Rize’nin Güneysu ilçesi İslahiye köyünde yaşayan 112 yaşındaki Fatma Demir, köyünde ebelik ve veterinerlik yaparak yıllarını geçirdi. Köyünde bahçe işleri ile ve ineklerle uğraşarak çocuklarına bakan Demir, 112 yaşına kadar sadece bir kez hastaneye gitti. Bahçe işleri yaptığı sırada kalçasını kıran Demir, Trabzon’da 6 gün boyunca hastanede kaldı. Zamanın çoğunu evinde geçiren Demir, iğne iplikle uğraşıyor. Atatürk’ün Rize’ye gelişini de hatırlayan Fadime Nine, kendisini çok sevdiğini ve ondan harçlık aldığını söyledi.
“ATATÜRK BANA AĞLAMA KIZIM DERDİ”
Atatürk’ün geldiği zamanları unutmayan Fatma Demir kendisinden harçlık aldığını ifade ederek “Yiyecek fazla yoktu. İneklerimiz vardı. Sığırdan peynirimiz ve yağımız olurdu. Onları da çocuklara verirdik. Mısır dünya dolusu vardı. Şimdi bir tane bile yok. Çocuğu sayamam. Bu köyde 60 hanede 5 tane çocuk yıkadım. Güneysu’da hem de cenaze yıkarım. Bebeklere serum takarım. Sığır doğuramazsa karnından buzağı alırım. Hasta olursa iyileştiririm. Edemediğim iş yok. Artvin, Borçka, İstanbul, Beyoğlu’ndan benim sayemde 15 tane hamile kadın var. Atatürk ilk geldiği zaman 15 yaşındaydım. Sert bir adamdı. Babaannemin başından peştamalı alırdı. Ben de çocuk olduğum için ağlardım. Atatürk’e dedim ki ’Babaannem beddua eder sana peştamalını alma.’ Ağlardım, beni okşardı. Para verirdi bana ama ne kadar verdiğini hatırlamam. Atatürk bana ’Ağlama kızım’ derdi. ’Daha babaannenin başından peştamalı almayacağım’ derdi. Sert adamdı. Ben onu severdim. Konuşurduk onla. Çarşıya inerdim her zaman para verirdi bana. Atatürk bana ‘Fatoş kızım, babaannen beddua ediyor mu bana’ derdi. Ben de etmiyor ama başından peştamalı alma dedim” şeklinde konuştu.
“KEŞKE O ZAMANDA OLSAM DA BİR KOLUM OLMASA”
Hastaneye sadece ayağı kırıldığı için gittiğini belirten Demir, “Ayağım kırıldığı için 6 gün Trabzon’da yattım. Platin taktılar. Başka da hastaneye gitmedim. Ameliyattan sonra yatağa getirdiler beni. Hap verdiler bana içmedim. 6 gün yattım Trabzon’a başka da yok. Başka da hastalığım yok. Başım ağrırsa ellerimi Allah’a açarım. Camimizin hocası vardı. Derdi ki bana kızım doymak için değil bir tabak yiyin. Doğduğumdan beridir az yerim. Ayran içerim peynir ile çay içerim. Başka bir şey de yemem. Bir kızım bir de oğlum var. Benim hiçbir şeyim yok. Her ne yersem yerim. Bahçeden yerdik. Ahırda beş tane inek olurdu. Hep kendirden geçinirdik. Başka bir şey yoktu. O zamanları arıyorum. Keşke o zamanda olsam da bir kolum olmasa. Benim zamanıma ne deprem vardı ne böyle yağmur vardı. Ettik de bulduk” ifadelerini kullandı.
“HAYATIM ANNEMLE BERABER ÇALIŞMAKLA GEÇMİŞTİR”
Annesinin hiçbir hastalığının olmadığını söyleyen Ahmet Demir, “Burada annemle beraber yaşıyoruz. Benim hanım 5 sene önce vefat etti. Tek başımıza yaşıyoruz. Şekeri veya kolesterolü yoktur. Yük kaldırırken kalçasını kırmış platin koyulmuş o kadar. Hayatım annemle beraber çalışmakla geçmiştir. Anneme yardım ederdim” diye konuştu. İHA