MEDYADA GERÇEKLİK VE ANLAM KAYBI

Abone Ol

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı değişim, internet ve yeni medyayı yaşamımızın önemli bir parçası haline getirmiş ve bu değişime paralel olarak da iletişim alanında akademik çalışmaların temel konularından birini oluşturmaya başlamıştır.

21.Yy’nin “anlam kaybı”  hissini kuramsallaştırarak somutluk kazandıran Baudrillard’ın kuramlarından olan “kuramsal şiddet” teorisi içerisinde değindiği anlam kaybı hissinin kuramsal yaklaşımı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Gelişen ve değişen dünyada sanayi devrimi sonrası meydana gelen gelişmeler sonucu, teknolojinin sağladığı olanaklarla enformasyon toplumu ve tüketim toplumunu ortaya koymuş ve bilgi aktarımına olanak sağlamıştır. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle “görünürlüğümüzün” kalmadığı, teknolojinin dur durak bilmeyen gelişim çarkında kendimizin de bu sisteme müdahil olması kaçınılmazdır. Bu durum ile karşı karşıya kalıyor oluşumuz ise Baudrillard’ın bundan yıllar önceki kaygısını anlamamıza olanak verecektir.

YENİ MEDYANIN KÜRESELLEŞME AYAĞI

Yeni medyanın sunduğu; erişim kolaylığı, yayılım, etkileşimsellik, sanallık, kullanıcı türevli içerik üretimi, hipermetinsellik ve multimedya özellikleri ile birlikte artık bilgi akışı daha hızlı ve daha kolay sağlanmaktadır. Haber içeriklerinden tutun, film, din ve dijital oyunlara kadar pek çok aracı içinde barındıran yeni medya ortamları, dijital olma özelliği sayesinde iletişimi taşınabilir ve etkileşimsel bir argüman kılmıştır. Yeni medya ortamlarında enformasyon akışında ki özgürlük, küreselleşmeyi ve küreselleşme ile birlikte olumlu olumsuz pek çok pratiği de beraberinde getirmiştir.

İletişim teknolojilerinin beraberinde getirdiği gelişmelerle web 2.0 olarak son halini almış ve web 2.0, hayatımızın her alanında olan yeni medya ortamlarını kazandırmıştır. Web 1.0 ile sadece okuyucu ve bilgiyi alabilen konumunda olan kullanıcılar, web 2.0 ile enformasyon üreten ve yayan taraf olma özelliğini de kazanmışlardır. Bu durum insan etkileşimine olanak sağlayan yeni medya ortamlarına ve kullanım pratiklerine bağlı olarak farklı mecralarda gerçeğin yeniden üretimine neden olmaktadır.

POSTMODERN MEDYA

Baudrillard, medyanın iletişimi olanaksız kıldığı, anlamı yok ettiği ve izleyiciyi edilgen bir konuma düşürdüğüne ilişkin kabuller üzerinden yazdığı “The Evil Demon of Images (1988) ve On Seduction (1991a)” adlı eserlerinde kendi postmodern medya kuramının temellerini atar. Söz konusu kuram ve kuramın üzerine inşa edildiği terminoloji, günümüz medya araçları ve içeriklerinin toplumsal olanla alışverişini anlayıp analiz etmek için önemli bir fonksiyon üstlenmektedir.

Günümüz dünyasında sosyal ilişkileri kuran, iletişimin niteliğinin büyük bir boyutunu oluşturan sosyal medya, yaşanmışlıkların zamandan ve mekândan bağımsız başka bir alanda yeniden inşa edilip deneyimlenmesi sürecini “oradalık” olgusu üzerinden bizlere sunmaktadır.

ÇİFT YÖNLÜ İLETİŞİME GEÇİŞ

Medyayı yeni ve eski yapan şüphesiz iletişimin yönüdür. Televizyon gibi iletişimin tek yönlü olduğu izleyicinin sürece dâhil olmadığı ya da Web ’in 1.0 sürümünde kullanıcının sadece karşıdaki özneden bilgiyi aldığı ve bilginin sadece yayıncı tarafından aktarıldığı süreç eskiyi temsil eder. Web ‘in 2.0 sürümüne geçilen dönemde ise artık tek yönlü iletişim ortadan kalkmıştır. Web ‘in bu sürümünde içeriğin kullanıcılar tarafından üretilmesi durumu söz konusudur. İçeriğin kullanıcılar tarafından üretilmesi, iletişimin yönünü çift taraflı olarak dönüştürmekte ve Simulakr, öznenin ortaya çıkmasını sağlayan zemini oluşturmaktadır. Simulakr özneyi inşa eden buradalık-oradalık kavramı daha çok web’in 2.0 sürümü için geçerlidir. Bu gelişimin beraberinde getirdiği çevrimiçi ağların, dünyayı ve insanlığın karşılıklı olarak daha fazla etkileşimde oldukları mekanlardan bireysel mekanlara olacak şekilde değiştirmiştir.

MEDYADA KÖY KAVRAMI: “GLOBAL KÖY”

Buradaki değişimin ana faktörü insanların istek ve beklentilerini iyi okuyup uygun uygulama sürümlerini kullanıcılara sunan yazılımlardır. Bu yazılımlar sayesinde her an ve her zaman yeni bir kimlik inşa etmek mümkündür. Simulakr özne bu kimliğin kendisidir. Dolayısıyla Simulakr özne, sanal uzamı açıklarken ifade ettikleri öznenin çevrim dışı ile olan etkileşiminin toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik bir zemine bağlayan yönünü zaman ve mekan algısı üzerinden deneyimlemekte ve kimliğini buna göre düzenleyerek gerçeği yeniden üretmektedir. Bu çalışmada gelişen iletişim teknolojilerinin beraberinde getirdiği  “Global köy” olarak da adlandırılan 21.yy’nin yeni dünya pratikleri içerisinde; Baudrillard’ın simülasyon kuramı geçmişten günümüze sosyal medyada, anlam kaybına yönelik çalışmaları yeni dünya pratikleri içerisinde yol gösterici olmuştur. Sosyolog ve filozof olan döneminde özgünlüğü ve farklılığıyla öne çıkan, günümüze kadar Batı toplumuna karşı yaptığı sert eleştirilerle bilinen Baudrillard; kendi dönemi içerisinde özgün ifadeleriyle yeni bir dil geliştirmiş, bu dilde onu kendi çağında anlaşılır kılmakta zorlaştırmıştır.

Yani çok geliştiğimizi iddia ettiğimiz bu dönemde bile insanların birbirini anlamadığını düşünürsek, bahsettiğimiz dönemde Baudrillard’ın anlattıklarının anlaşılmasını beklemek talihsiz bir durum olurdu.