Erdoğan, partisinin Kızılcahamam’da düzenlendiği ‘31. İstişare ve Değerlendirme’ Toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstişare ve Değerlendirme Toplantısının 31’incisinde beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu ifade ederek, istişare toplantısının ülkeye, millete, demokrasi için şimdiden hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ettiğini belirtti. Erdoğan, bugün ve yarın, belirlenen konu başlıklarında Genel Başkan Yardımcısı ve Bakanların geniş bir yelpazede sunumlarını yapacaklarını hem partinin gündemindeki meseleleri konuşacaklarını, hem de ülkeyi ve tüm insanlığı ilgilendiren konuları 2 gün boyunca kapsamlı bir şekilde değerlendireceklerini söyledi. Erdoğan, bugüne kadar gerçekleştirdiği 30 İstişare Toplantısında olduğu gibi, demokratik bir atmosferde, katılımcı bir anlayışla, kardeşliğin ve muhabbetin hâkim olduğu bir iklimde, sizlerin kıymetli fikirlerini alacaklarını aktardı.
Geçen sene hem 6 Şubat depremleri, hem de çok yoğun geçen 14-28 Mayıs seçimleri dolayısıyla toplantımızı ertelemek durumunda kaldıklarını bildiren Erdoğan, “Seçimlerin hemen ardından da, tüm vaktimizi ve enerjimizi depremin yaralarının sarılması başta olmak üzere ülkemizin acil sorunlarının çözümüne teksif ettik. Elbette burada bulunan arkadaşlarımızın hemen hepsiyle çeşitli vesilelerle bir araya geldik, görüş alışverişinde bulunduk. AK Partiyle özdeşleşmiş, Türk siyasetine AK Parti’nin kazandırdığı istişare toplantılarının farklı anlamları ve önemi olduğunu çok iyi biliyoruz. Son bir yıldır ülkemizin adeta gündemini kaplayan seçim maratonunun da tamamlanmasıyla öncelikle siz kardeşlerimizle beraber olalım istedik. İstişare toplantılarımızı devam ettireceğiz” ifadelerini kullandı.
“Temmuz’un 1 ve 2’sinde, yine burada, Kızılcahamam’da bu defa belediye başkanlarımızla bir araya geleceğiz.”
Temmuz’un 1 ve 2’sinde, Kızılcahamam’da bu defa belediye başkanlarımızla bir araya geleceklerini açıklayan Erdoğan, siyasi sorumluluğunun gereğini yerine getirmenin yanı sıra; son bir yılda yaşanan üç seçimin de kapsamlı muhasebesini yapacaklarını söyledi.
İstişarenin önemine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Rabbimiz, hayat rehberimiz Kur’an’ı Kerim’de ‘Onların işleri kendi aralarında istişareyledir’ buyuyor. Peygamberimiz de ‘İstişare edenin pişmanlık duymayacağını’ bizlere müjdeliyor. Siyasi hayatımızın her aşamasında olduğu gibi, partimizin kuruluşundan itibaren de istişareye, kararlarımızı ortak akılla almaya önem verdik. Halkımızla aramıza mesafe koymadık, görünmez duvarlar örmedik. Siyaseti milletimiz için yaptık; milletimizle birlikte, milletimizle hep istişare halinde kalarak yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımızla, kanaat önderlerimizle istişare ettik. İlim adamlarımızla, akademisyenlerimizle, gençlerimizle istişare ettik. Türkiye’nin nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarla, hanım kardeşlerimizle istişare ettik. Sanayicilerimizle, üreticilerimizle, emekçi kardeşlerimizle istişare ettik. Saçlarını ülkemize ve milletimize hizmet yolunda ağartmış büyüklerimizle, emeklilerimizle istişare ettik. Türkiye’nin selameti ve geleceği için söyleyecek sözü, görüşü, eleştirisi ve teklifi olan her bir insanımızla istişare ettik. Sokağın sesine kulak verdik; çarşının, pazarın nabzını tuttuk; hiç kimseyi ayırmadan, ayrımcılık yapmadan herkese ulaşmaya çalıştık. Ne kendimizi, ne çalışma arkadaşlarımızı, ne partimizi sürekli aynı seslerin duyulduğu, farklı fikirlere kapalı ‘yankı odalarına’ hapsetmedik. Türkiye adına, milletimizin huzuru, refahı, istikbali adına, demokrasimizin güçlenmesi, serpilmesi, büyümesi adına söyleyecek sözü olan herkese, ne kadar aykırı olursa olsun her görüşe kapımızı ve gönlümüzü açtık. Bu süreçte en fazla kendi kadrolarımızla, kendi mensuplarımızla, bu kutlu davaya gönül veren, omuz veren yol arkadaşlarımızla istişare ettik.”
“İstişareyi; siyasette sadece kullanışlı bir söylem olmaktan çıkartıp, her seviyede pratiğe döken, uygulayan ve kurumsallaştıran parti biziz”
‘Siyasi rakiplerin dahil bizi tanıyan herkes şu gerçeği kabul ve tasdik etmektedir, AK Parti siyasetinin taşıyıcı kolanları; istişare, müzakere ve katılımcılıktır’ sözlerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AK Parti’nin her toplantısı, aynı zamanda geniş katılımla gerçekleştirilen bir meşveret meclisidir ve bugüne kadar daima böyle olmuştur. Türk siyasi hayatında ‘istişare kültürü’ bizimle anlam kazandı, işte bugünkü toplantımız gibi bizimle ete kemiğe büründü. İstişareyi; siyasette sadece kullanışlı bir söylem olmaktan çıkartıp, her seviyede pratiğe döken, uygulayan ve kurumsallaştıran parti biziz.”
“Eleştiriye, özellikle yapıcı, yol gösterici eleştiriye her zaman açık olduk”
AK Parti’nin inşallah birkaç ay sonra 24’üncü yaşına gireceğini bildiren Erdoğan, “23 yıldır bizi ayakta tutan, bizi rakiplerimize göre avantajlı kılan vasfımız; hiç kuşkusuz, ortak akla önem vermemiz, ortak akılla hareket etmemizdir. Kuruluşumuzdan beri farklı düşünceleri ortak akıl potasında buluşturduk. Eleştiriye, özellikle yapıcı, yol gösterici eleştiriye her zaman açık olduk. Partimiz bünyesindeki demokratik mekanizmaları en etkin şekilde işlettik” dedi.
“14-28 Mayıs ile 31 Mart seçim sonuçları arasındaki ‘negatif ayrışmayı’ tüm yönleriyle, asla kolaycılığa kaçmadan ele alacağız”
31’inci İstişare ve Değerlendirme Toplantısının temasını, işte bu anlayışla ‘Türkiye’nin ortak aklı’ olarak belirlediklerini belirten Erdoğan, “İnşallah, bugün ve yarın, bilhassa partimizin istikbali açısından kritik önemi haiz konuları sizlerle birlikte konuşacağız, görüşeceğiz, hiçbir komplekse kapılmadan meselelerimizi masaya yatıracağız. 14-28 Mayıs ile 31 Mart seçim sonuçları arasındaki ‘negatif ayrışmayı’ tüm yönleriyle, asla kolaycılığa kaçmadan ele alacağız. Bugüne kadar genel merkez kurullarımızın yanı sıra, il başkanlarımızla da bir araya geldik, kanaatlerini ilk ağızdan dinleme fırsatı bulduk. Fikrine önem verdiğimiz dostlarımızın görüşlerine başvurduk. Her il ve ilçe bazında değerlendirmelerimizi tek tek yapıyoruz. Farklı kanallardan derlediğimiz bilgiler ışığında fotoğrafı netleştiriyor, yol haritamızı ve atacağımız adımları tayin ve tespit ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Seçmenden geçer not alamayan, bizim takdirimize mazhar olamaz.”
Seçmenden geçer not alamayan, bizim takdirimize mazhar olamayacağının altını çizen Erdoğan, “Milletimizin başta değişim ve yenilenme talebi olmak üzere sandık sonuçlarıyla bize ulaştırdığı beklentilerinin tamamının farkındayız. Mesajların gereğini, vakti-saati geldiğinde, muhakkak yapacağız. Bu süreçte ince eleyip sık dokuyor, gerçekten çok titiz davranıyoruz. Milletimizle gönül köprülerimizi tekrar güçlendirirken, AK Parti ve Cumhur İttifakının surlarında gedik açma girişimlerine fırsat vermeyeceğiz. Ne birilerinin suyu bulandırıp bulanık suda kişisel hesaplarını görmelerine seyirci kalacağız, ne de hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz. AK Parti olarak, 85 milyonun umudu olma vasfımızı koruyorsak, bunun sırrı milletin sesine kulak kabartıp, kurucu değerlerimizin rehberliğinde kendimizi ‘güncellemeyi’ başarmamızdır. Bugüne kadar Meclis’ten bürokrasiye, teşkilatlardan belediyelere uzanan zincirin her bir halkasında değişimi başarıyla gerçekleştirdik. İnşallah bundan sonra da değişim irademizi güçlü ve dinamik tutacağız. Sizlerden hiçbir perde koymadan düşüncelerinizi, ne kadar keskin olursa olsun tenkit ve tespitlerinizi bizimle paylaşmanızı istirham ediyorum” ifadelerini kullandı.
Burada, artıları ve eksileri görmek üzere bir arada olduklarını vurgulayan Erdoğan, “Burada, yanlışlarımızı düzeltmek, doğrularımızın sayısını çoğaltmak üzere bir aradayız. Burada, özeleştirimizi açık yüreklilikle yapmak, kendimize ve partimize ayna tutmak, sorunlarımıza ortak akılla çözüm üretmek üzere bir aradayız. Burada, kardeşliğimizi perçinlemek, ahdimizi ve kavlimizi yenilemek, yola çok daha güçlü bir şekilde yeniden revan olmak üzere bir aradayız. İstişare Toplantımızı, bugüne kadar olduğu gibi, partimizin ve ülkemizin fotoğrafını çektiğimiz, sorunların tespit edildiği ve bunlara ‘ortak akılla’ çözümler geliştirildiği bir platforma dönüştüreceğimize inanıyorum. Toplantımızın azami derecede faydalı olabilmesi için, siz arkadaşlarımı oturumlara katılmaya ve katkı vermeye özellikle davet ediyorum. Şimdiden, katılımcı arkadaşlarımıza da, katkı sunacak arkadaşlarımıza da, şahsım, ülkem, milletim ve AK Parti adına tek tek teşekkür ediyorum. 31’inci Geleneksel İstişare ve Değerlendirme Toplantımızın tekrar hepimiz için, ülkemiz ve partimiz için hayırlı olmasını diliyorum” açıklamalarında bulundu.
Siyasetin ülke ve millet için verilen çetin mücadelenin adı olduğunu ifade eden Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Bizim lügatimizde siyasetin tek bir amacı vardır; o da millete hizmettir. Bunun için her fırsatta eser ve hizmet siyaseti diyoruz. İşte bunun için kardeşlik ve gönül siyaseti diyoruz. Türkiye’yi yüceltmenin, insanımızın refah ve huzurunu temin etmenin, milletimizin bin yıllık kardeşliğini diri tutmanın gayretindeyiz. AK Parti olarak, yaklaşık 24 yıldır aziz milletimizin huzurundayız. Şahsen ise yarım asırdır siyaset yoluyla ortak vatanımız, yuvamız, çatımız olan Türkiye’ye hizmet mücadelesi veriyoruz. Her zaman olduğumuz gibi göründük, göründüğümüz gibi de olduk.”
“Siyasetimizi gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmedik”
Siyaseti gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmediklerini belirten aktaran Erdoğan, “Gerektiğinde sesimizi yükselttik. Gerektiğinde kızdık, öfkelendik. Bir haksızlık gördüğümüzde, bir hukuksuzluk gördüğümüzde, ‘ciğerimizi yakan, kanayan bir yara’ gördüğümüzde; Merhum Akif’in deyimiyle, ‘Adam, aldırma da geç git diyemem, aldırırım’ dedik ve var gücümüzle karşısında durduk. Kim olursa olsun biri yanağımıza tokat atmaya yeltendiğinde elbette diğer yanağımızı da dönmedik, karşılığını verdik. Her zaman edep dairesinde olduk, edepten hiç taviz vermedik ama edepsizliği de karşılıksız bırakmadık. 27 Nisan bildirisinde, Gezi olaylarında, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde olduğu gibi, gerektiğinde öne herkesten evvel biz atıldık; canımız pahasına aziz milletimizin iradesine sahip çıktık. Ancak, kurulduğumuz andan itibaren, siyasetimizi hep Türkiye’yi bir bütün olarak kucaklamak şeklinde yaptık. Yunus’un deyimiyle, ‘Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü’ dedik ve her canlıya, en başta Rabbimize itaat ve ibadetin bir gereği olarak hürmetle baktık, hürmetle muamele ettik” açıklamalarında bulundu.
“Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık”
Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadıklarının altını çizen Erdoğan, “Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık. Bakınız bu ülkede on yıllar boyunca, sırf kılık kıyafetinden, başörtüsünden, sakalından, inancından dolayı milyonlarca vatandaşımız mağdur edilmişti; gasp edilen haklarını teslim ettik. Yine bu ülkede Kürtler; bir dönem uygulanan yanlış politikalar neticesinde ötelenmişlerdi; hepsiyle kucaklaştık. Aleviler ötekileştirilmişti; sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik. Kimin sorunu varsa, kimin siyasetten meşru beklentisi varsa, elimizin uzandığı, gücümüzün yettiği kadar karşılamaya çalıştık. 85 milyonun tamamının bu toprakların birinci sınıf vatandaşı olduğunu, bu toprakların asıl sahibi olduğunu defalarca vurguladık. Vatan hepimizin dedik, devlet hepimizin dedik, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ dedik ve her insana eşit mesafede durduk. Biz ülkenin tamamını bir gördüğümüz, bütün gördüğümüz, 85 milyonun her bir ferdini kardeş gördüğümüz için tam 22 yıldır milletimizin her kesiminin teveccühüne mazhar olduk. Yüzde 52’nin oyunu alırken, geriye kalan yüzde 48’in de oyu olmasa bile beğenisine mazhar olduk. Sadece oy aldığımız kesimlere değil, Türkiye’nin tamamına hizmet, eser ürettik. Sadece oy aldıklarımızın değil, oy almadıklarımızın da hukukuna, yaşam tarzına, iradesine ve tercihlerine saygı gösterdik. Bu, dün böyleydi, bugün de aynıdır; AK Parti var olduğu müddetçe inşallah Türkiye’de kardeşlik siyasetinin temsilcisi olmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
“Sandık sonuçları ayan-beyan ortada olduğu halde seçim gecesi oynanan ‘kazanıyoruz’ tiyatrosu, Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır.”
Türkiye’de siyasetin, dünyanın pek çok ülkesine göre daha rekabetçi bir zeminde yapıldığını hepimiz çok iyi bildiklerini ifade eden Erdoğan, “Seçim dönemlerinde, rekabetin ve siyasi mücadelenin dozu, doğal olarak daha da artıyor. Hem 14-28 Mayıs seçimleri, hem de 31 Mart mahalli idareler seçimleri, Türk siyasetinin rekabet düzeyi oldukça yüksek seçimlerinden biriydi. Ülkemiz, sadece 10 aylık bir zaman diliminde siyasi tansiyonun tırmandığı üç seçim sürecini üst üste yaşadı. Seçimler sadece ekonomimizi değil, toplumumuzu da yordu, yıprattı. Bilhassa 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde siyaset sahnesinde yapılanları hiçbirimiz unutamayız. FETÖ’nün servis ettiği argümanlar üzerinden Rusya’yla aramızı bozma girişimlerinden mezhep ve köken temalı videolara, bölücü terör örgütü elebaşlarının rakibimiz için sabah-akşam oy istemesine kadar bugün aklımıza getirmek dahi istemediğimiz nice operasyona maruz kaldık. Sandık sonuçları ayan-beyan ortada olduğu halde seçim gecesi oynanan ‘kazanıyoruz’ tiyatrosu, Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda kimi zaman gülerek, kimi zaman endişeyle hatırladığımız nice olay, skandal, provokasyon ve müsamere yaşandı. Tarih ve maşeri vicdan, asıl hakem olarak elbette bunları yargılayacak, kimin ne yaptığı zamanla daha netlik kazanacaktır. Biz de, demokrasimizin selameti için bunun takipçisi olacağız” ifadelerine yer verdi.
“Enerjimizi polemiklerle israf etmek yerine, ülkemize ve milletimize hizmet etmeye harcadık”
Tüm tuşlara basmalarına rağmen 14-28 Mayıs seçimlerinde bekledikleri neticeyi alamayanlar, daha sonra sırf koltuklarını koruyabilmek uğruna, maalesef, siyaseti yüksek gerilim hattına mahkûm ettiklerinin söyleyen Erdoğan, “Seçim sonuçlarını kabullenmek yerine farklı tartışmalarla milletin iradesine kara çalmaya, gölge düşürmeye çalıştılar. Sorumlu siyasetçiler gibi davranarak milletin âli menfaatlerini, kendi şahsi hesaplarının önüne bir türlü koyamadılar. Sandıkta tecelli eden iradeyi yok sayan etik dışı beyanlar karşısında biz daima basiretle hareket ettik. Kışkırtmalara rağmen mutedil ve soğukkanlı tavrımızı koruduk. Enerjimizi polemiklerle israf etmek yerine, ülkemize ve milletimize hizmet etmeye harcadık. Deprem bölgesinin yeniden ihyası ve ekonomideki sıkıntılar başta olmak üzere Türkiye’nin meselelerini çözmeye odaklandık. 31 Mart seçimlerinde, milletimizin iradesi daha farklı tezahür etti. Biz de bunu öpüp başımızın üstüne koyduk” dedi.
AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak milli iradeyi sorgulama, küçümseme, başkaları gibi sandığın itibarını zedeleme gibi yollara tevessül etmediklerini vurgulayan Erdoğan, “Sonuçların belli olmasıyla birlikte seçim tartışmalarını geride bıraktık; ve önümüzdeki 4 yıllık seçimsiz dönemi ülkemiz ve milletimiz için en verimli şekilde değerlendirmeye baktık. 31 Mart sonrasında, AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın sergilediği olgun tavır, siyasi partiler arasında yeni bir diyalog zemininin oluşmasına vesile olmuştur. Türkiye böylece seçim atmosferinden çıkıp, asıl gündemine yoğunlaşma fırsatı bulmuştur. Bunu, Türk siyasetinin ulaştığı yüksek tekâmül seviyesinin bir işareti olarak görüyoruz” dedi.
“31 Mart sonrasında, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, AK Parti Genel Merkezi’nde bizi ziyaret etti. Arayı uzatmadan, inşallah Kurban Bayramı’ndan önce ben de kendisine iadeyi ziyarette bulunacağım”
‘31 Mart sonrasında, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, AK Parti Genel Merkezi’nde bizi ziyaret etti’ sözlerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Arayı uzatmadan, inşallah Kurban Bayramı’ndan önce ben de kendisine iadeyi ziyarette bulunacağım. Sayın Özel’in ziyareti akabinde, siyasette bir ‘yumuşama’ arzuladığımızı, bunu tesis etmeye çalıştığımızı ifade ettim. Bu yumuşamanın bir tarafı iktidarsa, bir tarafı da muhalefettir. Biz bu konuda son derece rahatız, özgüvenliyiz. Tekrar ediyorum: Biz kutuplaşmanın, kamplaşmanın, gerilimin tarafında hiç olmadık. Ama eğer yine de üzerimize düşen bir şey varsa, hiç çekinmeden gereğini yaparız. Burada asıl olan, muhalefetin kendi politikalarını gözden geçirmesidir. İktidarı gerilim yanlısı olarak yaftalamak kolaydır, ancak asıl muhalefet kendisini bu noktada samimi bir özeleştiriye tabi tutmalıdır. Şunun altını çizmek durumundayım. AK Parti olarak bizim de, ittifak ortağımız olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin de hiç kuşkusuz kırmızı çizgileri vardır. Aynı şekilde, Anamuhalefet Partisi’nin, muhalefet partilerinin de kırmızı çizgilerinin olduğunu biliyoruz. Elbette siyaset belli bir çerçevede yapılır, belli sınırlar içinde yapılır. Biz, ‘yumuşama’ adı altında; kimliğimizden, ilkelerimizden, duruşumuzdan hassasiyetlerimiz ve kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz. Muhalefetten de böyle bir taviz beklemiyoruz. Ancak siyasetin, özellikle de muhalefetin, yıkıcı, yıpratıcı, ötekileştirici bir zemin üzerinde ilerlemesi, Türkiye’ye fayda değil, zarar getirir. Türkiye, bu siyaset tarzının acısını geçmişte defalarca yaşadı, çok ağır bedeller de ödedi. Vesayet güçleri ve oligarşik yapılar, siyasetin bu gerilimli atmosferinde kendilerine alan açtı, hatta demokrasiye müdahale imkânı buldu. Terör örgütlerine siyaseti dizayn fırsatı veren yine aynı kasvetli iklimdi. Türkiye düşmanları da bunu ülkemizin ‘yumuşak karnı’ olarak gördü. Muhalefetin de son dönemde bu gerçeği görerek, yeni üslup ve söylem geliştirme çabalarını takdirle karşılıyoruz” şeklinde konuştu.
“Hukukun dışına çıkıldığında, ülkenin mahkemeleri, hakimleri, savcıları elbette gerekeni yapacaktır”
Siyasette referanslarının hukuk olduğunun altını çizen Erdoğan, “Hukuk içinde olduğu müddetçe, her türlü eleştiriye, her türlü söyleme, ifadeye, eyleme saygımız sonsuzdur. Ancak hukukun dışına çıkıldığında, ülkenin mahkemeleri, hakimleri, savcıları elbette gerekeni yapacaktır. Bu, bizim için de geçerlidir, muhalefet için de geçerlidir, bu ülkede yaşayan her bir birey, faaliyet gösteren her bir kurum için de geçerlidir. Terör hukuk dışıdır; terörü meşrulaştırmak hukuk dışıdır. Sırtını terör örgütlerine dayamak hukuk dışıdır. Şiddet hukuk dışıdır; şiddeti övmek hukuk dışıdır. Darbe hukuk dışıdır. Sokak eylemleriyle darbe girişimi hukuk dışıdır. Hakaret, iftira hukuk dışıdır. Çok açık söylüyorum bizim, hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir; Şeriatın kestiği parmak acımaz. Aynı tavrı, aynı tutumu muhalefetten de bekleriz, onların da hukuka saygı duymasını isteriz. Bizim, siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz, hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Bizden, hukuksuzluk karşısında kimse yumuşak bir tavır beklemesin. Demokrasiyi ortadan kaldırmaya, insan haklarını çiğnemeye yönelik eylemler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Özgürlükleri kısıtlamaya yönelik girişimler, ya da özgürlük adı altında başkalarının özgürlüğünü daraltmaya yönelik eylemler karşısında bizden kimse yumuşak tavır beklemesin. Milletin inanç değerlerine, kutsallarına, mukaddesatına yönelik azgınlıklar karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin” açıklamalarında bulundu.
Terör, terörist, terör örgütü karşısında, terörü destekleyenler karşısında, terörle arasına mesafe koyamayanlar, sırtını teröre dayayanlar karşısında, insan canına kast edenler, bölücüler, FETÖ’cüler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklememesi gerektiğini bildiren Erdoğan, “Türkiye’ye saldıranlar, Türkiye’nin çıkarlarına zarar verenler, ülkemizin hak ve hukukunu çiğnemeye kalkan müstevliler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Biz işte anamuhalefetten, muhalefetten de bunu bekliyoruz. Türkiye’nin bazı meselelerinin, ‘siyaset üstü’ bir yaklaşımla ele alınması, gerilimi zaten kendiliğinden düşürecektir. Milletin siyaset kurumundan beklentisi de bu yöndedir. Milletimiz bizden, sandıkta kendini temsil yetkisi verdiği siyasetçilerden, ortak bir zeminde bir araya gelip, derdine derman olmamızı bekliyor. Örneğin terör karşısında, iktidarı-muhalefeti ortak bir tavır geliştirebildiğinde, sadece gerilim düşmekle kalmayacak, terör de artık tamamen miadını dolduracaktır. Mesela darbe anayasasının; sivil, yeni, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ile değiştirilmesi konusunda hep beraber el ele verebilirsek, sadece siyasetin havası değil, inşallah ülkemizin bahtı da değişecektir. Örneğin Türkiye’nin çıkarlarını yurt dışında savunma ve başkalarına karşı koruma hususunda siyasi kimliklerin ötesine geçebilirsek, bu, 85 milyonun her bir ferdine yarayacaktır. Dar alanda siyaset yapılmaz. Sıkılı yumruklarla musâfaha olmaz. Bir elini tokalaşma için uzatıp, diğer eliyle arkasında hançer tutanlarla diyalog olmaz, uzlaşı olmaz. Nitekim geçmişte olmadı” değerlendirmelerinde bulundu.
“Milletimizin umutlarını artıran siyasetteki yumuşamanın, bu sefer ‘kelebek ömürlü’ olmamasını temenni ediyoruz”
Milletimizin umutlarını artıran siyasetteki yumuşamanın, bu sefer ‘kelebek ömürlü’ olmamasını temenni ettiklerini belirten Erdoğan,
15 Temmuz ihaneti sonrasında, şahsımızın ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iyi niyetli gayretleriyle tesis edilen ‘Yenikapı Ruhu’, ne yazık ki birilerinin ihtiraslarına kurban edildi. Aynı aktörlerin, medya ve sosyal medyadaki silahşörlarını kullanarak, mevcut atmosferi ‘kundaklamaya’ çalıştıklarını görüyoruz. Milletimizin umutlarını artıran siyasetteki yumuşamanın, bu sefer ‘kelebek ömürlü’ olmamasını temenni ediyoruz. Her konuda aynı düşünmek, konuşmak, aynı cümleleri kurmak zorunda değiliz. Siyaset ve sosyal farklılıklarımız; zenginliğimizdir, Türkiye’nin beşerî ve kültürel hazinesini yansıtan birer değerdir. Yöntemlerimiz farklı olabilir; üsluplarımız farklı olabilir; yaşam biçimimiz, siyasetteki doğrularımız farklı olabilir. Ama hepimiz Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini, kalkınmasını, daha fazla refaha ulaşmasını istiyoruz. Hepimiz, evlatlarımızın daha müreffeh, ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal bakımdan daha güçlü bir Türkiye’de yaşamasını arzu ediyoruz. Bunun önünde duran her ne varsa, ortak tavır göstermemiz kaçınılmazdır” dedi.
Türkiye’nin on yıllardır ayağına pranga olan sorun terördür; teröre karşı ortak tavır geliştirmeden Türkiye’yi daha ileriye götürmeyeceklerini altını çizen Erdoğan, Milletimizin kardeşlik bağlarını güçlendiren, devletimizin birliğini, bütünlüğünü perçinleyen, istiklal ve istikbal mücadelemize destek olan içerdeki ve dışardaki düşmanlarına karşı demokrasimizi destekleyen her çabayı, kimden gelirse gelsin, teşvik ve takdir etmek görevimizdir. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bu ve benzeri alanlarda özgürlüklerin gelişmesine, demokrasinin standartlarının yükselmesine, Türkiye Yüzyılının inşasına katkıda bulunan aktörlerle diyaloga varız, hazırız. Temennimiz, farklılıkların korunduğu ama sosyal fay hatlarının kapandığı bir iklime siyasetin öncülük etmesidir. Siyasette tatlı bir rekabet içinde olduğumuz partilerle gerçekleştirdiğimiz temaslara, biz, bu zaviyeden bakıyoruz. Türkiye’yi devleti ve milletiyle ilelebet payidar kılma mücadelemizi Allah’ın izniyle, insanımızın hayır duasıyla yılmadan, yıkılmadan sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
“Enflasyon, inşallah yılın ikinci yarısından itibaren iniş trendine girecek”
Dış politikadan ekonomiye, terörle mücadeleden 6 Şubat depremlerinin yaralarının sarılmasına kadar her alanda yoğun mesai içinde olduklarını aktaran Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ekonomide, 2024 yılına dair veriler güzel gelmeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,7 büyüdü. Böylece, ekonomimiz Kovid-19 tedbirlerinin uygulandığı 2020 yılının ikinci çeyreğinden sonra üst üste 15 çeyrek büyümüş oldu. Çalışanların büyümeden aldığı pay, asgari ücrete yapılan ara zamların da etkisiyle rekor seviyeye ulaştı. Çalışanların büyümeden aldığı pay, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 42 olarak gerçekleşti. 1998 yılından beri görülen en yüksek seviyeyi yakalamış bulunuyoruz. Enflasyon, inşallah yılın ikinci yarısından itibaren iniş trendine girecek. Son dönemde açıklanan verilerin neredeyse tamamı orta vadeli programa uygun seyrediyor. Hayat pahalılığını körükleyen fahiş fiyat ve fırsatçılık sorununda, yeni düzenlemeyle birlikte elimiz biraz daha güçlendi. Milletimizi bîzar eden diğer konularla ilgili gerekli adımları atıyoruz. Seçkinlerin, tuzu kuruların, sesi çok çıkanların değil; sessiz yığınların sesi, milletin birikmiş sorunlarının çözüm adresi olmaya devam edeceğiz.”
“Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail’le ticari işlemleri durdurduk”
7 Ekim’den beri Gazze’de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren, bununla kalmayıp İsrail’e karşı somut tedbirler alan tek ülke Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail’le ticari işlemleri durdurduk. Gazzeli kardeşlerimize gönderdiğimiz insani yardımların toplam miktarı 55 bin tonu aştı. Vatanlarını savunan kahraman Filistin halkının yanında dimdik duruyoruz. Filistin direnişine kara çalmak isteyen sömürgeleştirilmiş zihinlere rağmen, hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmiyoruz. Tek başımıza kalsak da, bu uğurda bedel ödesek de, inşallah bu vicdanlı, onurlu ve cesur duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Filistin davasına ve Gazzeli kardeşlerimizin özgürlük mücadelesine destek veren AK Parti camiasıyla birlikte Milliyetçi Hareket Partisi yönetimi başta olmak üzere Meclis’teki diğer siyasi partilere de teşekkür ediyorum” değerlendirmelerinde bulundu.
Erdoğan, Meclis’in önceki gün oy birliğiyle aldığı ‘İsrail’in Refah Katliamlarının Lanetlenmesine Dair Kararını’ son derece kıymetli bulduklarını vurguladı.
Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Vicdan yoksunu üç-beş Siyonist işbirlikçi, Filistin konusundaki milli mutabakatı bozmaya çalışsa da, bugüne kadar hamdolsun başaramadılar. İnşallah bundan sonra da emellerine ulaşamayacaklar. Kampımızda İnsan Hakları Başkanlığı’mızın düzenlediği ‘Siyonizm’in Katliam ve Soykırım Tarihi’ başlıklı sergisi yer alıyor. İsrail’in 76 yıllık işgal ve katliam politikalarını tüm çıplaklığıyla gösteren bu ibret ve utanç verici sergiyi az önce gezdik. Toplumsal hafızamızı diri tutan ve mezalimin tarihçesini ortaya koyan sergiyi sizlerin de görmesini tavsiye ediyorum. Rabbim, topraklarıyla birlikte tüm insanlığın haysiyetini savunan Filistinli kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun diyorum.”