29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı her yıl büyük bir çoşku ve onurla kutladık. Yıl 2023 ve 100 yıllık bir Türk istiklalini, Türk egemenliğini kutlamanın gururuyla daha nice yeni yüzyıllara adım atmaktayız. Yediden yetmişe milyonlarca insan, bayraklarla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı idrak ediyor. Türkiye'nin yönetim şeklinin Cumhuriyet olarak ilan edildiği bu tarih, Türk milletinin şanlı bayramıdır ve olmaya da ilelebet devam edecektir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında dile getirilen ‘Cumhuriyet’ kavramının henüz ne anlam ifade ettiğini Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası bilmiyordu. Gerçek anlamda Cumhuriyet üzerinde düşünen tek kişi Atatürk olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, daha Erzurum Kongresi günlerinde “Muhakkak ki var olan hükümet biçimi ülkenin refah ve mutluluğuna ve gelişmesine yeterli gelmeyecektir. Başka bir hükümet biçimi arayıp bulmamız gerektiği kanısındayım” sözleriyle Türkiye için yeni bir siyasi rejimin gerekliliğine işaret ediyordu. Neyi tercih ettiğini ise 7/8 Temmuz 1919 günü sabaha karşı Mazhar Müfit Kansu’ya “Zaferden sonra şekl-i hükümet, Cumhuriyet olacaktır” sözleriyle ifade etmiştir.
Rejimin Adı Belli Olmalıydı
23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı sırada yeni Türk devletinin adı henüz konulmamıştı.23 Nisan 1920'den beri Türkiye'yi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, millî egemenlik esasına dayanıyordu. Bu, adı konulmamış bir cumhuriyet yönetimiydi. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." deniliyordu. Yeni rejimin ilân edilmemiş bir Cumhuriyet olduğunun göstergesiydi. Cumhuriyetin ilanında en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla bu engel aşılmış oldu. Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında tarihî bir görev yapan birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağıldı (l Nisan 1923). Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması'nı onayladı. Böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanması sonrası 13 Ekim 1923’te Ankara Türkiye Devleti’nin Hükümet Merkezi oldu. Artık, mevcut rejimin isminin de bütün açıklığı ile konulması, yeni devletin başkanının seçilmesi gerekiyordu. O güne kadar Devlet Başkanlığı görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Atatürk tarafından yürütülmüştü. Diğer taraftan yabancı ülkeler de Türkiye’deki yeni devlet rejiminin daha açık şekilde belirlenmesini istiyorlardı. Meclis’in güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması da bu duruma hızlı bir çözüm getirdi. Bu gelişmeler sonunda Cumhuriyetin ilanı, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyuruldu ve 29 Ekim 1923 akşamı Cumhuriyet ilân edildi. Böylece yeni devletin yönetim şekli belirlenmiş, adı konulmuş oldu.
"Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir"
Cumhuriyetin ilânı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" kuralı, artık devlet yönetiminde, en belirgin şekliyle demokrasinin ışığında daha aydınlık yarınlar için belirlenmiş oldu. Türk milleti egemenliğini kazanarak kendi kendini yönetme gücünü elinde bulundurmuştur. Millet kendi kaderini, kendi eline almıştır. Milli egemenlik halkın yönetime katılmasını sağlayan milleti içte ve dışta bağımsız kılan devletin geleceğini garanti altına alan başarılı bir sistemdir. Bu aynı zamanda demokrasinin tamamlayıcısı, devletin dışa bağımlılığının olmaması demektir.
Bağımsızlığın ve Özgürlüğün Gücü
Cumhuriyetimizin ilanıyla birlikte tarih boyu devam eden bağımsızlık mücadelemizi taçlandırmış olduk. Yüzlerce yıllık mücadelelerin ardından Türk milleti olarak hiçbir zümreye, hiçbir topluma bağımlı olmadan, tek ve birlik beraberlik içinde istiklalimizi elde etmiş olduk. Baskı, boyunduruk altında kalmadan hem kendimiz hem çocuklarımız hem de gelecek nesiller adına özgürce yaşayabilmenin en önemli unsurunu gerçekleştirmiş olduk. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz” sözünü şiar edinip her daim önce kendi evimizde, arkasından okullarda öğretmenlerimiz rehberliğinde bu yüzyılda ve sonraki yüzyıllarda idrak ederek korumaya devam edeceğiz. Bağımsızlığın ve özgürlüğün gücüyle milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak bizim yegane görevimizdir. Tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye için bu değerleri yaşatmak, korumak oldukça mühimdir.
İstiklal Mücadelemizin Büyük Eseri
Siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet şekli ile Türkiye Cumhuriyeti, istiklal mücadelemizi zafere ulaştıran birlik ve beraberlik ruhunun büyük eseridir. Tam bağımsız güçlü bir Türkiye için, milletimiz için, gelecek kuşaklar için, halkın daimi refahı için çok büyük önem arz ettiğini şuan tüm dünya olarak görmekteyiz. Cumhuriyetin 100. yılında, 21. yüzyılda yaşanan katliam yani soykırım diyeceğimiz dünya çapındaki bu insanlık dramına, Gazze soykırımına, maalesef tüm insanlık olarak şahit oluyoruz. Hiçbir insani değer gözetilmeden Gazze’de yapılan bu insanlık kıyımı 7 Ekim’den beri devam etmektedir. Çoluk çocuk, kadın erkek demeden yapılan bu katliam acımasızlığın hat safhada olduğu bir soykırımdır. Umarız ki bu insanlık dramı bir an önce biter ve tüm dünya olarak bu kaos ortamından, bu dramdan kurtulup barış içinde oluruz.
Türk yurdunu yaşatmak, koruyup, muhafaza etmek oldukça mühimdir. Cumhuriyet de bu yüzden ilan edilmiştir Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk milleti için. Bize emanet edilen bu yurdu ilelebet muhafaza etmeye devam edeceğiz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Daha nice 100 yıllara…