Dr. Kemal Demirkırkan ile ilgili olarak 30 Kasım 2020’de bir yazı yazmıştım.
2 Aralık’ta cevap vermiş köşesinden Doktor Bey.
Lakin benim söylediklerimi ya anlamamış, ya da verecek cevabı olmadığı için alışkın olduğu siyaseti yazısında da yapmış.
Daha önce dediğim gibi Dr. Kemal Demirkırkan nezaketli bir kişiydi.
Siyaset ve Milletvekili olma aşkı biraz değiştirmiş kendisini.
Olsun...
O’nu da böyle kabul edeceğiz.
Denir ya...
Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Beraber kahve içmesek te, epey çay içip zor günlerde birbirimizi arayıp destek olmaya çalışmışızdır.
*
Gelelim yazımda bahsettiğim konuya ve Dr. Kemal Demirkırkan’ın verdiği cevaba...
Konu malum.
Zafer Müzesinin bir kısmının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyon Bölge Müdürlüğüne tahsis edilmesi konusu.
CHP’liler nedense bu konuya mut bulmuş muribi gibi balıklama atladılar.
CHP’liler diyorum, çünkü sadece Dr. Kemal Demirkırkan değil.
Kendilerine ‘Cumhuriyet Platformu’ adını verenlerin çoğunluğu CHP’li.
Ve üzücüdür ki, Valimiz Gökmen Çiçek’i de konuya dahil ederek olayın boyutunu değiştirmeye yönelik adımlar atıyorlar.
Amaç üzüm yemek olsaydı, bunu kamuoyuna paylaşarak yapmazlardı elbette.
Neyse biz gelelim yine konumuza...
Dr. Kemal Demirkırkan yazdığı cevap yazısında benim Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, CİMER ve Bölge Müdürü Şerife Münire Burcu’nun avukatlığını yaptığımı belirtmiş.
Öncelikle ne bu Kurumların, ne de Bölge Müdürümüzün bir Avukat ihtiyacı var.
Kemal Bey nasıl ki köşesinde görüşlerini özgürce ifade ediyorsa, bende bu konuda kendisinin görüşlerine katılmadığımı özgürce belirttim köşemde.
Ne yani...
Fikir beyan etmek sadece CHP’lilere mi serbest?
*
Beni tanıyanlar ve yazdığım yazılar ile programlarımı izleyenler gibi Dr. Kemal Demirkırkan’da gayet iyi bilir ki Ben Devletini, Milletini seven bir Gazeteciyim.
Devletime, Milletime ve Devletimin Cumhurbaşkanına saygısı olmayanlara karşı da gücümün yettiğince karşı dururum, durdumda.
Dr. Kemal Demirkırkan konu ile ilgili yazdığı ilk yazısında CHP Milletvekili Burcu Köksal için ve diğer kişiler için isimlerini her yazdığında ‘Sayın’ ifadesini kullanırken, aynı yazı içerisinde Cumhurbaşkanımızdan sadece ismi ile bahsetmesi o günde söylediğim gibi nezaketsizlik ötesi TERBİYESİZLİKtir.
Sevmek zorunda değilsiniz Cumhurbaşkanımızı ama saygı göstermek zorundasınız.
O günkü yazımda da belirttim.
Ben köşe yazılarımda hiç kimse için ‘Sayın’ ifadesini kullanmıyorum.
Yazarların çoğunluğu da bu şekilde yazmaktadır.
Ama eğer siz yazılarınızda ve özellikle konu ile ilgili o yazınızda aynı satırlarda bir Milletvekilinin ismini yazmadan önce ‘Sayın’ ifadesini kullanıyorsanız, Devletimizin Cumhurbaşkanına adıyla hitap edemezsiniz.
Kem söz sizin tabirinizdedir Dr. Kemal Demirkırkan.
*
Çevir kazı yanmasın...
Dr. Kemal Demirkırkan ilk yazısında Berat Albayrak’ın istifa haberinin yayınlanmaması ile ilgili olarak görüşünü belirtirken aynen şunları yazmıştı;
‘Ana akım medya ve Anadolu Ajansının Cumhurbaşkanı tarafından haber yapmamaları konusunda uyarıldığını sonradan öğrendik.’
Benim yazım üzerine Dr. Kemal Demirkırkan 2 Aralık’ta yazdığı bana cevap yazısında bu defa çark ediyor Cumhurbaşkanımıza bu iftirasından.
Diyor ki son yazısında;
‘Cumhurbaşkanlığı istifayı kabul etti diyerek 18 saat sonra veren ajansların tümünün birden unu kendi insiyatifleriyle yapmış olması mümkün mü?’
İşte Dr. Kemal Demirkırkan’ın aynı konudaki iki yazısındaki çelişki ve geri adımı.
İlkinde bizzat Cumhurbaşkanımızın böyle bir talimat verdiğini vurguluyor, benim yazım sonrasında varsayıma dönüştürüyor.
Kendi kendini tekzip ediyor.
*
Önce araştır...
Milletvekili olma sevdasındaki Dr. Kemal Demirkırkan bak şimdi yazdıklarımı iyi oku...
Senin Genel Başkanın Kemal Kılıçdaroğlu’da aynı yanlışları yapıyor maalesef.
Aklına geldiği gibi konuşuyor.
Çıkıyor Grup toplantısında eline ulaştırılan kasetleri yayınlıyor.
Sonra mahkemelerde uğraşıyor.
Bir sürü tazminat ödüyor.
Devleti yönetmeye talip olanlar öncelikle ellerine verilen kasetleri, yazıları iyice araştırmalıdır.
Ankara’ya TBMM’ye gitme sevdasındaki Doktor Bey, sende şimdiden Genel Başkanın gibi yanlış yoldasın.
Kulaktan duyma sözleri, başkalarının yazılarını kendine referans alıyorsun.
Kendin incele, araştır...
Doğru olduğuna kanaat getirdiğinde bunu köşene taşımanı tavsiye ediyorum.
Yoksa aynen Genel Başkanın gibi tazminatlar ödemek zorunda kalabilirsin.
*
Türkiye Büyük Millet Meclisine gitme sevdana gelince...
Bunun için Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Merkeze bu yazılarınla şirin görünme düşüncen sana göre uygun olabilir ama, bence bunun yolu bu olmamalı.
Sahada ön seçimle bunu başarmalısın.
Tıpkı Burcu Köksal gibi.
Tabi ki bu kolay bir yol değil.
Zor ve meşakkatli.
*
Bekar için kolaydır...
‘Bekara hanımını boşamak kolay gelir’ şeklinde bir atasözümüz var.
Bu CHP’lilere de Devleti yönetmek kolay gibi görünüyor anlaşılan.
Türkiye Cumhuriyeti kabile Devleti değil.
Şu an dünyanın pek çok yerinde farklı farklı coğrafyalarda mücadele yürütüyor Devletimiz, Cumhurbaşkanımızın yönetiminde.
İçeride ve dışarıda hainlerle mücadele edilirken, beklenilir ki ana muhalefet partisi siyasi rekabeti bir kenara bırakıp, Devletimize destek olsun...
Ama nerede böyle bir muhalefet?
Ordumuza hakaretten tutunda, Devletimizi yurt dışına şikayet ederken yüzü bile kızarmayanların koltuk uğruna takındıkları tavırları üzülerek izlemeye devam ediyoruz maalesef.
Devlet idare etmek basit bir iş değil.
Ne güzel demişsin köşende Doktor Bey...
Hazine ve Maliye Bakanlığı önemli bir görev.
Bunu söylüyorsun da kıymetli Doktor Bey, böyle bir durumda Devletimizin her açıdan alması gereken tedbirleri, olası bazı gelişmelere karşı oluşan senaryolarını gözden geçirmesinin gerekliliğini ve bunun da bazı diğer makamlardaki görev değişikliklerinden daha fazla zaman alacağını düşünemediğinizi anlayamıyorum.
Bunu düşünmüş olsaydınız böyle yazmazdınız.
Kal sağlıcakla Doktor Bey.
*
*
*
Tesadüfün böylesi!
Bakanımız Veysel Eroğlu gönderdi.
İlginç tesadüfleri aktarıyor yazı.
*
Çin’deki Wuhan laboratuarının sahibi Glaxo
Ve ne tesadüf ki,
O da aşıyı bulan Pfizer’in sahibi
Ve ne tesadüf ki,
Hem Soros’un finans yönetimini yapıyor, hem de Open Foundation Society’sinin
Ve ne tesadüf ki,
Wuhan laboratuarının inşasını yapan ünlü Alman şirketi Winterthur’un da finansmanı da ondan soruluyor,
Ve ne tesadüf ki,
O şirketi de Alman Allianz şirketi satın aldı,
Ve ne tesadüf ki,
Onun da en büyük hissedarı dev Vanguard şirketi,
Ve ne tesadüf ki,
O da dünya sermayesinin 1/3 ünün idaresini elinde tutan Black Rock’un hissedarı
Ve ne tesadüf ki,
Aynı zamanda Microsoft ile Bill Gates’in büyük hissedarlarından
Ki o da ne tesadüf ki,
Aynı zamanda Pfizer’in de hissedarı
Şimdi anlaşıldı neden bir yarasa gelip yılanı ısırdı da bütün dünyayı enfekte etti!
‘Hay böyle tesadüfün içine’ diyesi geliyor insanın...
*
*
*
*
*
*
Murat Akşit...
Sandıklı İlçemizin eski Belediye Başkanı idi.
Doğruyol Partisinde uzun yıllar görev yaptı.
Belediye Başkanlığına seçilmeden önce sarraflık yapıyordu.
Meslektaşımdı.
Maliye eski Bakanımız İsmet Attila’nın Sandıklı’da en çok güvendiği kişilerden birisiydi.
Bugün Sandıklı’yı ısıtan, otellere sıcak su sağlayan, seralarda kullanılan SANJET O’nun döneminde kuruldu.
Dost canlısı bir insandı.
Sandıklı’daki dostum, ağabeyim Eray Aksu’nun da yakın dostuydu.
Murat Akşit ile ayrı partilerde olmalarına rağmen, siyasetin arkadaşlıklara engel olmayacağına en iyi örnekti onların yakınlıkları.
İki ay kadar önce ziyaret etmiştim ofisinde.
Eray abim, ben ve Murat Akşit geçmişe güzel bir yolculuk yapmıştık, o günleri konuşurken.
Covid 19 tedavisi görmekteydi iki haftadır.
Maalesef hayatını kaybetti.
Sandıklı’ya kazandırdığı hizmetlerin unutulmayacağı kesin.
Mekanı Cennet olsun.
*
*
*
Günün sözü
Diliniz ile beyniniz arasında sağlam bir ilişki olması lazım.
Kalp ile dil arasında da...