AFSÜ öğrenci topluluklarından, “Hayat, Etik ve İlim Topluluğu” tarafından Tıp Fakültesi Yeşil Salonu’nda gerçekleştirilen “Gazze’de Bir Türk Doktor” başlıklı etkinliğe; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adem Aslan, AFSÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ahmet Ali Tuncer, Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanı Filiz Özden, Hastane Müdürü Hatip Aydın çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Rektör Prof. Dr. Nurullah Okumuş’un kaleme aldığı “Ey Filistin” adlı şiirin okunmasının ardından kürsüye davet edilen Op. Dr. Taner Kamacı, uluslararası bir dernek aracılığıyla Mısır üzerinden, Refah Sınır Kapısı’ndan geçerek Ramazan ayında gittiği Gazze’de, iki hafta boyunca yaşadıklarını anlattı. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından 1989 yılında kurulmuş olan Gazze Avrupa Hastanesi’nde, çeşitli ülkelerden gelen 25 kişilik bir hekim ekibi ile görev yaptıklarını belirten Dr. Kamacı, Gazze’deki İsrail soykırımının şiddetini artırarak sürdüğünü dile getirdi.
SAĞLIK HİZMETİ VEREMİYORLAR
Gazze’ye sadece daha önceden Mısır’dan ve Birleşmiş Milletlerden onay almış sağlık ekiplerinin ve BM çalışanlarının girebildiğini belirten Dr. Kamacı şöyle konuştu: “Gazze’nin normalde, son saldırılar öncesinde büyüklü küçüklü 35 hastanesi varmış ama bunların hemen hemen hepsi kullanılamaz, sağlık hizmeti veremez hâle getirilmiş. Biz oradayken 3-4 hastane çalışır durumdaydı ve sadece 2 hastanede ameliyat yapılabiliyordu. Diğer hastaneler sağlık hizmeti veremiyordu.Bütün ana tıbbi malzeme deposu, Güney Gazze’nin en büyük hastanesi olan Nasır Hastanesindeymiş; İsrail o tıbbi malzeme deposunu yakmış. Bazı hastanelerin doktorlarını şehit etmiş, bazı doktorlarını alıp götürmüşler” dedi.
NEREYE GİTTİKLERİ BELLİ DEĞİL
Dr. Kamacı, “Nereye gittikleri belli değil. Öldüler mi, kaldılar mı, hayattalar mı, hapisteler mi, işkence mi görüyorlar belli değil. Bazılarında bina bombalanmamış, doktorları da duruyor ama tıbbi malzeme giriş çıkışına engel oldukları için hastane işlevsiz hâle geliyor, çalışamıyor. Bir pansuman malzemesi, bir ameliyat malzemesi bulunamıyor veya sterilizasyon şartları yok, elektriği kesik. Dolayısıyla diğer hastaneler de bu tür nedenlerden dolayı çalışamaz durumda. Biz Refah ile Han Yunus arasındaki bir hastanedeydik. O hastanede, sık sık gidip gelmekle birlikte jeneratörle elektrik sağlanıyordu. Yine musluklardan sıkça kesilse de deniz suyu akıyordu. Hastane dışında hiçbir yerde elektrik ve şebeke suyu yoktu. Biz oradayken Refah’a saldırı olmamıştı. Şu an orada da maalesef ki saldırı var. O zaman uçaklar havadan bombalayıp gidiyorlardı. Yıkılan evler vardı ama kara ordusu henüz girmemişti”