İbrahim Küçükkurt Konferans Salonunda düzenlenen etkinlikte; Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şerife Ebru Okuyucu, Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Sena Coşkun, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sibel Yazıcı, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şaban Ortak ve Doç. Dr. Ceren Utkugün ile akademik personel ve öğrenciler katıldı.
“DEMOKRASİ İLE İÇSELLEŞMEYEN CUMHURİYET, ‘CUMHURİYET’ OLARAK TANIMLANAMAZ”
Panel moderatörü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sibel Yazıcı, Cumhuriyetin, Fransız İhtilalinden sonra yöneticilerinin halk tarafından seçildiği bir yönetim anlayışı olarak kabul edildiğini belirtti. Yazıcı yaptığı konuşmada, “Cumhuriyet kelimesi çoğu dilde kamuya ait anlamına geliyor. Ayrıca etimolojik olarak baktığımızda ‘cumhuriyet’ başlarda şehir hazinesi anlamına geliyor ve daha sonra ortak menfaate tekabül ediyor” dedi. Tarihsel süreçte cumhuriyetin bir hükümet şekli mi yoksa bir devlet şekli mi tarzında ikilemlerinin olduğunu kaydeden Yazıcı, “Fransızlar, 1884’te anayasalarına ekledikleri bir madde ile cumhuriyeti hükümet olarak ifade ediyor. 1908’de ise din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak cumhuriyeti bir devlet şekli olarak kabul ediyorlar. Bizde de benzer bir sürecin kazandığını görüyoruz. 1923’te bir hükümet krizini çözme biçimi olarak ifade ediliyor. Fakat ondan sonraki anayasalarda cumhuriyet bir devletin yönetim şekli olarak tanımlanıyor” diye konuştu. Yazıcı, demokrasi ile içselleşmeyen cumhuriyetin, ‘cumhuriyet’ olarak tanımlanamayacağını da sözlerine ekledi.
“MUSTAFA KEMAL KRİZLERİ FIRSATA ÇEVİRMİŞTİR”
Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaban Ortak ise Cumhuriyete giden süreci anlattığı konuşmasında 1909 yılında “Cumhuriyete gidiyoruz” demenin çok zor olduğunu ifade etti. Ortak, Mustafa Kemal’de cumhuriyet fikrinin askeri okuldan itibaren var olduğunu belirterek, “Erzurum ve Sivas Kongrelerinde milli kuvvetlerin aktif hale getirileceği ve millet egemenliğine dayanılacağından söz ediliyor. Bu Cumhuriyete giden süreçte önemlidir. Fakat Cumhuriyetten bahsetmek için çok erkendir” dedi. Mustafa Kemal’in hiçbir zaman olgunlaşmayan meyveyi koparmayacağını söyleyen Ortak, “Mustafa Kemal atacağı adımlarda uygun şartlar oluşmuş mu, fırsatlar var mı diye değerlendirir. Bazen de fırsat olmazsa kendisi fırsatları oluşturur. Tam da Cumhuriyete giden süreçte yaşanan hükümet krizi fırsata dönüştürülüyor. Lozan’a da tek hükümet gidilmesi için 1920’de Saltanat kaldırılıyor. Yine burada da kriz fırsata çevriliyor” ifadelerini kullandı.
“MUSTAFA KEMAL, PADİŞAHA OLUMSUZ BİR CÜMLE KULLANMAMIŞTIR”
Mustafa Kemal’in hiçbir zaman Padişah Vahdettin hakkında olumsuz bir cümle kullanmadığını, tam tersi bağlılığını ifade ettiği bilgisini paylaşan Ortak, “Mustafa Kemal Erzurum ve Sivas Kongrelerinde başkan seçilerek padişaha bağlılık telgrafı çekmiştir. Aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanı seçiliyor ve yine padişaha bağlılık telgrafı çekiyor. Mustafa Kemal ne kadar İstanbul Hükümeti ile ters düşse de padişah hakkında olumsuz herhangi bir cümle kullanamayacaktır. Ta ki 1 Kasım’a gelindiğinde Saltanat kaldırılana kadar. Burada da saltanat kaldırılsa dahi halifeliğe dokunulmamıştır” diye konuştu.
Ortak, Cumhuriyet’in ilanını ise şu sözlerle anlattı:
“Mustafa Kemal 1. TBMM içerisinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu Başkanı olarak Dokuz Umde Kararlarını yayınlıyor ve seçime gidiliyor. Muhalefet denilen ikinci grup ve diğerleri seçimi kazanamıyor. Mustafa Kemal’in aday gösterdiği liste ve diğer 3 kişi meclise giriyor. İkinci meclis 11 Ağustos 1923’te açılarak meclis hükümeti sistemi kabul ediliyor. Daha sonra hükümet bunalımı sorunu çıkıyor ve rejim değişikliği gündeme geliyor. 28 Ekim akşamı Mustafa Kemal meşhur cümleyi kurarak, ‘Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz’ diyor.”
“MİLLİ BAYRAMLAR, MİLLİ DUYGULARI CANLANDIRAN ÇABALARDANDIR”
Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceren Utkugün ise 29 Ekim’in Bayram ilan edilmesinden ve Mustafa Kemal döneminde kutlanılan Cumhuriyet bayramlarından bahsetti. Utkugün, kavram olarak milli bayramların milliyetçilik akımı sonrası ulus devletler kurulmasını takiben ulus devletlerin bayram kutlamalarına milli bayramların eklenmesi ile ortaya çıktığını ifade etti. İkinci Meşrutiyetten sonra Türk milliyetçiliğinin ön plana çıktığını kaydeden Utkugün, “Bu doğrultuda devletin başındaki liderler; vatan, dil, milli iktisat ve milli bilinç, tarih üzerine çalışmalar yapacaktır. Yine bu doğrultuda Türk Ocağı kurulacak, Türk Yurdu ve Genç Kalemler Dergisi faaliyetleri dikkat çekecektir. Bunların dışında, milletin hep birlikte katılıp heyecan duyacağı, sürekli hale getirilip nesillere aktarılacağı, milli duyguları canlandıran çabalardan birisi de milli bayramlar olacaktır” diye konuştu.
İKİNCİ MEŞRUTİYET’TEN CUMHURİYET’E BAYRAM GELENEĞİ ANLATILDI
Osmanlı Devleti’nde kutlanan ilk milli bayramın İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği 23 Temmuz 1908 günü olduğu bilgisini veren Utkugün, “Bunun dışında Osmanlı Kuruluş Günü, İdman Bayramı, Çocuklar Bayramı ve Amele Bayramı da kutlanmaktaydı” dedi. Millî Mücadele döneminde en önemli konulardan birisinin milli duyguların arttırılması olduğunu ifade eden Utkugün, şöyle konuştu:
“Milli duyguların arttırılması doğrultusunda milli bayram kutlamaları önemsenecektir. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde de aynı sebeplerle milli bayram kutlamalarına önem verildiğini görüyoruz. TBMM’nin açıldığı 23 Nisan günü de Milli Egemenlik günü olarak kutlanacaktır. 30 Ağustos Zafer Bayramı da ilk kez 1924 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın katılımıyla Afyonkarahisar’da kutlanacaktır. Bir diğeri ise Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs’tır. 29 Ekim 1923’te bilindiği üzere Cumhuriyet ilan edilecektir. Akşam saat 21.00 sıralarında tüm Türkiye’de 101 tane top atışıyla duyurulacak ve şenlikler yapılacaktır. 29 Ekim 1924 yılında bir kararname çıkarılarak ülke genelinde bayram kutlamaları nasıl yapılacağı, top atışları yapılacağı ve resmî törenler düzenleneceği tüm halka duyurulmuştur. 25 Nisan 1925’te TBMM’de yapılan görüşmelerin sonucunda dört maddelik kanunla 29 Ekim günü, ‘Cumhuriyet Bayramı’ adıyla milli bayram olarak ilan edilecektir.”
Panelin ardından Yönetmen Hakan Yılmaz’ın “An ve An Kocatepe” ve Yönetmen Afranur Arslantaş’ın “Onurlu Kurşun Miralay Reşat Çiğiltepe” adlı belgesellerin gösterimi gerçekleştirildi.