Emin Çölaşan’ın makalesinde (2 Ekim 2018, Sözcü) “Medyanın yüzde 95’i iktidarın bunlara her türlü desteği verdiği yandaşların elinde… Patronların çoğu korkutulmuş durumda, muhalefet ettikleri takdirde başlarına neler gelebileceğini kara kara düşünüyorlar… Bunların çoğu büyük işadamları… Sözcü hariç gazetelerin hepsi daha fazla ilan alabilmek için satış rakamlarını şişiriyorlar… Haftalık tiraj raporları gizli tutuluyor… Siyasi baskılar ve yargılama tehditleri devam ediyor.”
Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 157. sırada, 140’dan fazla gazeteci de hapiste bulunuyor.
Anadolu’daki mahalli gazeteler ise satışlarının düşmesi, maliyetlerinin artması ve reklam gelirlerinin azalması sonucu kapanma riskiyle karşı karşıyalar.Aynı zamanda bu gazeteler de maalesef mahalli baskı altında da bulunuyorlar.
Eski başbakan Ahmet Davutoğlu (28 Temmuz 2018, Hürriyet) Konya’da yaptığı konuşmada “Büyük Türkiye’den söz edeceksek önce ve mutlaka devlette vicdanı, adaleti, merhameti inşa etmeliyiz. Ehliyeti, liyakati bürokrasiye hakim kılmalıyız. Yanlış bir şey yapıldığında susmayan ve cesaretle konuşan adamlara ihtiyacımız var…” Bu sözler basın dahil hepimiz için geçerli.
Ünlü Fransız avukat Beryyer sefalet içinde ölüm döşeğinde iken genç avukatlar onu ziyarete giderler ve birisi sorar:
Efendim, zamanında ayaklarınızın altına hazineler serdiler, neden almadınız?
Almam için eğilmem gerekiyordu!
Şen ve esen kalın.