sormayı da bıraktım çünkü muhakkak bir kaybı oluyordu.

Bir kadın vardı. Enkazdan anne kız çıkmışlar. Enkazdan çıktıktan sonra kadının kızı depremden etkilenmiş 2 bacağı kesilmiş. Kız ve annesi alınıp Ankara’ya götürülmüş. Ben Hatay’dayken yazarlardan Kahraman Tazeoğlu ile tanıştım. O söyledi bir anne kızı var eşini arıyoruz diye. Eşi enkaz altında kalmış bulunamamış. Aradan da yaklaşık 40 gün geçmiş bu nedenle eşi bulunamıyor. Ben de eşinin ismi ve soyisminden buldum. Orada vefat eden ve defnedilenler DNA örnekleri alınmadan defnedilmiyor. Bu şekilde ilgili savcı ile görüşüp kadının eşini bulduk. Depremin ilk günlerinde enkazdan çıkarılmış yanında bir tanıdığı akrabası olmadığı için de hemen defnedilmiş. Daha sonra kadın Ankara’dan geldi. Birlikte gittik mezar yerini gösterdim.  Tabi duygusal anlar yaşandı o an kadın uzun bir süre eşinin mezarında kaldı. En son ayrılırken kadın bana dönüp şöyle demişti, ‘’Eşimin mezarını hediye ettiğiniz için teşekkür ederim’’ dedi. Bu sözü beni çok etkilemişti.

DEPREM BÖLGESİNDE AFYONKARAHİSAR İLE GURUR DUYDUM

Ama şunu biliyorum ki devlet ilk günden beri tüm imkanlarıyla oradaydı. Çok fazla söylenti yayıldı. Neden hemen müdahale edilmedi? Neden bir şey yapılmadı? gibi. Oraya ilk gidenlerdenim biliyorum ki durum şu, kim müdahale edecek? Müdahale edecek ekipler dahi enkaz altındaydı. Yalnızca bir şehir değil 11 şehrin etkilendiği büyük depremdi. Bakıyorsunuz arama kurtarmada çalışacak ya da itfaiye personeli yok çünkü onlarda enkaz altındalar. İş makinelerine bakıyorsunuz enkaz altında kalmışlar. İtfaiyeye gitti mesela neden ekip gelmiyor diye. Bana dediler ki, ‘Personelin yarısı enkaz altında diğer yarısının da ailesi enkaz altında birkaç kişi kaldık sadece’ dedi.  Bu nedenle dışarıdan diğer illerden yardım gelmesi beklendi. Örneğin Afyonkarahisar bu konuda gerçekten çok etkiliydi. Sayım Valimiz müthiş destek gönderdi. Ne istesek gönderiyordu. O an neye acil ihtiyacımız varsa hemen valimizi arıyordum ertesi sabah yola çıkıyordu. Özellikle Afyonkarahisar’ın ev ekmeği orada çok işimize yaradı. Hem doyurucu hem de çabuk bozulmayan bir ekmekti. Bu nedenle bolca ekmek istedik. Ben aramasam bile valim sürekli arardı. Neye ihtiyaç var? Vatandaşlar para topluyor neye kullanalım, ne gerekiyor, ne alalım? diye gerçekten müthiş bir birlik ve beraberlik yaşadık. Sürekli Afyonkarahisar’dan bir şeyler geliyordu. Nereye baksam Afyonkarahisar plakalı araç, Afyonkarahisarlı vatandaşlar, yardım ekipleri vs. Ben Afyonkarahisar ile deprem bölgesinde gurur duydum. Bu durum beni duygusal anlamda da çok duygulandırmıştı.

RÜYALARIMDA HATAY’I GÖRÜYORDUM

Gerçekten o kadar yoğun bir süreçti. Ben Afyonkarahisar’a döndükten sonra neredeyse 1,5 ay tüm rüyalarım Hatay’dı. Rüyalarım da ya iş makinelerini koordine ediyorum ya çadır kuruyorum ya aşevinde yemek dağıtıyorum. O 70 gün ben oralı olmuştum. Kendi evimi dahi unutmuştum. O kadar yoğun geçen bir temponun ardından birden sakinliği yaşayınca ben çok sessizleşmiştim çünkü kafam hep Hatay’daydı.

Görevden sonra Hatay’a bir daha gittiniz mi ya da gitmeyi düşündünüz mü?

Gitmedim ama gitmeyi çok istedim. Orada pek çok dost edindim onları görmek istiyorum ve tabi Hatay’ın son halini de merak ediyorum. Çünkü oradan gerçekten çok duygusal ayrıldım ve 70 gün aralıksız kalınca tabi memleketim gibi oldu. İnsan sahipleniyor. Ben zaten 2 veya 3 hafta sonra şoför ve korumayı Şuhut’a gönderdim. Ondan sonra orada yalnız kaldım. O yüzden Hatay benim için duygusu tarifsiz bir yer oldu.

Gittiğiniz siz ile döndüğünüz siz arasında bir fark oldu mu?

Elbette oldu ve olması da gerekiyor bence. İnsanın dünyaya bakışını değiştiriyor orada gördükleriniz, yaşadıklarınız. Aslında her şeyin ne kadar geçici olduğunu anlıyorsunuz. Bazı şeyleri çok kafaya takmamak gerektiğini ya da bazı şeyleri ertelememeniz gerektiğini görüyorsunuz. Çünkü insanlar sadece bir gecede evlerini, işlerini, ailelerini kaybettiler. Bunun idrakında olunca insan aslında bizim ne kadar da küçük dertlerimizin olduğunu hatırlattı. \\ODAK ÖZEL HABER