Yarın nasip olursa Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli seçimi olacak. İnşallah kazasız belasız hayırlı sonuçlar alınır.
İlk tur seçimleri kampanya dönemi ne kadar kirli olsa da fazla şaibe olmadan vatandaşın tercihi sandıktan çıktı. İkinci tur seçim tek seçenekli olduğu için biraz daha kolay sonuçlanır. Kazanan kaybeder, kaybeden kazanır demekle neyi ifade etmeye çalıştım? 29 Mayıs sabahı kazanan lideri nasıl bir ekonomi bekliyor, nasıl bir dış politika bekliyor buradaki görüntüler ve rakamlar hiç iç açıcı değil.
Şu an döviz kurunu tutabilecek rezerv kalmadı. Önce ithalat ihracat yapan şirketlerin hesapları kontrol altına alındı 5 bin dolar limit getirildi, bu şirketler gerçekten nefes alamaz hale geldi. Küçük tasarruf sahipleri dahi döviz hesaplarında işlem yapmak için çok zorlanıyor. Bundan da sonuç alınamayınca Kur Korumalı Mevduatta dolara yüzde 55’lere varan faiz veriliyor. Dışarıya dövizle borçlanmanın faiz oranı da yüzde 36 civarında. Biz bunu Tansu Çiller döneminde yaşamıştık sadece bir özel banka dövize yüksek faiz vermiş kısa sürede bankasını batırarak yurt dışına kaçmıştı. Gerçi sonra dönerek parti kurdu ve MHP’nin baraj altında kaldığı seçimde yüzde 7 oy almıştı. Rezervleri tükenmekte olan bir Merkez Bankası her ay cari açık veriyor. Şirketler ve vatandaş gelecek kaygısı ile dolara yöneliyor.
29 Mayıs sabahı seçilen Cumhurbaşkanı bu piyasalara doları nasıl ve nereden bulacak? Ekonominin durduğu, işsizliğin arttığı bir ortamda ülkeyi nasıl yönetecek? Piyasalar malumunuz, alım gücümüz dip seviyelere ulaştı. Eskiden 200 TL’yi esnafa verirken bozuk yoktur diye çekinirdik, şimdi en ufak alışveriş 200’den başlıyor. Bankamatikten çektiğimiz maaşların birkaç aydır 200’lük ve 100’lük banknotları ardışık seri numaralı. Bu demektir ki, aylardır para basılıyor. Bu da bize enflasyon olarak dönüyor. 29 Mayıs’tan sonra yabancı yatırımcılar gelmezse bu para basma işlemi devam edecek. Yoksa maaşların ödenmesi de zor olacak.
***
Şimdi çözebildiniz mi bilmeceyi. 29 Mayıs’ta kazanan kaybedecek, kaybeden kazanacak. Önümüzde iki seçenek var. Erdoğan kazanırsa bu ekonomi ve dış politikaları ile sürecin devam etmesi mümkün görünmüyor. Ekonomideki ve dış politikadaki daralma ile 2024’deki yerel seçimler bir güven oylamasına döner ve en kısa sürede erken seçime gidilir. Bu durumda Erdoğan’ın aday olması dahi zorlaşır. Muhalefet elini kolunu sallaya sallaya iktidara gelir. İkinci senaryo Kılıçdaroğlu’nun kazanması. Başkanlığı devraldığında onun da işi kolay değil. Seçim ekonomisi ile verilen vaatler olmayan bütçe ile nasıl olacak.
Kur Korumalı Mevduat canavarını az hasarla giderebilirse, gerçekten piyasalara güven gelir vatandaş dövizini bozdurup piyasaya sürerse. Dış sermayeye güvenerek büyük yatırımlar yaparsa. Haksız elde edilmiş kazanç ve sermayeleri bütçeye geri getirebilirse. Dış kredi risklerini azaltabilirse. Yurt dışına gitmiş yeteneklerimizi geri getirebilirse. Adalete ve liyakate güveni tekrar tesis edebilirse. Bunları daha çoğaltabiliriz. Bu pozitif dilekler gerçekleşirse ülkede iktidar da muhalefet de rahat nefes alır. Aksi durumda tekrar tekrar seçimlere gidilir bu günlerimizi de ararız. Aslında bizim toplumumuz sabırlıdır, bu sıkıntılara sabreder. Ama önünü görmesi lazım. Nasrettin Hoca affedersiniz eşeğini kaybetmiş türkü çeke çeke arıyormuş. Komşuları hem eşeğin kayboldu hem neşelisin nasıl oluyor bu demişler. Hoca Nasrettin, “Tek umudum şu tepenin ardı, orada da yoksa görün bendeki feryadı” demiş.