Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi (DOKOBİM) tarafından “Doğa Sohbetleri” etkinliklerinin üçüncüsü kapsamında “Ekosistemde ±1°C” konulu söyleşi düzenlendi.

Erdal Akar Konferans Salonunda düzenlenen söyleşiye; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Koçak ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı.

25 Mart2502

Başkan Köksal, Atatürk Kültür Merkezi'nde incelemelerde bulundu! Başkan Köksal, Atatürk Kültür Merkezi'nde incelemelerde bulundu!

Söyleşinin açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Hüseyin Koçak, küçük olayların büyük sorunlara neden olabileceğini belirtti. Koçak, “Bir nokta bir harfi, bir harf bir anlamı değiştirebilir. ‘Artı, eksi ne olacak?’ dememek lazım. Bu etkinlikleri farkındalık oluşturmak, öğrencilerin bir kavram öğrenmesi için düzenliyoruz. Her şey ‘bir’ ile başlıyor. Bir kişi her şeyi yapamaz ama herkes bir şeyi yaparsa etrafımız değişebilir” dedi.

“HIZLI BÜYÜYEN HAYVANLAR DAHA KÜÇÜK KALIR”

Söyleşide konuşmacı olarak yer alan DOKOBİM Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, ekosistemde meydana gelen sıcaklık farklılıklarının biyolojik yansımalarını anlattı. Erişmiş, suyun hayatın her alanında var olan önemli bir kaynak olduğunu belirterek, canlıların biyocoğrafik dağılımında ‘Allen ve Bergman’ olarak 2 ayrı kuralın olduğunu belirtti. Erişmiş, “Allen Kuralına göre sıcakkanlı hayvanlar; kuyruk, gaga gibi uzantılarını sıcaklığa göre değiştirirler ve yüzey alanlarını genişletirler. Bergman Kuralına göre ise soğuk bölgeler, sıcakkanlı hayvanların vücut büyüklüğünün artmasına sebep olur. Yani kuzeye çıkıldığında sıcakkanlıysan daha büyük yüzeylere sahip olarak suyu tasarruf etmiş olursun” dedi.

Suyun kullanımına bağlı olarak hızlı büyüyen hayvanların daha küçük kaldığını vurgulayan Erişmiş, “Soğukkanlı hayvanlar, var olan bir alan içerisindeki artı eksi dediğimiz kışa girilecek zaman diliminde yani kasım ayı itibari ile mart dönemine kadar kış uykusuna giriyorlar. Memeli canlılar ise kış uykusuna girmiyor ama beslenerek var olan enerjiyi az kullanabilmek için ‘Torpor’ dediğimiz aşamaya geçiyor. Yani kalbi yavaş atıyor ve yağ bezleri kahverengiye dönüşüyor” diye konuştu.

25 Mart2507

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE EN GARİBAN: İNSAN”

İklim değişikliğine göre bitkilerin ve kuşların da fizyolojik olarak önlem aldıklarını kaydeden Erişmiş, “İnsan, canlılar içinde en gariban olandır. İklim değişikliğine göre bir strateji üretememiştir. Sadece zekâsı vardır. Buna bağlı olarak giyinme, barınma, klimayı açma gibi davranışlarla önlem almaya çalışır” dedi. Erişmiş, iklim değişikliğine uyum politikalarına bireysel olarak ne yapılabileceği konusunda bilgi vererek, “Bizler de zayıf olduğumuz bir yön olarak iklim değişikliğinde stratejilerimizi mutlaka ortaya koymalıyız. Bunun da başrolünün su olduğunu biliyoruz. Artı, eksik olarak küçük görülen bu değişmelere hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Yaşamımız buna bağlı” ifadelerini kullandı.

“GÜNÜMÜZ İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ ÖNCEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİNDEN FARKLI”

DOKOBİM Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Okan Bozyurt ise iklimin günümüzde olduğu kadar jeolojik dönemlerde de büyük değişime uğradığını ifade etti. Günümüzde yaşanılan iklim değişikliğinin daha önceki iklim değişikliklerine göre farklılıklar gösterdiğine dikkat çeken Bozyurt, şunları belirtti:

“Daha önceki iklim değişikliklerinde çok daha geniş bir zamana yayılma var. O zaman antropojen faktörler yok, doğal süreçler etkili. Sanayi devrimine kadar olan süreçte sıcaklık 1 santigrat derece artmaktayken 1880’li yıllardan itibaren antropojenik etkilerin devreye girmesiyle 1.3 santigrat derece artmıştır. Havanın günlük bir derece sıcaklık fark etmesi bir şey ifade etmez. Fakat 1 santigrat derece oynaması çok şey ifade eder. Havanın 1 santigrat dereceden 0 santigrat dereceye düşmesi don olayına sebep olur. Zirai don tehlikesi başlar, sular donmaya başlar. Her şeyden önce su hal değiştirir.”

“DÜNYADA İKLİM MÜLTECİLİĞİ BAŞLADI”

Yüksek sıcaklığın ve su kıtlığının özellikle tropik bölgelerde tarımsal verimi giderek azaltacağına dikkat çeken Bozyurt, “Eğer tarım yapılan bir köyden büyük bir şehre göç ediliyorsa bu bana göre iklim göçüdür. Bana göre iklim mülteciliği de başladı. Bugün Afrika’dan ve birçok gelişmemiş ülkelerden Avrupa’ya göçün temelinde sadece sosyal huzursuzluklar yatmıyor, açlık ve kıtlık da yatıyor” dedi.

Bozyurt, ilk iklim mültecisinin 2015 yılında Kribati Adaları’nda ortaya çıktığı bilgisini vererek,  “Deniz seviyesinin giderek yükselmeye başlamasıyla birlikte ada yavaş yavaş sular altında kalmaya başladı ve bir kişi Avustralya’ya mülteci statüsünde başvurdu. Yani şu anda dünyada iklim mülteciliği ciddi anlamda başladı” diye konuştu.

25 Mart2501

“EYLÜL VE EKİM YAZ MEVSİMİ AYLARI”

Türkiye’deki iklim değişikliği hakkında da bilgiler veren Bozyurt, Türkiye’nin Akdeniz havzasında yer alması sebebiyle 2,5 ile 4,5 santigrat derece sıcaklık değişiminin var olduğunu belirtti. Bozyurt, “Yaz mevsiminin 2 ay uzaması söz konusu. Ben artık eylül ayını bir sonbahar ayı olarak görmüyorum. Eylül hatta ekim bile bana göre artık bir yaz ayı” dedi. Bozyurt, şunları kaydetti:

“Eskiden ekimler, ekim ayında yapıldığı için ‘Ekim’ ayı deniliyordu. Şimdi çiftçiler ekim ayında ekmiyor. Çiftçiler kasım ayında hatta aralıkta ekmeye başladı. Ekim ayında artık istenilen yağışlar olmuyor. İlkbahar da giderek sıcaklaşmaya başladı. Soğuk mevsimlerin sınırları giderek daralmaya, sıcak mevsim sınırları giderek genişlemeye başladı. Türkiye’de ilk çölleşecek bölge Güneydoğu Anadolu Bölgesi biliniyor fakat ilk çölleşecek bölge Tuz Gölü ve Çevresi.”

Söyleşi, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

Kaynak: GAMZE KARABULUT