Kerameti Başkalarında aramak?

Sevgili okurlar,

Abone Ol

Ülkemizin batı kesimlerinden başlayarak, “kış şartları”, bizleri iliklerine kadar, etkilemeye başladı..
Yetkililerimizin uyarılarını dikkate alanlar var, almayanlar var!?
Ne yazık ki, ülkemizin en büyük sorunlarından biridir bu, “uyarıları dikkate alma” konusu!
Gazetecilik mesleğine atıldığım Akyazı günlerinden, Sakarya ve nihayet yurtdışı günlerine kadar, “bu uyarıları dikkate alan ve bunları okuru, vatandaşı ile paylaşan biri olarak yaşanılan olayları”, tekrar irdelemek isterim..
İnsanımızın maalesef, “kendi bildiğini okumada”, üstüne yoktur!..
Bu “çok bilmişlik, ya da bilmemezlik, bir bataklığa saplanması ile noktalandığında, hata iyice anlaşılır ama, serde erkeklik var ya”, yine bizimkiler burunlarından kıl aldırmazlar?
İşte, en baskın, en yaygın olarak 1963’lü yıllardan itibaren yurtdışına gönderdiğimiz vatandaşlarımızın durumu, gayet iyi birer örnek, hem de ders kitaplarına alınacak türden, önümüzde durmuyor mu?
Durmaz mı?
Ama kim ders alacak?

PARA TATLI YA?
Rahmetli Enişte Hasan Şimşek, bir yolunu bulup maden ocaklarında çalışmak için Belçika’ya gitti..
Az zamanda yanına eşini ve çocuklarını da aldı..
Ticarete atıldı, bol para kazandı..
Bu parayı, Türkiye şartlarında değerlendirmek için, ülkeye dönüş yaptı..
İstanbul şartlarında, inşaat sektöründe, para kazanmanın yolunu aradı..
O yılların İstanbul Erenler semtine yakın, bir arazide apartman yapmaya kalktı..
Baktı tek başına olmuyor, yanına ortaklar aldı..
Özü ve sözü bir olan eniştem, bilmem kaç katlı apartman dairesinde bir koyup, bilmem kaç alacaktı ya, inanın kendini zor kurtardı..
Pılını, pırtısını toplayıp, tekrar Belçika’ya döndü..
Bu defa sıfırdan işe koyuldu..
Ah be kardeşim, elinde üvendire ile öküzlerin, mandaların peşinde tarladan, tarlaya koşan sen, çimentodan, demirden, inşaat mühendisliğinden, bu apartmanların satışından ne anlarsın ki, böyle bir sektöre adım attın?
Uzatmayalım, dedim ya, eniştem özü sözü bir olan bir insan idi.. Yaptığı yanlışın nelere mal olacağını anlayarak, tez elden, yanlıştan döndü ve tekrar geldiği yerden, sıfırdan başladı..
Onun böyle bir şansı vardı..
Yine Avrupa’da, devletimizin vatandaşlarımızı ortaklığa çağırdığı projeler oldu, ardından bankalar, bankerler ve holdingler devreye girdi..
Avrupalı Türkler, döviz kaynağı, yani para kaynağı idi ya, onların alın terini, emeğini sömüren, sömürene sıraya girmişlerdi..

HEP UYARDIK, UYARIYORUZ!
O yıllarda, gazetecilik mesleğini icra ediyoruz ya, “vatandaşımızı uyarıcı, suiistimal haberlerine öncelik veriyoruz, yalanlara, dolanlara, hilelere kanmamalarını salık veriyoruz ya”, tınlayan mı var?
“Bu nema ortaklı, al-verler de”, o kadar insanımızın canı yandı ki, o kadar?
Bu işlerin en üzücü yanı ise, bu  soyguna, bu talana, bu emek hırsızlığına, siyasilerimizin, yetkililerimizin kayıtsız kalmasıydı!..
Devlet, devleti yönetenler uyumuştu!
Ancak, en çok uyuyan ve hala da uyanamayan vatandaşımızdı?
Çok detaylara girmeye gerek yok!
Şimdi bu soygunu, tarikat, cemaat ve diğer dini kurum ve kuruluşlar, “Allah, Kur’an, din, ümmet” adına yapıyor ya, sevabını sormayınız gitsin?
Soygunun, yalanın ve talanın sevabı?
Bu kısmı takdirlerinize bırakıyorum!

SİYASİ KOKUŞMUŞLUK?
Şimdi, İYİ Parti içindeki kavgaya, kıyısından, köşesinden tanıklık edenler, durumu izleyenler, kavrayanlar ve gerçeği görenler biliyorlar ki, “bu tartışmanın, bu kavganın altında yine para, para, para” var!
Para ya, kimlerin kimyasını bozmadı ki?
Yani, ortaya saçılanlar, televizyon ekranlarında anlatılanlardan fazla bilgi geride duruyor..
Pandoranın kutusu açıldı ya, bakalım daha neler, neler ortaya saçılacak?
Allah aşkına, bir siyasi partide şu olup, bitenlere akıl erdiriyor ve tüm bunları normal buluyor musunuz?
Bunlar mı, Allah aşkına hizmete, tarafsızlığa, güzelliği, iyiliğe talip olanlar?
Halkı aldatmanın, kandırmanın bir başka yolu ya?
Geçelim!

ÜSTELİK MİLLİLER?
Ya şu, “büyük spor kulüplerimizde teknik direktör, futbolcu olanlarımız ile iş adamlarımızın, bir nema ortaklı fondaki birlikteliğini, akıbetini”, nasıl anlatalım ki?
Bir bankacı, aracı kızın peşine takılanların, düştüğü durumu, nasıl izah edeceğiz?
Koca, koca adamlar?
Üstelik, “ülke sporuna” adlarını yazdıranlar?
Üstelik, ”millilikleri de” var!
Nasıl böyle bir ortaklığa, böyle bir bataklığa saplanırlar?
Bilen varsa, anlatsın derim?
Balık baştan kokar ya?
Aynen öyle!

KERAMET Mİ?
“Çürümüşlük, kokuşmuşluk, kim, kime, dum, duma, vur patlasın, çal oynasın, mafyacılık oyun havaları, kalpazanlarla resim çektirmeler, daha neler, neler”, Ülkenin, her yanını, bir hastalık sarmış ki, ne sarmış!?
İşte böyle bir ortamda, ülkenin en tepesindeki, başını alıp giden kira fiyatları ile ilgili olarak; “el insaf, vicdan yahu” diyorsa, neyi, kime, nasıl anlatalım ki?
Memleketin içinde bulunduğu durum, başka nasıl izah edilir ki?
Geçmiş olsun!
Siz yine de yaşamak, ayakta kalmak, hayata tutunmak için, yine de, “uyarıları dikkate” alınız!
Son şans, burada da?
Bilmediğiniz işlere, sakın ha, sakın burnunuzu sokmayınız!
Kerameti de, sakın ha, başkalarında aramayınız?