BİZANS-ERMENİ İLİŞKİLERİ

Abone Ol

BU HAFTADA HER HAFTA OLDUĞU GİBİ  SİZ KIYMETLİ OKUYUCULARIMIZIN KARŞISINA MERAK EDİLEN BİR KONU İLE ÇIKIYORUZ  “BİZANS-ERMENİ İLİŞKİLERİ”  YANIMIZDA DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜNDE DOKTORA YAPMAKTA OLAN, ORTAÇAĞ ALANINDA YAPTIĞI ÇALIŞMALARLA TANINAN BİLİM UZMANI ARKADAŞIM ENGİN ÖZTÜRK VAR.

H.A: ENGİN HOCAM BEN KONUMUZUNDA GENİŞLİĞİ SEBEBİYLE DİREKT  ÇİZDİĞİM ÇERÇEVEDEN KONUYA GİRMEK İSTİYORUM. BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE ERMENİLER HANGİ BÖLGELERE YERLEŞMİŞLERDİR?

Tabi… Ermeniler çok eski zamanlardan beri, yani Asurlular devrinden itibaren günümüzdeki Doğu Anadolu bölgesinde yaşıyorlardı. Van, Ağrı, Kars, Muş, Bitlis, Bingöl gibi iller geçmişte Ermenilerin önemli yerleşim yeriydi. Günümüz Anadolu’su dışında bugünkü Ermenistan ve İran’ın batı kısımlarında da Ermeniler yaşamaktaydı.İmparatorluğun ilk zamanlarında günümüz Anadolu’su tamamıyla Bizans kontrolünde olan bir yer değildi. Sınırlar sürekli Sâsâniler ile Bizans arasında değişiyordu. Ancak 387 yılında iki devlet arasında yapılan bir anlaşmaya göre Ermenistan ikiye bölündü ve Büyük Ermenistan diye adlandırdığımız ve Erzurum doğusunda olan tüm bölgeler Sâsânilerin payına düştü. Ermenilerin çok az bir kısmı bu dönem içinde Bizans toprakları içinde yaşıyordu. Hıristiyanlığın Ermeniler içinde artmasıyla Bizans saflarına bir geçiş yaşandı ve böylece Bizans’ın Doğu sınırlarında kayda değer bir Ermeni nüfusu oluştu. 6. Yüzyıldan itibaren Ermeniler Bizans tarafından imparatorluğun muhtelif yerlerine yerleştirildi. Bunlardan ilki Ege bölgesiydi, zira İzmir’in Bergama bölgesi ve Balıkesir taraflarına yerleştirilmişlerdi. Daha sonra bunu Kıbrıs takip etti. En büyük iskanlar Balkan coğrafyasına yapıldı. Çünkü Bizans’ın Türklere karşı insan kaynağına ihtiyacı vardı ve bu büyük oranda Ermenilerden karşılandı. 10. Yüzyılda Bizans’da fetih hareketlerinin başlamasıyla önce Malatya ardından Antakya geri alındı ve iki bölgeye de önemli bir Ermeni transplantasyonu yapıldı. Öyle ki,bir yüzyıl sonra Doğu Büyük Ermenistan olarak adlandırılırken, Antakya ve civarı Küçük Ermenistan olarak adlandırıldı. 11. Yüzyılda da Urfa’nın geri alınmasıyla aynı durumun burada da yaşandığını görüyoruz. Kısacası Bizans dönemi boyunca Ermeniler İmparatorluğun her yerindeydiler, ancak kahir ekseriyet her daim Doğu Anadolu bölgesi oldu.

H.A: 2.)ERMENİLER YERLEŞTİKLERİ BU BÖLGELERDE GEÇİMLERİNİ NASIL SAĞLAMIŞLAR YANİ SOSYO EKONOMİK DURUMLARI NASILDIR HOCAM?

Doğu Anadolu iklimsel olarak zor bir coğrafyadır. Hayvancılığa müsait olsa da, kaynaklarda Ermenilerin Ermeniler geçimlerini madencilik ve çeşitli emtiyaların ticareti ile sağlıyorlardı. Mesela meşhur kronikçi Gevont Ermenistan’da, yani günümüz Doğu Anadolu’sunda, mebzul miktarda gümüş madeninin olduğunu belirtir. Özellikle Arap yönetiminde Ermenilerin bu madenlerde çalıştığını söyler. Bu önemli bir geçim kaynağıydı. Yine önemli bir kronikçi olan Sebeos Ermenistan’da tuz madenlerinin olduğunu ve buranın bölgenin zadeganları ve belli din adamlarınca işletildiğini aktarır. Tuz o dönem için önemli bir meta idi. Zira insanlar gıdalarını tuzlayarak saklıyorlardı. Bu Ermenistan ve Ermenilerin ekonomisi için çok önemlidir. Mesela bu tuzdan yola çıkarak kaynaklarda “Tareks” diye geçen bir gıda maddesini söyleyebiliriz. Bu tuzlanmış balık demekti ve Ermeniler tarafından ticareti yapılırdı. Arap mutfağına pek hitap etmeyeceği için, deniz ürünlerine daha yatkın olan Bizans’a ticareti daha yoğun olmalıdır. Ayrıca Ermenilerin önemli bir kayısı ticareti de vardı. Zira 11. Yüzyılın önemli kaynaklarından olan SimeonSeth, ki bu kişi İmparator MikhaelDukas’ın doktorudur, ‘Besinlerin Alfabetik Sıralamasıyla Özeti’ adlı eserinde kayısılara ‘βερίκοκκα τὰλεγόμενα Ἀρμένια (Berikokka ta legomenaArmenia) yani Kayısılara Ermeni kayısısı denirdi, der. Tabii ki günümüzdeki coğrafyayı düşünürsek en güzel kayısılar Ermenilerin bulunduğu coğrafyada çıkıyordu.

H.A: BAŞKA BİR RÖPORTAJIMIZDA ERMENİ KAYISILARININ DA HİKAYESİNİ DİNLEMEK İSTERİZ SİZDEN. ENGİN HOCAM, BİZANSIN ERMENİLERE KARŞI İZLEDİĞİ POLİTİKA NASILDI, DAHA SONRA HERHANGİ BİR POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ YAŞANDI MI?

Elbette… Bizans’ın Ermenilere karşı ilk izlediği politika daha otonom içte serbestliğe yönelikti. Ancak İmparator Iustinianos dönemindeki değişiklikler İmparatorluğu merkezileştirdi ve Ermeniler bu serbestliklerini kaybettiler. Ermenileri giderek imparatorluk toprakları içinde eğritmeye çalıştılar. Bunu da bilhassa Kilise aracılığıyla yaptılar. Bilindiği üzere Bizans ve Ermeniler İsa’nın tabiatı konusunda anlaşamazlar. Bizans’a göre İsa çift tabiatlı, Ermenilere göre tek. Kilisenin evrensel bir politikası olarak Ermenileri zorla kendi kiliselerine ve doktrinlerine adapte etmeye çalıştılar ve bu iki kesim arasında büyük bir probleme neden oldu. 7. Yüzyılda İslam fetihleri başladığında Ermeniler Arapların protektorluğuna sığındılar. Bunun başlıca nedeni Bizans’ın Kilise baskısıydı. Görüldüğü gibi burada iki politika var. Bunlardan ilki 10. Yüzyılın sonlarından itibaren bitti, yani Ermenilerin ordu içinde kullanılması. Zira II. Basileios paralı asker sistemini yayınca Ermenilerin önemi gittikçe azaldı. Zaten kısa bir süre sonra Türkler bölgeye gelince Doğu’daki Ermeni kaynağı Bizans için tamamen son buldu. Ayrıca aynı dönemde Haçlıların da gelmesi Bizans’ın rakiplerini üçe çıkardı ve Kilikya bölgesindeki Ermeniler denge siyaseti ile Bizans’ın baskısından bir nebze kurtulabildi. İkincisi ise, yani Kilise baskısı, ilkiyle orantılı olarak son buldu. Malazgirt’te Büyük Ermenistan’ın kaybedilmesi gibi, Miryokefalon savaşında da Kilikya bölgesi geri dönülmez bir şekilde kaybedildi ve Bizans’ın Ermeniler üzerindeki hükmü de her açıdan son buldu.

H.A: 4.) BİZANS ORDUSUNDA ERMENİLERİN VARLIKLARINDAN BAHSETMEK YANLIŞ OLMAZ PEKİ BİZANS, ERMENİLERİ HANGİ ŞARTLAR KAPSAMINDA ORDUSUNA KABUL ETTİ?

Got saldırıları Bizans’ın tüm sistemini altüst edince, Bizans ordusuna taze bir kan aradı. İlk başlarda ordu içinde Gotları muhafaza etse de bu daha büyük sorunlar çıkardı. Bundan dolayı Bizans doğudaki Ermenilere yöneldi. İmparatorluk ilk başlarda çeşitli Ermeni beylerini yardıma çağırırdı, zira onları daimi olarak ordu içinde muhafaza etmezdi. Ancak 6. Yüzyıldaki sistem değişikliği Ermenileri daimi olarak orduya almaya başladı. Öyle ki Prikopios bize Iustinianos döneminde 15 büyük Ermeni komutanın adını vermektedir. Bu sistem daha sonra Bizans’taki meşhur thema sisteminin oluşumunu hazırladı. Ermeniler Bizans thema sistemi içindeki en önemli unsurdular. Themanın ilk nerede kurulduğu tam net değildir. Opsikon denilen thema da ilk thema olabilir, Armenikon denilen ilk thema da. Ancak kaynaklarda thema içinde geçen askeri birimleri ilk Armenikonthemasında görüyoruz. Ayıca Armenikontheması Bizans’ın en büyük themasıydı. Daha sonraki dönemlerde Armenikonthemasıbölünerek içinden küçük themalar da çıktı ve bu themların içi Ermenilerle dolduruldu. Bizans çeşitli Ermeni beylerini başka bölgelere naklederek onlara themalar içinden topraklar vermiştir. Bu politikayla Ermeniler imparatorluk içinde eritecekti, ancak bu imparatorlukta toprak ağalığı tarzı diyebileceğimiz bir durumu ortaya çıkardı. Buna Batı’daki gibi feodal adını vermeyi uygun görmüyorum. Zira bunlar askeri ailelerdi ancak Batı’daki gibi düzenli bir aristokratik hukukları yoktu. Zaten II. Basileios’un paralı asker politikası bu ailelerin sonunu hazırladı. Ancak Ermeniler az da olsa II. Basileios’tan sonra da ordu içinde bulundular. Fakat 12. Yüzyıla geldiğimizde Niketas’tan gördüğümüz kadarıyla Bizans ordusunun neredeyse 3/2’si Türklerden oluşuyordu. Ermeniler ise bu tarihte ağırlıklı olarak Haçlılara ve Türklere hizmet ediyorlardı.

H.A: HOCAM TEHCİR NEDİR, BİZANSIN ERMENİ TEHCİRLERİ İLK OLARAK NE ZAMAN BAŞLADI VE NASIL DEVAM ETTİ?

Tehcir kelimesi Arapça ‘hcr’ sülasisinden gelen tahcir (تهجير) “yola çıkma, gün doğumunda seyahat etme” sözünden alıntıdır. Bu Arapça sözcük hicret (هجرة) “göç etme” sözünün tef’îl babı mastarıdır. Biz günümüzde tehcir sözünü daha çok zorla göç etme manasında kullanıyoruz. Eğer bu bağlamda Ermenilerin göç ettirilmesini söylüyorsak, ilk olarak 6. Yüzyıl da tehcirin başladığını söyleyebilir. İmparator Iustinianos döneminde Ege bölgesine, günümüzdeki Bergama civarına yerleştirildiler. Daha sonra İmparator Tiberios ve Maurikios döneminde Kıbrıs’a ve Balkanlara göçler yapıldı. Balkan göçleri daha öncede bahsettiğim gibi Karadeniz’in kuzeyinden gelen Türklere karşı asker ihtiyacından dolayı yapılmıştı. 7. Yüzyılda ise daha çok thema içlerine göçler yapıldı. Özellikle bu yüzyıllarda kahir ekseriyetini Ermenilerin oluşturduğu Paulikanlar denen heretikler adalara ve balkanlara göç ettirildi. Aslında bunların Bizans kanunlarına göre öldürülmesi lazım ancak Bizans bu kişileri askeri bir güç olarak kullanmayı tercih etti. Bu heretik gurubu ileriki yüzyıllarda Bogomil adıyla Balkanlarda daha sonra da Albigeois olarak Fransa’nın güneyinde ortaya çıkacaklardır. 10. Yüzyılda Makedon Hanedanı’nın fetih hareketleriyle pek çok önemli şehir geri alındı. Bunlar ilki Melitene yani Malatya şehriydi ve yoğun bir Ermeni nüfusu buraya yerleştirildi. Daha sonra Antiokheia yani Antakya alındı ve buraya da büyük Ermeni nüfusu tehcir edildi. Son olarak 11. Yüzyılda Urfa’nın alınmasıyla buraya da büyük bir Ermeni tehciri yapıldı. RomanosDiogenes döneminde Membiç alındığında da buraya ufak bir Ermeni grubunu tehcir ederek yerleştirdi, ancak Bizans’ın ömrü bu coğrafyada fazla olmadı. Komnenoslar döneminde de yine Tokat/Niksar taraflarından imparatorluğun çeşitli yerlerine Ermeniler tehcir edildi. Ancak bu yerlerin neresi olduğu kaynaklarda geçmiyor. Bu büyük bir ihtimal Balkanlardı zira Avrupa’nın yeni uluslarına karşı Bizans’ın yine bu coğrafyada insan gücüne ihtiyacı vardı. Bu yüzyıldan sonra Bizans’ın tehcir yapacak büyük bir toprak parçası ve insan gücü kalmamıştı. Kabataslak Bizans 800 yıl boyunca İmparatorluğun çeşitli yerlerine Ermenileri bir emperyal adet olduğu üzere tehcir ettirdi. Ancak Ermeniler her daim Doğu Anadolu bölgesinde yoğun şekilde yaşadılar.

H.A: BİZANSIN KİLİSE POLİTİKASI NASIL ŞEKİLLENDİ? BU ASLINDA EN ÇOK MERAK EDİLEN KONULARDAN BİRİ AYNI ZAMANDA…

Bilindiği gibi Kilise’nin genel kabul ettiği ilk konsil 325 Nikea’dır. Ermeniler de bu konsile pek çok delege gönderdi ve kabul etti. Daha sonra 381’deki Konstantinpoliskonsili ile dinin credosu yani bizim dilimizde amentü diyebileceğimiz inanç ilkeleri kabul edildi. Ermenilerin bu iki konsile itirazları yoktur. Ancak 5. Yüzyıldan itibaren ki konsillere Ermenilerin itirazları olmuştur. Bilhassa Khalkedonkonsili inanç bakımından tek tabiata inanan Ermeniler için kabul edilemezdi. Ancak Bizans bunu her daim bir baskı unsuru olarak Ermenilere dayattı. Bundan dolayı Ermeniler Bizans’ı anlatma için onlara ‘Khalkedoncular’ tabirini kullandı. Tabii ki, Ermeniler bu konsile katılamamışlardı, zira Sâsânîlerin dinsel baskısı burada önemlidir. Daha sonradan iştirak ettikleri konsillerde bu credoyu asla benimsemeyeceklerini bildirdiler. Ayrıca şu da gözden kaçmamalı, Ermeniler 5. Yüzyılın başlarında din adamı Meşrop ile kendi milli alfabelerini oluşturdular. Bu Ermeni literatürü ve düşünce yapısı için önemli bir gelişmediler. Zira bu şekilde ne Grek ne de Sâsâni dilini ve alfabesini kullanmak zorunda kaldılar. Aslında bu durum da Bizans’ı endişelendiren bir durumdu. Zira Ermenilerin kendilerinden uzaklaştıklarını gördüler. Çünkü daha önce Grek kilisesinin kültür dairesi içindeydiler. Bizans bu tarihten sonra ne zaman Ermenistan üzerinde bir birlik kursa kiliselerin birliği meselesini gündeme getirdi. Hatta İmparator Maurikios ve Herakleios dönemlerinde kiliselerin bölünmesi de görüldü ve bu imparatorlar kendi taraflarında olan Ermenilere ayrı birer kilise kurdu ya da onları bu yollarla tehdit ettiler. Arap fetihleri dahi Bizans’ın bu fikrini değiştirtmedi. Ne zaman Türkler kalıcı olarak Anadolu’ya geldi, o zaman Bizans’ın kilise politikası büyük bir çöküntüye uğradı. Aslında Bizans Ermeni bölgelerinden elini çekince Ermeniler kiliselerini kendi içlerinde daha rahat parçaladılar. Zira Philateros adlı Ermeni komutan döneminde Matos Ermeni Kilisesi’nin dörde bölündüğünü söyler.

Hocam bu hafta Odak gazetesiyle bu kıymetli röportajı gerçekleştirdiğiniz için sizlere teşekkür ediyor, haftaya yine tarihten merak uyandıran bir kesitle değerli okuyucularımızla buluşmak üzere bu haftayı noktalıyoruz.