Uzman Tarihçi Berkay Koçak...

Abone Ol

Berkay hocam öncelikle merhaba, bize güreşin tarihi ile alakalı bilgiler verir misiniz?

Merhabalar efendim, güç ve zekanın bir arada olduğu bir spor olan güreşin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Antik Mısır’da, Grek ve Roma’da sistemli olarak güreşlerin yapıldığı bilinmektedir. Türklerde de çok eski dönemlerden beri güreşe rağbet vardır. Araplarda Cahiliye döneminde güreş yaygın bir spor olmuştur. Buna mukabil İslam’ın gelmesiyle de bu spor önemini korumuştur. Hz. Peygamber (S.A.V.)’in güreşe önem verdiği hatta bizzat güreştiği bilinmektedir. Hz. Peygamber’in (S.A.V.) amcası Hz. Hamza (r.a.) da İslam kültüründe güreşin önemli bir figürü haline gelmiştir. Abbasiler döneminde de güreş, halife ve saray erkanı tarafından ilgiyle takip edilen bir spor olmuştur.

Türklerde güreş nasıl başlayıp gelişmiştir?

 Türklerde çok eski dönemlerden beri güreşin var olduğunu söylemiştir. Bir yiğitlik ölçütü olarak kabul edilen güreş, Türklerde savaş talimlerinin yanı sıra pek çok şenlikler vesilesiyle de yapılagelmekteydi. Dede Korkut hikayelerinde de yer bulan güreşe kadınlar da rağbet göstermekte hatta eşlerini seçmek için bir imtihan vesilesi olarak adayların kendilerini güreşte yenmesini şart koşmaktaydılar. Selçuklular zamanında İran üzerinden İslam kültürüyle tanışan Türkler, kendi güreş geleneklerini İslam ve Fars kültürüyle harmanlayarak yeni bir güreş kültürü oluşturmuşlardır. İslam ile Hz. Hazma (r.a.) Türklerde güreşçilerin piri olarak kabul edilmiştir. Türklerde geleneksel olarak üç tür güreş bulunmaktadır. Bunlar: Karakucak güreşi, yağlı güreş ve aba güreşidir.

Selçuklular döneminde güreşe ilgi olup başkent Konya’da ve birçok şehirde güreşçi tekkeleri kurulmuştur.Osmanlı döneminde de güreş ilk yıllardan beri ilgi görmüştür. Orhan Gazi döneminde Bursa’da, I. Murad Hüdavendigar döneminde Edirne’de güreşçiler için tekkeler açıldığı bilinmektedir. Sultan II. Bayezid ise vali olarak bulunduğu Amasya’ya pehlivanlar getirtmiş ve tahta çıkınca bunları İstanbul’a götürerek bir bölük halindetoplamıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında da “cemaat-i küştigirân” denilen birgüreşçiler topluluğunun bulunduğu bilinmektedir.Güreş sporuna büyük ilgisi olan Sultan Abdülaziz döneminde ise sarayda güreşe ilgi tekrar artmıştır. Onun saltanatında Rumeli’nin ve Anadolu’nun ünlü pehlivanları İstanbul’a getirtilerek saray hizmetine alınmıştır. Sultan, Avrupa seyahatinde yanında bazı güreşçileri de götürmüştür. Sultan Abdülaziz Dolmabahçe,Beylerbeyi ve Çırağan saraylarında önemli güreş müsabakaları düzenletmiştir. Sultan II. Abdülhamid döneminde bir müddet güreş müsabakaları yasaklanmış olsa da 1890’dan itibaren ünlü Türk Pehlivanlarının yurtdışında müsabakalarda kazandıkları başarıların geniş yankı bulmasıyla tekrardan müsabakalara izin verilmiş, Sultan Abdülhamid “cihan şampiyonu” Kara Ahmet Pehlivan’ı huzurunakabul ederek kendisini iftihar nişanı ile ödüllendirmiştir.1901’de Bursa’da ödüllü güreşturnuvası ve 1903’de İstanbul’da yurt çapında Greko-Romen güreş şampiyonası düzenlenmiştir.Sultan Abdülhamid’in, tahta çıkışının 25. yıldönümünde yaptırdığı huzur güreşlerine ünlüpehlivanlar katılmış, bunlar çeşitli ihsan ve hediyelerle ödüllendirilmişlerdir.

Osmanlı döneminde panayır güreşleri büyük ilgi görmüştür. Rivayete göre Orhan Gazi döneminde büyük oğlu Süleyman Paşa ile beraber Rumeli’ye geçen 40 yiğitten ikisi bir çayırda güreş tutmuş ve yenişemeyip yorgunluktan dolayı ikisi de orada can vermişlerdir. İki pehlivan güreştikleri yere gömülmüş ve oraya Kırkpınar adı verilmiştir. Osmanlı döneminde geleneksel olarak o mevkide panayır güreşleri düzenlenmiş olup 1913’de Kırkpınar bölgesi Yunanistan sınırları içerisinde kaldığı için güreş müsabakaları Edirne Sarayiçi’nde halen geleneksel olarak aynı isimle devam ettirilmektedir.  Diğer yandan Osmanlı zamanında ilk minder güreşi, İstanbul’da 19. yüzyıl başlarındaBeşiktaş Jimnastik Kulübü bünyesinde yapılmış olup,Cumhuriyet döneminde 1935-1951 yılları arasında minder güreşinde büyük gelişme kaydedilmiş ve ülkemizdenbirçok dünyave olimpiyat şampiyonu çıkmıştır.

Eski meşhur Türk pehlivanlarından birkaç isim söyler misiniz?

 Aklıma ilk gelen isim, özellikle Avrupa ve Amerika’daki zaferleriyle “TerribleTurk” olarak nam salmış Koca Yusuf’tur. Kel Aliço, Filiz Nurullah, Hergeleci İbrahim, Kara Ahmet, Adalı Halil yine aklıma gelen isimler. Bunlardan başka başarıları, misyonu ve spor ahlakıyla Atatürk’ün takdirini kazanmış Kurtdereli Mehmet Pehlivan’dan da bahsetmemek olmaz. Bir de Türkiye’ye olimpiyatlarda ilk madalyayı (bronz) getiren Ahmet Kiriçi nam-ı diğer “Mersinli Ahmet” var.

Kurtdereli Mehmet Pehlivan kimdir? Önemi nedir?

“Son Yenilmez Osmanlı Pehlivanı” Kurtdereli Mehmet Pehlivan 1864’te şimdi Bulgaristan sınırları içinde bulunan ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı Deliorman bölgesindeki Tırnova vilayetinin Selvi kasabasına bağlı Bukriva (Çobanköy) köyünde doğdu. Ailesi ile birlikte 93 Harbi sırasında göçerek Balıkesir’in Kurtdere köyüne yerleşti. Çocuk yaşta güreşe başlayan Mehmet, daha henüz 19 yaşına geldiğinde 1.89 boyu ve 123 kiloluk cüssesi ile düğün güreşlerinde boy göstermeye başladı. İlk derslerini Kadırga Meydanı güreşçilerinden aldı. Devrinin meşhur pehlivanları Koca Yusuf, Katrancı Halil, Adalı Halil, Filiz Nurullah, Kara Ahmet, Karagöz Ali ve Hergeleci İbrahim ile güreş müsabakaları yaptı. Mehmet 1885'te 21 yaşındayken, tüm zamanların en büyük pehlivanı Koca Yusuf'un karşısına çıktığında Yusuf güreşi yarıda kesip "Yazıktır, ezdirmeyin bu yetenekli delikanlıyı bana. O, ileride büyük bir pehlivan olacak" diyerek Mehmet'e iltifatta bulunmuş ve parsayı (müsabaka parasını) ona bırakmıştır. Daha sonra Mehmet güreş camiasında "Kurtdereli Mehmet Pehlivan" adıyla nam salmaya başlamıştır. 1899’da Kara Osman ve Adalı Halil'i yenerek Kırkpınar Başpehlivanı oldu.Yetişkinliğinde 1.95 boyunda 148 kilo ağırlığındaydı.

  Yurtdışında da müsabakalara katılan Kurtdereli, Fransa, İngiltere ve ABD'de büyük başarılar kazandı ve Dünya Şampiyonu oldu. Kurtdereli, daha sonra Fransa, Britanya (İngiltere), Hollanda ve Amerika gibi ülkelere giderek yaptığı güreşlerde hiç yenilgi yüzü görmedi. Başarılarından dolayı 5 Aralık 1901'de II. Abdülhamid tarafından "Gümüş Sanayi Madalyası" ile ödüllendirildi ve yine Sultan Hamid tarafından 1908'de kendisine 4. dereceden Mecidi Nişanı Berat verildi. Ayrıca Sultan Mehmet Reşat tarafından 5 Mart 1910'da iki adet "Gümüş Sanayi Madalyası" ile ödüllendirildi.

Kurtdereli yurtdışındaki başarılarının yanı sıra 1911 de Talimhane güreşlerindeki şampiyonluğu ile de efsaneleşmiştir. 47 yaşında, bir kolu romatizmalı ve idmansız bir şekilde, maddi sıkıntılarından dolayı katıldığı müsabakalarda dillere destan bir şampiyonluk kazanmış ve başarısını "donanma yardımı!" diye nara atarak ilan etmiştir. Bu güreşlerde, Donanma Cemiyeti, yeni gemiler yaptırma girişiminde bulunmuş ve Kurtdereli sayesinde 600 altın lira toplamıştır. Kurtdereli aynı sene güreşi bıraktı.

Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ın ne denli ulusal bilince sahip bir sporcu olduğunu gösteren başka bir anekdotu da burada özellikle dile getirmek istiyorum. Kurtdereli Mehmet, 1931’de Himaye-i Etfal Cemiyeti yararına Ankara’da düzenlenen müsabakalara Başhakem olarak katılmıştır. Bu müsabakalar sırasında gazetecilere verdiği mülakatta söylediği “Güreşirken, bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim.” sözü Reis-i Cumhur Gazi M. Kemal Paşa’yı çok etkilemiştir. Gazi, Başpehlivana mektup göndererek “senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum...” iltifatında bulunmuş, 1000 lira da para ödülü vermiştir. Kurtdereli Pehlivan, ulusal ve uluslararası başarılarla dolu örnek spor yaşamının yanında her milli sporcunun örnek alması gereken bir prensibi de dillendirerek geleceğin Türk sporcularına miras bırakmıştır.

  Mehmet Pehlivan 1939’da vefat etti. Göç edip yerleştiği Balıkesir'deki Kurtdere köyünde, her sene Kurtdereli Mehmet Pehlivan adına, Kırkpınar'dan sonra Türkiye'nin en büyük yağlı güreş organizasyonu olan "Geleneksel Kurtdereli Yağlı Güreşleri" düzenlenmektedir. Ayrıca yine Balıkesir'de ismini taşıyan "Kurtdereli Kapalı Spor Salonu" ve Balıkesir Valiliği binasının yanında bulunan bir anıt heykeli bulunmaktadır.