Altılı masa

Abone Ol

Türk siyasetinin en uyumlu koalisyonu, Süleyman Demirel-Erdal İnönü koalisyonudur. 20 Kasım 1991-16 Mayıs 1993... Doğruyol Partisi ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti ortaklığı.
 Demirel... Ortağına hiç "küçük parti" gözüyle bakmadı.
 "İnönü'den habersiz" hiçbir iş yapmadı.
 Demirel, ortağına bu kadar "özen" göstermeseydi... "Güven" vermeseydi... Çankaya'ya çıkamazdı.
Siyaset... Bir sanattır.
Hele... Altılı masada siyaset... İnce sanat.

***



Dörtlü masa
Türk siyasetinin "en" kalabalık, "en" çok partili koalisyonu... Süleyman Demirel-Necmettin Erbakan-Alpaslan Türkeş-Turhan Feyzioğlu ortaklığıdır.
1 Mart 1975-21 Haziran 1977... Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi ortaklığı... Dört ayaklı masa.
Zor bir dönem... Ve "deve dişi gibi" şöhretli isimler.
Süleyman Demirel... "Kırıp dökmeden... Ortaklarını incitmeden... Her konuyu onlarla paylaşarak" öyle bir "ince sanat" sergiledi ki... Koalisyon "seçime kadar" devam etti.

***


Fren patlaması
Ağacın dalları, kendi aralarında kavga etmezler.
Altılı masanın en büyük partisi... CHP'de... Ağacın dalları kavga halinde... Parti, tam bir kaynayan kazan.
Öyle olmasa Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu...
Kamuoyu önünde... Arkadaşlarına, "Yanımda mısınız? Arkamda mısınız?" diye sorar mı?
Altılı masaya gelince... "Topluma güven veren bir uyumdan" söz etmek mümkün mü?
Öyle olsaydı... İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener"çileden çıkar mıydı?"
Altılı masanın, "noter masası olmadığını" söylemek zorunda kalır mıydı?

***


Muhalefet... Onlara yetiyor
Altılı masa... Gerçekten iktidar olmak istiyor mu?
Yoksa... Muhalefette kalmak... Koltuklarını korumak onlara yetiyor mu?
Büyük hedefler iddia ister... İnanç ister... Vizyon ister.
İktidara gelmek, büyük hedeftir.
Altılı masada böyle bir iddia... İnanç birliği... Vizyon görebiliyor musunuz?

***


Kavgalı eve kız vermezlerkız
Siyasette... Eğer ittifak... Ortaklık düşünülüyorsa;
Kimse, "Benim partim, senin partinden büyük... Öyleyse benim dediğim dedik, çaldığım düdük... Ben ne dersem o olacak" havasına girmez... Giremez.
Girerse... Masa çizilir"Kendi içinde kavgalı masa" görüntüsü doğar.
Meşhur sözdür... "Kavgalı eve kız vermezler."
Seçmen... "Didişenlere" oy verir mi?

***


Çığır açacak seçim
Seçime gidiyoruz... Daha önceki seçimlerden çok farklı... Zira... Türkiye hedef yükseltti.
Türkiye'nin siyasetteki ligi artık değişti... Almanya, İngiltere, Fransa ile... Dünyanın gelişmiş devleriyle yarışan bir ligdeyiz. Türkiye'yi yönetmeye talip olanlar, büyük hedefler ortaya koymak zorundalar.
Otoyollar... Köprüler... Barajlar... Büyük hedef olmaktan çıktı... Rutin işler halini aldı... Yeni hedefler çok daha yukarısı.
Ayrıca... Büyük hedeflerden söz etmek de yetmez... Söylemin, iddianın içini doldurmak şart.
Nasıl yapacaksın? Hangi programla? Hangi kadrolarla?
Altılı masa bugüne kadar ortaya Türkiye'yi daha ileriye taşımaya yönelik bir program koyabildi mi?
Seçmen... Masada hangi yemeklerin olduğuna bakmaz...
Vizyona bakar.

***


Erken gelen yorgunluk
Seçim yarışı bir uzun koşudur... 100 metre değildir... Maratondur.
İyi hazırlanacaksın... İpi göğüslemeye nefesin yetecek... Aksi halde yorulursun... Yarıştan koparsın.
Altılı masa... Yarışa hazırlıksız başladı... Ve tartışmalı... "Sen... Hayır ben... Ekrem İmamoğlu... Karadeniz gezisi... Mansur Yavaş... Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır... HDP'ye bakanlık" tartışmaları.
Masadakiler... Enerjilerini boşa harcadılar... Havanda su dövdüler... Erken yoruldular.

***


Altın öğüt
Ünlü Fransız reklamcı Jacques Seguela...
1991 seçim kampanyasında Türkiye'deydi... Anavatan Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Mesut Yılmaz'ın, tam yetkili kampanya yöneticisiydi.
Mesut Yılmaz'a, 10 altın öğütte bulundu.
Bir numaralı öğüt:
"Seçimi ideoloji değil, lider kazanır."
1991'de... İktidar partisinin lideri seçimi kaybetti.
Süleyman Demirel... Üçüncü sıradaki partinin lideri olarak girdiği seçimin birincisi oldu.
Liderlik bir kurumdur... Önemlidir... Fransız'ın, altın öğüdünü yabana atmamak gerekir.

***


Lider
Birinci soru: Kimdir? Kime lider denir? Siyasi parti genel başkanı olan herkes gerçekten lider midir?
Yanıt... "Bir davanın peşinden koşan kişidir."
İkinci soru: Dava nedir?
Yanıt uzun... Sadece şu kadarını söyleyelim... "Sen git ben geleyim... İlle de seni devireceğim" demek, dava değildir.

***


Özetle
Meclis'teki, ikinci partinin Genel Başkanı Erdal İnönü'ye sormuştum:
Başbakan Turgut Özal'ı eleştiriyorsunuz... Yarın siz iktidara gelirseniz, Başbakan olursanız ne yapacaksınız?
SHP lideri İnönü, "Özal ne yaptıysa tersini yapacağım" demişti.
İnönü'nün bu sözü toplumda karşılık bulmadı.
Sonra... Erdal Bey aradı... Söyleminde bir değişiklik yaptı:
Turgut Bey'in yaptığı, başlattığı doğru projeler aynen devam edecektir... Yanlış bulduklarımı ise düzelteceğim.
Özetle;
"Karşıyım karşı... Her şeye karşı" söyleminin toplumda karşılığı olmaz.