Biyoenerji-1

A.K - Ali Küçükkartal

S.A - Suna Arslantürk

33-5

A.K İlk soruma geçmeden önce Sunay Arslantürk kimdir?

S.A- 1992 Afyonkarahisar doğumluyum. Bir kızım var. Kızımla beraber yaşıyoruz. 2021'de bioenerji alanına yöneldim. Hala da devam ediyorum.

Biyoenerji Yeni

A.K- Açılış sorumuzun ardından röportajımızın ilk sorusunu sizlere yönelteyim. Şimdi ben dahil birçok kişi biyoenerjinin aslında ne olduğunu bilmiyor. İlk olarak onu anlatır mısınız? Bioenerji nedir? İnsanlar biyoenerjiye karşı korkmalı mı?

S.A- İnsanlar biyoenerjiye karşı şu anda evet korkuları var. Ama şöyle bir şey biyoenerji bizim yaşam enerjimizle ilgili. Yani yedi çakramız var. Yani her insanda yedi enerji giriş noktalarımız var. Bunlar blokajlandığında insanların hayatında ruhani ve bedenle alakalı etkileri olabiliyor. Zaten ruh etkilendiğinde, ruh tepkisi olarak hastalıklar çıkıyor karşımızda. Biyoenerji de bir yöne bunu azaltmakla ilgili bir şey. Aslında insanlar biyoenerjiyi hayatına sokmalı. Korkmaktan ziyade yaşamın içinde olmalı.

A.K-  Yine biyoenerji ile alakalı sorularımız devam edecek ama programın başında da söylemiştim. Her alanımızla alakalı her sorudan sonra üçlemelerimiz var. Kısa cevapla istediğimiz. Ölmeden önce yapmam gerekiyor dediğiniz bir şey var mı? . Bir seyahat olabilir. Ne bileyim görmek istediğiniz bir yer. Veya edinmek istediğiniz bir hobi.

S.A- Ölmeden önce yapmam gerekiyor dediğim şey. Şu anda bilemedim. Biyoenerji ile gayet mutluyum o yüzden bunu hiç düşünmedim.

2-45

A.K- Eğer 24 saatliğine ünlü birisinin bedeninde yaşama şansınız olsaydı bu kim olurdu?

S.A- Ebru Gündeş olabilir mesela seviyorum ben o kadını. 90'lar özellikle. Yani seviyorum.

A.K- Sahip olduğunuz en eski eşya nedir? Varsa hatırasını dinleyebiliriz.

S.A- Eski eşyaları bulundurmuyorum ben. Yani şöyle bir şey eşyaların enerjisine çok inandığımdan dolayı eski, kırık vs. bu tür şeyleri evimde çok barındırmıyorum. O yüzden yok.

Büyüüü

A.K- Gelelim ikinci sorumuza. Şimdi büyü, sihir ve metafizik olarak tabir edilen varlıklar ile biyoenerji arasında bir bağ var mı? Ya da bu varlıklar ya da yöntemler biyoenerjide kullanılıyor mu?

S.A- Biyoenerji dışında ben kozmik enerji de yapıyorum. Kozmik enerji, biyoenerji de kişinin kendi aktardığı enerji. Biyoenerji kişinin kendi aktardığı, kendisinden aktardığı enerji… Kozmik enerji de evrenin şifa kanallarıyla yani şifa enerjileriyle çalışıyorsun. Biyoenerji de aynı zamanda kozmik enerji de bu işte sihir, nazar, büyü vs. bu tür negatif etkilere maruz kalan kişilerde bunları çözümleyebiliyoruz enerji seanslarıyla.

A.K- O zaman şunu söyleyebilir miyiz? Büyü, sihir, nazar gibi kavramlar aslında enerjinin negatif türü mü?

S.A- Negatif, evet. Negatif enerji. Kişi bunlara zaten frekansı düştüğü için maruz kalıyor. Normalde frekans yüksek bir insan hiçbir şekilde negatif enerjilerden etkilenmez. Biyoenerji ve kozmik enerji de frekans yükseldiği için, auraları yükseldiğinden bu tür enerjileri de maruz kalmıyorlar.

Frekansss

A.K- Frekans dediniz, şimdi opsiyonel bir soru sorayım, üçlemelerin hemen öncesinde. Frekansın hayatımızdaki etkisi nedir?

S.A- Kişinin frekansı yükseldiğinde ruh ve beden rahatladığı için günlük hayatındaki işlerde daha kolay olur mesela. Strese girmediğinde dolayı mutsuz, üzgün hissetmez. Ruh hem rahat olduğu için enerji de kolay akar. Enerji kolay aktığı zaman işleri daha çok yolunda gider. Yani frekans yüksekliği önemli. Özellikle hastalık, hastalıktan korunabilmek adına. Frekansı düşük insanlar çok çabuk hasta olabiliyor.

A.K-  Normal, rutin hastalıklardan bahsediyoruz değil mi?

S.A- Aynen öyle, evet.

A.K- Peki. Bu arada frekansla alakalı da bir deney var, çok meşhurdur herkes bilir, bir su deneyi var aslında. Yani suya iyi şeyler söylendiğindeki o kristallerle, kötü şeyler söylendiğindeki kristallerin farklı olması gibi. Bu buna örnek olabilir mi?

S.A- Aynen, evet.

A.K- Gelelim ikinci üçlememize. Gözleme mi, pişi mi?

S.A- Gözleme.

A.K- Neli?

S.A- Peynir iyidir ya, peynirli, sade.

A.K- Deniz mi, termal mi?

S.A- Deniz. Denizin enerjisini seviyorum.

4-43

A.K- Küçükken yaptığınız en uç yaramazlık nedir? Buna kesinlikle cevap alacağım bu arada.

S.A- Ne olabilir? İşte onu eğer... Onu bir düşünmen lazım. En uç yaramazlığın şey olabilir ya... Kardeşimle beraber para kavgası yapıyorken... Bu büyük metal 50 bin liralar vardı… Çok kocaman bir şey. Ağzıma almıştım o paraları. Kavga ederken de yuttum. O para benim boğazımda kaldı. Ondan sonra biz karşı komşuya gittik. Ben nefes alamıyorum tabii. Karşı komşu onu çıkardı ama... O günü hala unutamam aslında.

Bu bir çağrı değil çığlıktır: Gözler 6 Kasım’da! Bu bir çağrı değil çığlıktır: Gözler 6 Kasım’da!

A.K- Biraz önce enerjiden bahsettik. Mekan enerjileriyle alakalı bir soru yöneltmek istiyorum ben sizlere. Hani bazı yerlerde böyle aşırı kasvet bastı deriz. Ya da... Buranın da atmosferi çok iyiymiş, huzur verdi deriz ya... Mekanın enerjisi var mıdır? Varsa neden düşük ya da neden yüksektir?

S.A- Mekanın enerjisi vardır. Yani şöyle bir şey... Kullandığımız eşyaların bile enerjisi var. Mekanın enerjisi neden düşer, neden yükselir? Bu içindeki insanların aurasına bağlı bir şey oluyor genelde. Mesela alışveriş merkezlerinde enerji düşük olabiliyor. Ya da enerji çok karışık olabiliyor. Çünkü çok insan girip çıkıyor. Atıyorum evde mesela huzurunuz vardır, mutlusunuzdur. O evin enerjisi diğer insanlara karşı güzel gelir. Genelde ibadethanelerde de... Oralar da çok huzurludur. İnsanların enerjisine bağlı olabiliyor genelde mekanların enerjisi. Onda enerji temizliği yapabiliyoruz. Öyle. O şekilde dengelenebiliyor.

A.K- Üçlemelerimize gelelim tekrardan. Sizi en çok ne kızdırır?

S.A- Salak yerine konmak, yalan kızdırır.

A.K- Zamanında yolculuk yapma şansınız olsaydı hangi zamana gidip orada kalmak isterdiniz?

S.A- Çocukluğuma.

A.K- Sabah hepimiz uyanıyoruz malum. Uyanınca yaptığınız ilk şey ne?

S.A- Uyanınca yaptığım ilk şey kahve içmek. Kahve benim için hayatımın bir parçası olunca öyle oluyor galiba.

Çakkrarar

A.K- Şimdi soracağım sorunun cevabını olabildiğince uzun tutmanızı isteyeceğim. Çünkü insanların merak ettikleri sorulardan bir tanesi. Biyoenerjinin fayda sağladığı ya da gereklilik olduğu alanlar nelerdir? Yani insan, ya evet benim biyoenerjiye ihtiyacım var. Bunu hangi noktada söylemeli?

S.A- Şöyle bir şey. Yani bunu çarka çakra açıklayabilirim ben mesela şu an. Mesela kök çarka da tıkanıklığı varsa kişinin. Ben bu dünyaya ait değilim. Yani kendi bir yere ait hissedememek gibi problemleri çok olur. Kök salmak diyoruz biz. Ben bu zamanın insanı değilim. Kök çakranın sorunlarından bunlar. Mesela kök salamama, topraklanamama. Bunlar hep kök çakradan dolayı hissedilen duygular diyebilirim. Hani bu noktada kendini bu şekilde hissedebiliyorsa. Biyoenerji seanslarına ihtiyaç duyabilir. Ya da bolca topraklanma yapabilir. Bunu nasıl yapabiliriz? Doğada bolca vakit geçirerek bu sorunu halledebiliriz. Bağırsak problemleri, kasıklar vesaire bu tür alana etkiler. Göbek deliğinin 2-3 cm altında bulunur. Cinsel olarak problemleri olduğu zaman da sakral çakra blokajlı olabilir. Bu yüzden seanslar etkili olabiliyor bu konuda. Ondan sonra solar plexus var mesela. Bu hayatımızda en çok karşına çıkan şeylerden biri biraz da. Para çakrası… Bizim para dengenizi etkiliyor. Mesela mide çakramızın sorunları midede reflü, hazımsızlık vesaire bu tür şeylerin zaten ilk sebebi insanların hazmedemedikleri. Duygusal hazımsızlık aslında solar plexus çakra en çok etkileyen şeylerden. Ben bunu hak etmedim, bu benim başıma gelmemeliydi gibi bir sürü düşünce solar plexus'u da etkiliyor. Etkilendiği zaman ne oluyor? Para çakrası olduğu için biraz daha üstünde duracağım. Farz edin ki çok para kazanıyorsunuzdur ama geldiği gibi gidiyordur. Ondan sonra yanlış ortaklık var. Yanlış sermaye, yanlış iş tercihleri bunlar hep solar plexus'u etkiler. Solar plexus blokajlı olduğu için zaten parasal sıkıntılarımız o şekilde etkileniyor. Parası olmayanlarda da dediğim gibi solar plexus çakrası tıkalı olduğu için o şekilde para girişi çıkışı paranın enerjisini çekemiyor oluyor zaten blokajı olduğu zaman. Yani paranın enerjisi bize uğramıyor.  Aynı zamanda bu ruhun tepkisi… Solar plexus tıkalı olduğunda ruhun tepkisi mide problemleri oluyor.  Kalp çakrası var sırada mesela. İkili ilişkilerde çok sıkıntı yaşıyorlarsa yani sürekli huzursuzluk, sürekli kavga, güven duygusu kesinlikle güven duygusu çok önemli zaten. Yani güven duygusu nasıl diyeyim güven olmuyorsa zaten hiçbir şey olmuyor. Güven duygusu bir şeylerin en başında geliyor zaten sevgi, saygı, huzur. Zaten güvenden sonra geliyor bunların hepsi. Kalp çakrası blokajı olduğunda güvenememe, karşıdaki kişiye bağlanamama. Bağlanmada çok sıkıntı yaşıyorlar blokajı olduğunda çakra. Bu biraz da aslında ikili ilişkilerinde de etkili. Yani bizim ailesel bağlarımız, çevremizde olan ilişkimiz her şeyimiz kalp çakrasına bağlı. Özellikle dediğim gibi gönül ilişkileri, evlilik vesaire. Blokajı olduğunda sürekli huzursuzluk, kendini tekrar eden döngüler. Bunlardan kastım mesela çok mutsuz olmuşsunuzdur, ilişkinizde ayrılmışsınızdır ama tekrar yine aynı şekilde bir insana maruz kalırsınız. Tekrar eden döngüler bu şekilde olur. Boğaz çakramız var yine. Boğaz çakramızda bizim konuşamadıklarımız, anlatamadıklarımız, kızgınlığımızda ifade edemediklerimiz. Kişinin kendini ifade edemediği zaman zaten direkt boğaz çakrası etkilenebiliyor. Boğaz çakrasında bademcikler, boğaz hastalıkları yani hani “Boğazımı indi” deriz ya bu tür şeylere çok maruz kaldığımız sıralar zaten direkt boğaz çakrası blokajı olarak algılanabilir. Kişi kendini ifade edemez. Ondan sonra hissettiklerini söyleyemez. Yani bir şeyler içinde düğümlenir kalır. Böyle hissettiğimiz zamanlar boğaz çakrasına çalışılması lazım. Yaşam enerjisi bu yedi çakraya göre yol bularak aka. Hani bir su yolu düşünün. Atıyorum solar plexus çakranı tıkandığında diğer çakraları da enerji akışı daha çok azalıyor. O yüzden zamanla diğer çakralar da etkilenebiliyor. Yani hepsi bir bütün… Üçüncü göz çakramız var. Sezgisel gücümüz. Şöyle iki kaşımızın arasında üçüncü göz çakramız vardır. Bu da mesela sezgisel gücümüzdür. Üçüncü göz çakrası blokajlandığında sezgisel gücümüz zayıflar. Mesela bir insanla karşılaşırsınız. Bu ilk üç saniye hissettiğiniz o gerçek olandır yani. İlk intiba…  İşte o gerçek. Hani bu sonraki o üç saniyeden sonrası artık ego devreye girdiği için yanlış anımsanıyor olabiliyor. Ama o ilk üç saniye gerçekten çok önemli. Bu her şey için geçerli. Mesela bir durum olur. İlk anda hissettiğiniz bir şey doğrudur. Elektrik alıp alamamak. Mesela ilk anda elektrik alamazsın ama sonradan uğraşırsın. Ama yok yine olmaz. Üçüncü göz bilokajlandığında kişi doğru kararlar veremez. Sezgisel gücü zayıfladığı için altıncı his dediğimiz bir olay vardır. Gerçekten kimisinde çok kuvvetli olur. O üçüncü göz çakramızın çok çalıştığından da kaynaklanabiliyor bazen. Yani önemli olan aslında bizim çakralarımızın çok çalışması değil, dengeli çalışması. Çünkü çok çalıştığı zaman da sıkıntı olabilir.  Söz konusu çarka blokajlandığında doğru kararlar verememe verdiği kararların arkasında duramamak özellikle bu ikisi çok fazla öne çıkabiliyor. Kişinin sezgisel gücü çok yanılmaya başlıyor. Yani bu şekilde de bir şeyler hissettiğimiz zaman biyoenerjiye başvurabilir ya da kendisi artık yapabilir. Sadece biyoenerjiyle alakalı değil aslında bu enerji olayları. Doğru bilinen yanlışlar var mesela. Çok gördüğüm şeyler ve kesinlikle yapmadığım şeyler. Aslında çok severim böyle gördüğüm şeyi, uygulamayı. Mesela şey var, evde tuz yakma. Evde tuz yakmak için insanlar gerçekten bu uygulama için can atıyorlar. Ama gerçekten çok tehlikeli bir şey yapıyor olabilirler. Negatif enerjiyi dağıtmak için yakılır aslında o tuz. O şekilde yönlendiriliyorlar. Ama negatif enerjiyi dağıtmak yerine daha çok negatif enerjiyi biriktirdiği için, kendine çektiği için insanlar çok tuhaf şeyler yaşayabiliyor. Tepe çakramız var. Tepe çakra da bizim ilahiyle olan bağımız var. Başımızın içinde. Tepe çakra olarak adlandırıyoruz ama başımızın tepesinde bulunuyor. Tepe çakraya ve üçüncü göz çakraya kişinin müdahalesi çok olmuyor. Yani biyoenerji ya da kozmik enerji uygulayıcılarının müdahalesi çok olamıyor. Özellikle tepe çakraya ilahiyle olan bağımız olduğu için ona müdahale yukarıdan geliyor. Yani şöyle söyleyeyim. Kişi mesela insanlığa karşı çok çok büyük suç işlemedikçe ya da ne bileyim kendine karşı çok büyük hatalar vs. yapmadıkça o çakra hep açık kalır. Kapatmak için uğraşmak gerekiyor. Bir de nasıl diyeyim Allah kulundan ümidini kesmez aslında ama öyle bir noktada kendisinin kapattığını biliyorum. Yani duymuştum. Derin konular.

A.K- O zaman üçlemelerimize gelelim. Bu aralar aslında ben normal yaşamınızdan da biliyorum siz diyettesiniz. Evet. Ama yemekle alakalı bir soru soracağım. En iyi yaptığınız yemek nedir?

S.A- Karnıyarık. Aslında ben her yemeği yiyorum. Yani elim lezzetlidir. Ne yaparsam cidden çok çok güzel olur ama yapmaktan en keyif aldığım afyon kebabı ya. Onu yapmaktan keyif alırım. Onun süslemesi, sunumu falan.

A.K- Peki, kimsenin bilmediği bir itirafınızı sizden dinleyebilir miyiz?

S.A- Şunu söyleyebilirim. İnsanları iyileştirmek için çok fazla uğraşlara giriyorum. Bazen kişi bunu çok talep etmediği halde müdahale edebiliyorum kendimden dolayı. Yani iyileştirmeye karşı çok böyle meraklıyım ya. Kendimden, bu oyunu sevmiyorum aslında. Biraz da kişinin tekamülüne yol alıyor. Yani kişinin tekamülüne müdahale olduğu için aslında yasaklı bölge diyebiliyoruz biz bunu kendi aramızda. Bunu sevmiyorum. Kendimde bunu hiç sevmiyorum gerçekten.

A.K- Hani insanların anlarında, hayatlarında düzeltiyorum. Bazı anlar vardır. Ya keşke şurada olmasaydım. Ya yerin dibine girseydim de şuna maruz kalmasaydım. Hani bu çocuklarınızla alakalı olabilir ki burada da konuklarımızdan çok ilginç şeyler çıkıyor. O yüzden soracağım. Hayatta en çok utandığınızdan nedir?

S.A- En çok utandığım, düşünmem lazım biraz… Lise çağlarıma gittim bir an. Derse girmeden önce böyle bir sıraya girersiniz ya o sırada çok sıkı kontroller oluyor. Tozluk diye moda bir şey vardı o sırada. Ona da takmıştım artık ben. Sürekli bir tozlukla giriyorum, girmeye çalışıyorum mesela. Ben o tozluğu içeriye girerken eteğimin altına yukarıya kaldırmıştım. Girerken görmüş hoca bunu, bana tokadı bir yapıştırdı o an. Herkesin içinde ne olduğumu şaşırmıştım. Ve cidden başka hocalar falan olunca çok utanmıştım. O günü unutamam yani.

Istek

A.K: Biyoenerji seansları uzaktan yapılabilir mi, ki yapıldığını biliyorum. Bir de biyoenerji en çok hangi hastalıklar için tercih edilen bir yöntem? Uzaktan seans sorumu detaylandırmak gerekirse nasıl yapılıyor? Sizi konuk almadan önce yaptığımız araştırmalarda, internet üzerinden özellikle, çok fazla 50 liraya, 100 liraya uzaktan bakım yapılır, seansa yapılır gibi sponsorlu ilanlar gördük bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

S.A: Uzaktan ve yakından hiçbir farkı yok. Hatta uzaktan bazen daha güçlü akabiliyor enerji. Burada önemli olan niyet. Kişiye karşı niyeti aldıktan sonra enerji seansları başlar zaten. Önce niyeti alırsın, sonra seansa giriş yaparsın. Ama uzaktan ya da yakından hiçbir şekilde enerji değişikliği olmuyor. Kişilerde bazen soru işaretleri olabiliyor. Uzaktan nasıl olacak? Uzaktan olur mu? Nasıl hissedeceğim ben? Yapan kişinin kendi niyeti de çok önemli burada. Uzaktan tamam ben yapıyorum, tamam uzaktan yapalım deyip de kişi orada çayını kahvesini de içebiliyor olabiliyor. Çünkü hiçbir emek bu kadar ucuz olmamalı diye düşünüyorum ben. Orada emek olduğunu da sanmıyorum aslında. Birazcık önyargılı yaklaşmış olacağım ama. Uzaktan enerji yapıldığında bile o enerjinin vücudunuzda gezindiğini ya da vücudunuzda uyuşukluk gibi şeyler hissediyorsunuz. O hissiyatınız yüksek olabilir. Uzaktan yapılsa bile hissedersiniz bunu. Örneğin uzaktan yapıyordum ben seansı bitirdikten sonra danışan diyordu ki, ya bir ara bir bulutlarda gezindiğimi hissettim ya da ayaklarım havaya kalktı gibi oldu sanki. Niye öyle hissettim vesaire gibi çok şeyle karşılaşabiliyorum. Vücudum sürekli karıncalandı. Elim neredeyse sanki orada bir enerjiyi hissettim gibi oldum gibi şeyler. Bu şekilde kişi anlayabiliyorsa demek ki tamam uzaktan enerji yapmış. İşe yaramış, çalışmış.

Anladım. Şimdi mesela vertigosu olan bir ablam vardı. Ona çalışmıştık. Aynı zamanda modülleri vardı. Modülleri küçüldü bioenerji seanslarından sonra ama bayağı çalıştık. Bioenerji'de şey olur mesela, en az 3 seans yapılır, en fazla 12 seansa kadar çıkar. 12 seanstan sonra minimum 1-2 ay ara vermek gerekir. Sonra tekrar bir 12 seanslık döngü başlar. Biz bu döngüyü 2 kere falan yaptık. Modülleri vardı, vertigosu vardı. Vertigosu şu an tamamen ortadan kalktı. Şu an modülleri küçüldü. Vertigosu yok. Aynı zamanda eşine de yapmıştık o ablacığı. Eşininde de şekeri ve tansiyonu çok yüksekti. Şekeri, tansiyonu şu an dengede gidiyor.

Kapakkkk

A.K: Opsiyonel bir soru daha yönelteceğim. Üçlemeyi ondan sonra soracağım. Yani daha ruhsal hastalıklara bakacak olursak, fizyolojikten ziyade ruhsal olarak, kişilik bozuklukları, bipolar deniyordu sanırım onlara, ne bileyim çift kişilik gibi, panik atak gibi. Bunlara bakacak olursak, biyoenerjinin ruh hastalıkları üzerindeki etkisi nedir diye soruyoruz.

S.A: Biyoenerji ruh beden zihin sağlığını etkilediği için, yani hem beden hastalıklarına iyi gelebiliyor, hem ruhani hastalıklara iyi gelebiliyor, hem de zihnimizi boşaltıp, aynı zamanda ruh zihin boşaldığı zaman ruh zaten acayip derecede huzura eriyor. Yani sürekli beyninizden bir düşüncelerin geçtiğini düşünün. Ruhu bunaltan şeyler zaten bunlar. Seanslarla zihin susabiliyor zamanla, zihin sustuğu zaman kişinin enerjisi daha böyle yüksek ve ruhani boyutta huzurlu derecede olabildiği için. Ruhu sakinleştiriyor, zihni sakinleştiriyor. Ruh ve zihin sakinleştiği zaman bu zaten otomatikman panik ataktır vesairedir o tür şeylerde  de etkisi olabiliyor.

A.K: Üçlemelerimize geçelim. Sinema mı, tiyatro mu? Neden?

S.A: Sinema. Bilmiyorum, daha cazip geliyor bana. Yani onu ekrandan izlemek daha güzel geliyor bana.

A.K: Çay kahve sorusuna gelelim. Çay insanı mısınız, kahve insanı mısınız?

S.A: Kahve insanıyım.

A.K: Sıcak yemek mi yoksa daha çok aperatif fast-food diye tabir edilen yiyecekler mi?

S.A: Sıcak yemek. Yani sıcak yemenin tadı da huzurda bir ayrı oluyor aslında. Anne sıcaklığı, eve olduğuna. Bir de anne yemeği ise eğer. Buradan bütün annelere de selam söyleyelim. Selam olsun.

Kayıt Ettt

Kaynak: Ali KÜÇÜKKARTAL