Bir fincan kahve, kenarları yırtılmış eski bir kitap
Ve hiç dinmeden akan gözyaşı…
Çoğu zaman budur hayatın kanunu her yerde.
Hayat hiç sorgulamaz insanları, kalbi kırık mı, gülüyor mu umurunda olmaz.
Ama kitaplar yazar bütün bunları,
Hece hece işler sayfalarına,
O yüzden unutulur raflarda zaten, acıları hatırlattığı için.
Kahvenin kırk yıl hatırı var belki ama o da acıdır aslında,
Aynı hayat gibi,
Ne kadar şeker atarsan at tatlandıramazsın,
Sen hiç gözleri gülerken dudakları ağlayan birini görmedin mi?
O misal yani…
Biraz imkansız biraz da gerçekçi,
İşte o yüzden bende alırım bir elime kitabı,
Ayak ucumdaki sehpada durur çoğu zaman soğumaya yüz tutmuş kahvem,
Kokusunu çeker dururum içime,
Yağmur yağarsa eğer, dalar giderim zaten uzaklara, kahve falan da nafile…
Kitabıma ayraç yapmışlığım var damlayan gözyaşlarımı kendimden habersizce,
Hayattan kaçamadığım zamanlarda o kitabın sayfalarına sığınırım,
Kaybolurum içinde,
Sussam da, konuşsam da kitaptaki cümlelerle dertleşirken bulurum kendimi,
Ardından irkilir birden bedenim,
Bir fincan kahve kokusu takip eder o tedirginliği
Sonra gerisi zaten hep bilindiği gibi…